Sohbetler (25 Eylül 2017; 10:00)


BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey, hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Ne güzel ne güzel. Hemen başlayalım.

BÜLENT SEZGİN: Hakkari Şemdinli’de Kuzey Irak’ta ağır makineli silahlarla düzenlenen saldırıda şehit düşen Sercan Fidan’ın cenazesi -şehidimizi görebiliriz- memleketi Edirne’de toprağa verildi. Şehidimizin Meriç İlçesi’ne bağlı 2 bin nüfuslu Küplü Beldesi’ndeki cenazesine 10 bin kişi katıldı. Şehidimizin fotoğraflarını görüyoruz, inşaAllah. Facebook hesabında yaptığı bir paylaşım vardı. Bu paylaşımda fotoğrafın üzerine “Türklüğümüz göklerde dalgalanan bir sancak, Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” notunu düşmüş.

ADNAN OKTAR: Koç o koç. Allah seni nurunu daha da artırsın, maşaAllah benim aslanıma. Allah mübarek etsin, tebrik ediyoruz. Şehadetini Allah bizlere de nasip etsin. Ne mutlu aslanıma, ne mutlu ailesine. Ama tabii iyi karşılık verilmesi lazım ki böyle münasebetsizlikler yapmasınlar.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gece saatlerinde Irak’taki referandumla ilgili İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile bir telefon görüşmesi yaptı. İki liderin, Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda mutabık oldukları söylendi. 4 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuları görüşmek üzere İran’a gidecek, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet, o önemli. Bölünme bir başlarsa arkası gelir. Çünkü İngiliz derin devleti rezil oldu yapamadı, Irak’ı bölmek istedi yapamadı, Suriye’yi bölmek istedi yapamadı, şu an yapmak için zorluyor. Hiçbir şekilde buna müsaade etmemek lazım. Sadece İttihad-ı İslam’a kapıyı açıp İttihad-ı İslam’ı oluşturmak lazım ve İngiliz derin devletini rezil-kepaze etmek lazım.

“Merhaba iyi yayınlar. Mümkünse WhatsApp mesajlarımızı da okuyup ilgilenirseniz memnun oluruz. Çünkü İran’dan mesaj atıyoruz. Twitter burada fazla kullanılmıyor. Ve ne yazık ki siz de daha çok Twitter mesajlarını okuyup değerlendiriyorsunuz. Bu konuyla ilgilenirseniz çok memnun oluruz. Yayınınız çok güzel faydalı ve bilgili içerikli, sıkıcı değil. Her gün her an yeni bilgiler ediniyoruz. Emeği geçen herkese sonsuz sevgiler ve saygılar. Başarınızın devamını diliyoruz” diyor. Evet.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Irak Başbakanı İbadi, Barzani’yi yolsuzlukla itham ederek referandumun tanınmayacağını, petrollerin Iraklılara ait olduğunu söyledi. “Irak’ta ırkçı bir devlet kurulmasını reddediyoruz. Irak etnik ve mezhep temelli bölünmeyle karşı karşıya bulunuyor. Hiç kimseye ülkeyi kendi malıymış gibi davranmasına izin vermeyiz. Bu da Saddam rejimi gibi başarısızlığa uğrayacak. Kürt kardeşlerimden oradaki yönetime petrol gelirlerinin nereye gittiğini sormalarını rica ediyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: Mesele para meselesi değil, mesele orada İslam’ı yok etme meselesi. Barzani’nin her türlü ihtiyacını Türkiye karşılıyor. Hiç kimse aç açık falan değil. Irak’ı da her zaman koruyup-kolladık kollarız da. Savaşın bir an önce durması gerekiyor. Ama İngiliz derin devleti varken savaş durmaz onu söyleyeyim. Önce deccaliyetin ortadan kalkması gerekiyor. Ve deccala tabi olanların deccala hizmetten vazgeçmesi gerekiyor. Türkiye’de çok fazla İngiliz derin devletinin yalakası yancısı var. Alçakça ve ahmakça hizmet ediyorlar. Pakistanlı, Bangladeşli sahtekarlar var onlara öncülük yapan, buradaki yancı karaktersizler onlara Türk milleti aleyhine ajanlık yaparak bilgi sızdırıyorlar, bilgi aktarıyorlar. Onlar da Müslümanlar aleyhine bu bilgiyi kullanıyorlar. Buna müsaade etmemek lazım.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Irak ve Suriye tezkeresinin görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu’nda verilen arada, liderler hep birlikte çok güzel bir kahvaltı sofrasında bir araya geldi Adnan Bey ve sofra başında istişareler devam etti. Kurulan sofrada Meclis Genel Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali yıldırım, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Devlet Bahçeli vardı.

ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş. Tam Anadolu işi, tam Türk örfüne ve geleneğine uygun ayrı bir güzellik ayrı bir hoşluk.

BÜLENT SEZGİN: Bodrum’da dün akşama doğru 10 kilometre derinde 4.6 şiddetinde deprem meydana geldi. Deprem Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, “Burada daha gerginlik boşalmadı. Daha önceden beklediğimi söylediğim deprem bu değil. Bu bölge daha büyük bir deprem görecek” açıklamasında bulundu.

ADNAN OKTAR: Ahmet Ercan. Olabilir.

BÜLENT SEZGİN: Evet. Prof. Dr. Ahmet Ercan.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba. Ölüm korkulacak bir şey midir?

ADNAN OKTAR: Ölüm günahkar için, zalim için tabii ki korkması gereken bir şey. Çünkü hesap verecek. Ama mümin için, Allah’ı seven için cennete adım. Dünyadaki zor imtihanı bitmiş oluyor. Biter bitmez zaten bir ferahlık ve kurtuluş. Dolayısıyla mümin için ölüm hiçbir zaman için korkulacak bir şey olmaz. Ben ölümden korkan Müslüman hiç görmedim bayağı rahatlar. Ama Allah’a inanmayanların ölümden çok korktuğunu görüyoruz.

VTR: Mehdi askerlerinin evleri sırtlarındadır ne demek?

ADNAN OKTAR: Benim güzelim çok temiz yüzlü ve bayağı güzel bir kız. Allah ona uzun ömür, sağlık sıhhat, hidayet, cennet nasip etsin, cennette de kardeş etsin. “Evleri sırtındadır” yani sabit bir yerde kalmaz, sabit ev meraklısı değildir, mal-mülk meraklısı değildir, nerede akşam orada sabah. Nerede Allah nasip ederse orada yatar, nerede Allah nasip ederse orada yemek yer, sadece Allah için yaşar. Sahabe devri gibi veyahut Hz. İsa Mesih (as) zamanı gibi. Ne yapıyorlardı; işte sandalı oluyor onu satıyor, ağı oluyor onu satıyor, tarlası oluyor onu satıyor, Hz. İsa Mesih (as)’la beraber geziyorlar, nereye giderlerse orada konaklıyorlar. Bir hayırsever oluyor mesela onun evinde kalıyorlar veyahut bir han gibi bir yer oluyor orada kalıyorlar yahut dışarıda açık havada bir yerde yatıp o şekilde hayatlarını iademe ettiriyorlar. Dolayısıyla sabit ev anlayışı yok. Bütün dünyayı kendi mekanları, kendi evleri olarak görüyorlar. O anlama geliyor.

BÜLENT SEZGİN: Türkiye’nin Musul üzerindeki hakkı Ankara Anlaşması’na dayanıyor. Prof. Ebubekir Sofuoğlu olayın tarihi akışını şöyle özetliyor Adnan Bey: “Anlaşmaya göre o dönemdeki Milletler Cemiyeti yani bugünkü adıyla Birleşmiş Milletler Türkiye aleyhine karar alarak Musul’u, Irak’a bıraktı ama bir şartla; Irak’taki manda yönetimi 25 yıl devam edecekti. Eğer Irak’taki manda yönetimi devam etmezse Musul, Türkiye’ye kalacaktı. Ancak Irak 25 yıl geçmeden bağımsızlığını ilan etti. Dolayısıyla Musul’un aslında Ankara Anlaşması’na göre Türkiye’ye geçmesi gerekirdi. Türkiye bundan dolayı Musul üzerinde şu an hukuki hakka sahip. Hatta bu konu Lahey Adalet Komisyonu’nca kabul edilmiş. Yani uluslararası mahkemenin kararıyla sabitlenmiş bir madde.”

ADNAN OKTAR: Zaten Müslümanız, İttihad-ı İslam olsa mesele biter. Bütün mesele İttihad-ı İslam’da. Öyle puçur buçukla hallolacak şeyler değil. Yani küçük küçük parçalar alarak bu olmaz. Bir anda birleşelim İttihad-ı İslam olsun. Yunanistan, bizden niye ayrı Yunanistan? Ermenistan bizden niye ayrı? Gürcistan niye ayrı? Azerbaycan’a mesela hiç aklım almıyor. Azerbaycan’la bizim çoktan birleşmemiz lazım, ne pasaportu ne vizesi? Azerbaycan’a pasaportla vizeyle nasıl gidilir? İleride biz çoluk-çocuğa bunu nasıl anlatacağız? İleride çocuklar bunu soracaklar diyecek ki “Azerbaycan’a bu nasıl oluyor?” falan deseler biz ne diyeceğiz?

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Adnan Bey. Ben Samsun’dan Ömür. Mobilya dekorasyonu işleriyle uğraşıyorum. Öğrenmek istediğim bir konu var, Hz. Mehdi (as) yeryüzüne indi mi? Bununla alakalı sizlerden bir bilgi almak istiyorum. Sizleri dinlemek istiyorum, teşekkür ediyorum, sağ olun var olun.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, helaliyle kazanıyorsun, Allah senden razı olsun, Allah sana uzun ömür versin. Temiz yüzlü bir insansın. Allah cennette kardeş etsin. Hz. Mehdi (as)’ı, ben lise yıllarındayken okumuştum, Mehdi kelimesi de bana çok ilginç geliyordu. O zaman bir kitaptan baktım, Risale-i Nur’dan da baktım. Bediüzzaman’ın açıklamalarına bakınca ve hadislere bakınca Hz. Mehdi (as)’ın hakikaten geleceğine kani oldum. Benim için daha önce çok hayali bir vakaydı. Ama Mehdiyet tabii farz olan bir konu değildir. Bunu yanlış anlamasın insanlar. Hz. Mehdi (as)’a inanmayan namazı terk etmiş gibi olmaz. İnanmıyorsa inanmıyordur bir şey olmaz. Ama şu gelişmelere bakıyorum da, bu kadar benzerlik kardeşim bir tane olur, iki, üç, beş, on, yirmi yani yüzün üstünde benzerlik olunca yerde gökte her yerde inanılmayacak gibi değil. Alenen öyle gelişiyor. Son olaylar da öyle gelişiyor. Şimdi ‘Halep oradaysa arşın burada’ derler. Bak söylüyorum yani üç-beş yıla kadar Mehdiyet belli olur. Çünkü 79’da ben diyordum 80’lerden itibaren, 90’lardan itibaren, 2000’lerden itibaren gelişmeler olacak, 40 yıl sürecek diyordum. 40 yılın bitmesi üç-beş yılın içerisinde tamamlanıyor yani Mehdiyet’in devri. Hz. Mehdi (as)’ı benim kanaatim üç-beş yıla kadar alenen sezeriz, görürüz, anlarız. Ama bakın, asıl istenen ne Kuran’da? Nur Suresi 55. ayette Allah diyor ki “Din bütün dünyaya hakim olacak” diyor, İslam. “Ve korkusuz yaşayacaksınız, din her yönüyle hakim olacak” diyor Allah her yönüyle. “Hayatın bütün yönlerine hakim olacak İslam” diyor “ve korkunun ardından güvenliğe kavuşacaksınız, dinin hakim olmadığı hiçbir yer kalmayacak dünyada” diyor. “Bunun için sizden istediğim” diyor Cenab-ı Allah “sadece samimi olmanız” diyor. Şimdi bu ayet, işte Mehdiyet budur. İkinci ayet, ne diyor Cenab-ı Allah? “Din Allah’ın oluncaya kadar ve yeryüzünde hiçbir yerde fitne kalmayıncaya kadar Allah yolunda mücadele edin.” Olmayacak bir şeyi Allah istemez. Yeryüzünün hiçbir yerinde fitne kalmaması ne demektir biliyor musun? İslam’ın her yere hakim olması demektir. Bu iki ayet alenen ve açıkça Mehdiyet’i anlatıyor. Kehf Suresi baştan sona kapalı olarak Mehdiyet’i anlatır. Dolayısıyla Mehdiyet benim gördüğüm doğru. Ama bir Müslümana niye Mehdi’ye inanmadın işte sen kafir oldun falan denmez. Hatta daha da sarih mesela bazı insanlar olur Mehdi olduğu için iman eder, bu şirk olur dinsiz olur böyle bir insan öyle olmaz. Mehdi’ye Mehdi’nin varlığından dolayı iman eder öyle olmaz. Kuran’daki ayetlerden dolayı İslam’ın hakim olacağına inanacak. Nur Suresi 55 ve diğer birçok ayet bunu açıkça anlatıyor. Üç-beş yıl fazla bir vakit değil. 17’deyiz, 18-19, bence 19 bile iyi. 20-21, 21 bayağı sağlam, 22, 2.2.2022 saat 2 biraz acayip. Bir yere yazsınlar. Yazabilirler kaybedecekleri bir şey olmaz. Not defterine bir yere yazsınlar. 2.2.2022 saat 2. Gayet kolay ezberleyebilir de. O zaman bana bir daha sorsunlar bu konuyu “Mehdi gelecek falan diyordunuz ne oldu?” diyecekler. Bence soramazlar. Çünkü cevabı almış olacaklar. Öyle diyelim.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Ben Samsun’dan Çağatay Kaplan. Yayınları severek izliyoruz ve takip ediyoruz. Gençler istedikleri mesleği yapmak için hiç devlet tarafından desteklenmiyor. Herkesin farklı kapasitesi ve farklı yetenekleri var. Bunlar devlet tarafından yok sayılıp toplumun baskı yaptığı mesleklere yönlendiriliyor. Bu konu hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum. Ve sizden bu konuya bir açıklık getirmenizi bekliyorum.

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm yakışıklım, dediğin doğru. Bir insan severek bir mesleğe tabi olursa onda çok yaratıcı olur, telif gücü çok yüksek olur ve severek o mesleği icra eder. Bu bir devlet politikası olması lazım. Mesela adam mobilya imalatından hoşlanıyordur tamam, birisi doktor olmayı mesela çok hırs haline getirmiştir severek ve aşkla doktorluk yapar. Yahut biri mesela öğretmen olmak istiyordur tamam. Ona bir kolaylık göstermek gerekiyor doğru. Ama hükümet de herhalde onun arayışı içinde benim gördüğüm şu an, yani bir yol arıyorlar. Bir rapor olarak bunu hazırlayabiliriz hükümete, bir teknik rapor. Bilimsel rapor haline getirirsek hükümet ondan istifade eder.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba. Erkek çocuklarının küçüklükten itibaren kadın-erkek eşitsizliği ile büyütülmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor benim güzel yüzlüm. Benim canım doğru söylüyor. ‘Erkek adamın erkek oğlu olur’ bilmem ne falan. Kız çocuklarını ikinci sınıf gören bir zihniyet dünyanın hemen hemen her yerinde var. Baksana adam şimdi “çeyrek” diyor. Daha önce yarım diyordu şimdi çeyrek diyor. Bunların kadınlara yönelik zulmüne biz dur dedik bundan sonra yapamazlar. Allah’ın izniyle nefes aldırmayacağız. Rezil-rüsva ediyorlar kendi kendilerini. Daha önce bu fark edilmiyordu bunlar istedikleri gibi at koşturuyorlardı kimse de bir şey demiyordu. Yani cesur davranmıyorlardı. Biz bunları halka anlattık, halk da bunları anladı. Bunlar şu an yalnız kaldılar. Bak bir tanesi çıktı bir şey konuştu halk şok oldu. Eskiden saygıyla dinliyorlardı, şimdi herkes itiraz ediyor. “Sen ne konuşuyorsun?” falan dediler “yok ya yanlış anlaşıldı” falan diyor. Yanlış anlaşıldığı falan yok, münasebetsiz konuşuyorsun. Ve sözünü geri almak durumunda kalıyorsun. Niye? Çünkü biz milleti aydınlattık.

Dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Suudi din aliminin konuşması vardı. “Çeyrek akılı” diyor kadınlar için.

VTR: “Kadınların aklı azdır değil mi? Yarım akıllı bir adama ehliyet verir misiniz? Peki, o zaman kadının aklının yarım olmasına rağmen nasıl onun araba kullanmasına izin verirsiniz? Eğer kadınlar alışverişe çıkarlarsa akılları yarım daha gidiyor. Böylece çeyrek akıllı oluyorlar.”

ADNAN OKTAR: Böylece “Çeyrek akıllılar” diyor. Orada tabii bunlar şımarabiliyor. Çünkü bunlara orada destek çıkan adam çok fazla ve halk, kadınlar bunlara cevap veremiyorlar. Ama sıkıysa burada söylesin de bir göreyim. Ağzının payını anında alır kanunla hukukla, ilimle irfanla. Yani Türkiye’de artık bundan sonra böyle bir zulme müsaade etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Şu an gençlik tamamen bizim mantığımızda, bizim anlayışımızda, hepsi Kuran Müslümanı, hepsi aydın, hepsi sanattan, bilimden yana, estetikten, güzellikten, şefkat ve sevgiden, kaliteden, klaslıktan yana, gerçek Kuran ahlakından yana, Kuran Müslümanlığından yana ve hurafeye, ahlaksızlığa, vicdansızlığa, zulme şiddetle karşılar.

VTR: Merhaba, ben Sevde. Allah bizim kaderimizi bildiği halde neden bizi dünyaya göndermiştir?

ADNAN OKTAR: Şimdi ben bu tatlılığa ne diyeyim bu şekerliğe? Şu güzelliğe bak, kaş, göz, ağız, burun her yeri çok tatlı bayağı güzel. Alın çok güzel, çok nurlu. Minik kuzulara benziyor. Biraz da kedileri andırıyor ama kedilere daha çok benziyor. Canımın içi, bizim burada eğitilmemiz gerekiyor, kendimizi anlamamız gerekiyor, kendimizi sevmemiz gerekiyor, etrafımızdakilerin de bizi sevmesi gerekiyor bizim de onları sevmemiz gerekiyor ki cennete geçtiğimizde tanıdıklarımızı severek ortaya gitmiş olalım. Onları orada gördüğümüzde cennetten zevk alalım. Yoksa cennetin binalarından, suyundan, ağacından tek başına zevk almak mümkün değil. Orası dostlarla güzeldir, sevdiklerimizle güzeldir. İlk başta kendimizin güzel ahlaklı olduğuna inanmamız gerekiyor. Bunu Allah bize ispat ediyor burada. Ve etrafımızdakilerin güzel ahlaklı olduğunu Allah gösteriyor. Bir de Allah bir güzellik yapıyor sevdiklerimizin hatalı, yanlış tavırlarını bize cennette hatırlatmıyor. Düşünüyoruz düşünüyoruz aklımıza gelmiyor, sadece iyi yönleri aklımıza geliyor, hafızamızdan siliyor Allah. O yüzden de cennette çok rahat arkadaşlarımızla yaşıyoruz. Cennet tek başına yaşanacak bir yer değildir. Her şey güzel harika odaya giriyoruz tamam, odada yedi kapı çıkıyor, içinde huriler var, yiyecekler var, güzellikler var onlar sevgiyle yaklaşıyorlar hepsi görgülü, bilgili yani müthiş bilgiye sahiptir huriler çok bilgilidirler, bilmediği yoktur. Çok görgülü, kibar, saygılılar ama tanımıyoruz ilk defa tanışıyoruz. Ama yanımızda tanıdıklarımız var, dostlarımız beraberiz, onlarla beraber o zaman çok muazzam. Mesela cennette insan karısını mı daha çok seviyor, huriyi mi? Karısını daha çok seviyor. Çünkü onu tanımış, kişiliğini biliyor, ahlakını biliyor, şahsiyetini biliyor yıllarca onunla beraber yaşamış. Ama orada ilk defa tanışıyor. O yüzden Cenab-ı Allah eğitim ve tanışma yeri olarak, zaten “bir tanışma vakti kadar” diyor ayette dikkat ettiniz mi? “Ne kadar kaldınız?” diyor “tanışma vakti kadar kaldık” diyorlar. Tanışma çok önemlidir. Güzel ahlaklarını da gördüğümüz için sonsuza kadar severek huzur içinde yaşamış oluyoruz. Öbür türlü bir yalnızlık hissederiz, onu ortadan kaldırıyor Allah.  

VTR: İyi akşamlar, ben Mesut. Allah’ın büyüklüğünü ne ile ölçebiliriz?

ADNAN OKTAR: Ben bu tatlılığa ne diyeyim şimdi? Şu şekerliğe bak sen bayağı güzel, maşaAllah. Süper yakışıklı benim canım. Kaş, göz, ağız, burun baksana çok çok güzel bayağı yakışıklı. Yüzü çok nurlu pırıl pırıl. Yeni nesil ne kadar güzel Allah’a şükür elhamdülillah. Hem güzel yetişiyorlar, bağnazlığı hiç bilmiyorlar çocuklar hiç hiç. Atatürk’ten yatıp-kalkıp Allah razı olsun diyorum, yedi ceddine rahmet olsun. Yoksa bu çocuklar bağnaz yetişse nasıl eğiteceksin sonra? Canımın içi, düşünerek. Mesela yolda gidiyorum o kadar çok araba var ki, her arabanın freni var, direksiyonu var, radyosu var, soğutma sistemi var, kapıları açma kapama, motoru var, elektronik aksamı var, her türlü ihtiyaca yönelik arabanın içinde malzeme var. Evlere bakıyorum her evde televizyon var, buzdolabı var, radyo var, her televizyonun her evde kumandası var, bu nasıl bir özen Cenab-ı Allah’ın nasıl bir güzelliktir bu? Kullarına ne kadar… Yol kenarına bakıyorum otlar var küçük küçük çiçekler böyle, o otlardaki akıl, bir ottaki akıl dünyadaki bütün insanların aklından daha çok. Yani kıyası kabil değil ottaki akıl. Göğe bakıyoruz yıldızlarla dolu, atomlar dans ediyor adeta, ucu-bucağı yok sonu da yok. Bu evren bitiyor başka bir evren başlıyor, bu evren bitiyor başka bir evren başlıyor, katrilyonlarca evren var, katrilyonlarca alem var, bizim gibi insanlar var o alemlerde canlılar var ve onlara da şeriat geliyor. Bunu bir Güç yaratıyor, tek bir Güç. Kainatın Ulu Mimarı dedikleri masonların, Yüce Allah. Şimdi büyük diyoruz büyük bizim anladığımız anlamda büyük, çok büyük, çok çok büyük, bunların hiçbiri yetmiyor. Ama büyük diyoruz sadece, Allah büyüktür diyoruz ekberdir. Ne denebilir açıklamak için, bu muhteşemliği açıklamak için? Büyük diyoruz, Allah çok büyüktür. Ama akıl havsala alacak gibi büyüklük değil, yücelik değil. Sonsuz akıl. 7 renk var bir de, tahayyül dahi edemiyoruz 72 renk var, o da bize geçici olarak cennette meyve rengi, bir meyvenin 72 rengi var mavi gibi, yeşil gibi, kahverengi gibi ana renkler, kim bilir nasıl bir şey orada göreceğiz. Şimdi burada akıl alıyor mu? Renk olsa olsa 7 tanedir diyoruz, değil mi? Nasıl olur ki diyoruz, ama oluyor. Kim bilir neler göreceğiz. Onun için Allah büyüktür diyoruz ama büyüklüğünü düşündükçe, baktıkça daha çok görüyoruz. Mesela bak yerde halı var yün halı o, koyun yününden yapılıyor. Katrilyonlarca koyunun kodu yazılı halının içinde şu an. Halıdaki tek bir tüyde binlerce koyunun milyarlarca bilgisi kodlu, bak milyarlarca bilgi tek bir tüyde. Bu ne bu? Koyunun nasıl simetrik olacağı, nasıl yürüyeceği, nasıl öteceği, nasıl süt yapacağı, etinin kalitesi, kemik yapısı, mafsalları, kulağını oynatacak kaslar, ağzının çene kasları, kalbi nasıl çalışacak, midesi nasıl çalışacak hepsi kodlu halının tüylerinde. Allah büyüktür deyince işte havsalamıza göre aklımıza göre düşündükçe hayretten hayrete düşüyoruz.

Rahmetli Neşet Ertaş’ın vefatının 5. seneyi devriyesi, Allah rahmet etsin. Bozkırın Tezenesi tabir ediliyor biliyorsunuz onun lakabı odur. Çok değerli bir sanatçıydı Allah gani gani rahmet etsin. Tezeneden kasıt; saz çalarken tellere vurulan plastik mızrap var, onun diğer adı. Bir de işte yöreden yöreye saz çalan kişi den kişiye değişiklik gösteren saz çalma stiline de bu isim veriliyor.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu Washington Büyükelçiliği rezidansı önündeki olayların ardından gözaltına alınan ve halen tutuklu yargılanan Eyüp Yıldırım ve Sinan Narin’i ziyaret etti. Amerika, Türk kardeşlerimize tek tip kıyafet giydirmiş. Görebiliriz. Bu iki vatandaşımız PKK taraftarlarıyla olan kavgaya karışmış ve Sayın Erdoğan’ın korumalarının yanında yer almışlardı.

ADNANOKTAR: Kabadayıya ister turuncu giydir ister siyah giydir fark etmez. Bir şey olmaz yatar-çıkarlar. Allah sağlık sıhhat versin. Kabadayının namı artar bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba. Kadın ruhundan anlayan erkekler neden bu kadar az?

ADNAN OKTAR: Kadının ruhundan anlamak demek Allah’ın ruhunu anlayan insan demektir. Allah’ın ahlakını bilen, Kuran’ı bilen, Allah’ın sanatını bilen demektir. Yoksa sadece kadını anlama diye bir konu yoktur. Allah’ın bütün sanatını anlar mümin. Bitkilerde, insanlarda, hayvanlarda her şeyde Allah’ın ruhunun tecellisini görür, o tecelliye nasıl davranılacağını bilir. İnsana nasıl davranacak, hayvana nasıl davranacak, çiçeğe bitkiye nasıl davranacak, Allah’a nasıl kul olunacak onu bilir. Dolayısıyla o insan mükemmel insan olmuş olur; kamil, insan-ı kamil tabir edilen insan olmuş olur. O zaman kadının ruhundan da anlar, bitkinin ruhunu da anlar, dünyanın ruhunu da anlar, Allah’ın ruhunu da anlar yani Allah’ın ruhuna saygıda kusur etmez.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Allah’ı çok seviyorum sizce Allah beni de çok seviyor mudur?

ADNAN OKTAR: Benim canımın içi dünyalar tatlım. Sen bir kere masumsun melek hükmündesin sen, tabii ki Allah seni kayıtsız şartsız sever. Çünkü yüzündeki nurdan da anlaşılıyor. Sen sabisin yani masum, melek hükmündedir çocuklar. Hepsi masumdur, Hristiyan, Musevi fark etmez, Budist, çocuk olduğunda mazlumdur masumdur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Türkiye’nin ekonomisi sizce 2019’larda nasıl olur?

ADNAN OKTAR: Allah Allah hayret hepsi güzel bu nasıl oluyor? MaşaAllah. Canımın içi, Allah sana uzun ömür versin, hidayetle, nuruyla, sağlık sıhhatle. 2019 için garanti veremem. 2019 çok gergin olacağını düşünüyorum. Ama 2022’nin çok sağlam olacağını düşünüyorum. 2.2.2022 saat 2. Bir yere yazsınlar dedim, unutmasınlar. O zaman bu soruların büyük bölümü kalkmış olacak, inşaAllah.

VTR: Bir kadının eşinden şiddet görmesi, bu haklı bir boşanma sebebi midir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, adam dövüyorsa zaten vahşidir yani sevgi saygı hiçbir şey kalmadı anlamına geliyor. Dövmek ne demek? Bir nevi öldürmeye teşebbüs gibi bir şey. Bir de erkek kuvveti düşün, kadın naif bir varlık. Adam sille tokat yumruk giriyor hatta odunla dövüyor bayağı tehlikeli. İkinci safhada ölüm meydana gelebilir. İlk fırsatta kaçması lazım kadının. Başka bir çözüm olmaz. Yani hemen oradan ayrılması gerekiyor. Bence ikinci bir ihtimal kalmaz. Ama tabii bilmiyorum durum, şartlar. Adam mesela bazen “bin pişman oldum” der, işte ayağına kapanır özür diler, bir cinnet hali geçirmiştir tamam o olabilir yani gerçekten vazgeçmişse. Ama adamın gözleri kanlı saldırgansa, aynı şekilde düşünüyorsa bu büyük bir tehlike, şakası olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kendini sevmeyen insanlar bunu nasıl aşabilir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, kendini sevmemesi etraftaki ahlaksız zalimlerin, egoist bencil insanların, gaddar insanların genç kızlara yaptıkları telkinler sonucu bu oluyor. Dedim ya mesela bir kız arkadaşım var bayağı güzel, çocuğu öyle ikna etmişler ki çirkin olduğuna bayağı inanmış. Harikulade güzel siz de gördünüz, inanılmaz güzel. Nasıl inandırmışlar hayret ediyorum. O da inanınca tabii kendini beğenmiyor o zaman sevmiyor kendini. Etrafınızdaki egoist bencil, sevgisiz insanların sözlerine hiç itibar etmeyin, sözleri hiç geçerli değil. Dürüst bir insana sorun siz “Ben nasıl bir insanım?” dersin. O sana bir kere seni anlatsın onun dışında bir daha diğer bilgilere itibar etme. Göreyim ben güzelimi. Baksana çok çok güzel kızsın bayağı güzelsin. Ama seni çok kıskanan olur. Mesela her yerin güzel ağzın, burnun, dişlerin, dudakların, saçların her şeyin güzel. Ama böyle egoist bencil bir insan akıl almaz çirkin sözler eder. Ve hakikaten şeytani bir telkinle seni inandırmış olabilir sen asla itibar etme. Dürüst, samimi bir insanın sözünü bir kere al ömür boyu onu kullan, onun dışındakilere itibar etme. Etmesinler daha Türkçesi genel anlamda diyorum, sadece kız arkadaşımız için değil. Bu güzel kız kendisi için sormuyordur, ben onun şahsında gibi anlatıyorum anlaşılsın diye söylüyorum. Genel, genel olarak.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Geçtiğimiz hafta Show TV’de yayınlanan Kalp Atışı dizisinde özel harekat polislerimize yönelik hakaret içeren bir bölüm yayınlamıştı. Siz, mutlaka özür dileyip bunu telafi etmelerini söylemiştiniz. Bunu söylemenizin ardından önce dizinin başrol oyuncusu Gökhan Alkan özür diledi, ardından yayınlanan bölümde de dizinin içerisine sizin tarif ettiğiniz şekilde bir özür ve telafi bölümü eklendi. Videoyu gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Olmuş. Üstlerine gitmezsek yani enine alıp arşınla satıyor adamlar. Biraz başıboşluk var bazı yerlerde. Vatandaşın duyarlı olması, bizim duyarlı olmamız bu adamların veya diğer kişilerin daha derli toplu olmasında çok büyük fayda sağlıyor benim gördüğüm ve sağlayacak da. Böyle böyle törpüleyerek o taştan mikap taşı çıkaracağız. Ham taştan mikap taşı çıkaracağız, inşaAllah. Çekiçle ve taş kamasıyla yontarak mikap taşı oluşturacağız, genel anlamda diyorum herhangi bir kişi için söylemiyorum.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Türkiye’de İncirlik’in haricinde kırka yakın Amerikan NATO üssü var. Haritada da görebiliriz. İzmir Hava Üssü’nde kırk iki uçak, üç yüz asker, personel ve Hawk füze sistemleri var. İncirlik’te nükleer bombaların yer aldığı hava üssü bulunuyor. Ankara, Sinop, Hakkari, Hatay, Erzurum’da dinlenme üsleri, Diyarbakır, Şırnak, Silopi gibi birçok ilde lojistik destek üsleri ve mühimmat depoları var.

ADNAN OKTAR: Canım her halükarda bizim kontrolümüzde.

Yeni tablolarım biri suluboya, biri yağlıboya.

KARTAL GÖKTAN: Suluboya çalışmanız Rüya Gören Ağaçlar isimli ve Güneşlenen Kadın.

ADNAN OKTAR: Güneşlenen Kadın.

VTR: Dünyada çok fazla çocuk kaçırma olayları var. Bunlar için ne yapılabilir?

ADNAN OKTAR: Yani normalde yeri yerinden oynatmak lazım. Bir çocuk kaybolduğunda o şehrin ve çevresinin uyku uyumaması lazım. Geceli gündüzlü o çocuk bulununcaya kadar gayret etmeleri lazım. Çünkü bu büyük bir facia. Çocuğa işkence ediyor olabilirler, azap veriyor olabilirler. Yani mesela farz edelim İstanbul’da çocuk kayboldu bir semtte, o gece orada adeta sıkıyönetim uygulanması lazım. Halk uyuyamaz. Çocuk orada taşın altında eziliyor olabilir, biri işkence yapıyor olabilir yani son anda o çocuğu kurtarmak mümkün olabilir, çok çirkin şeyler yapılıyor olabilir o çocuğa. Uyumak ne demek ya? Mazgalların altına varıncaya kadar, yerin altı, üstü her yer asker ve polisin, halkın da katılımıyla, herkesin katılımıyla hallaç pamuğu gibi atılması lazım. O çocuk bulunmadan da insanın gözüne uyku girmez. Çok büyük bir olaydır bir çocuğun kaybolması. Çünkü çocuğun kendini savunması imkanı da yok.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey “Ümmetin Umudu Mehdi” etiketi şu an altı numarada.

ADNAN OKTAR: “Ümmetin Umudu Mehdi” çok güzel. Güzel olmuş.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kısmetin bağlanması diye bir şey var mıdır?

ADNAN OKTAR: Kısmetin bağlanması; Allah kısmeti bağlar. Bağlıyorsa da hayır vardır, onun için iyi bir şey olmuştur. Bela bağlanmıştır, dert bağlanmıştır, zorluk bağlanmıştır. Allah onun için hayrın önünü açmıştır. Hayır onun tarafına geçmiştir, şer durdurulmuştur. Kısmetinde şer vardır, Allah onu engellemiştir. Hayır gözüyle değerlendirecekler.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Belçika ve Almanya’daki kardeşlerimiz bu hafta bir araya gelip Kuran okumuşlar, İman hakikatleri ve Kuran mucizeleri üzerine sohbet etmişler Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Gayet güzel, aferin benim canlarıma. Çok hayati bir araya gelip. Allah hepsine hidayet versin, uzun ömür sağlık versin. Cennette Allah hepimizi hepsine kardeş etsin. İşte kaderde Cenab-ı Allah onları öyle kuzu gibi yaratıyor, her şey güzel, bakımlı, temiz olmuş.

VTR: İyi akşamlar Adnan Bey. Bende insanlara karşı büyük bir tahammülsüzlük başladı, bunu nasıl aşabilirim?

ADNAN OKTAR: Canımın içi seni çok yormuşlardır, çok üstüne gelmişlerdir. Sinirlerini çok germişlerdir. O mücadeleden yorgun düşmüş olabilirsin. Allah kalbine, ferahlık, inşirah versin. Allah senin yardımcın olsun. Gönlünü rahat tut. Bu velayet alametidir. Allah kuluna zorluk veriyorsa cennetini genişletiyor demektir. Sen hiçbir şeye kendini sıkma, her şeye hayır gözüyle bak. Meseleleri kafanda hiç büyütme. “Her şeyde hayır vardır” de. Konuyu kapatırsın. Kendini üzmezsen ferahlayacaksın, açılacaksın, inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Arkadaşlarımız bugün Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin’e, Gaziantep Kaymakamlığı’na, Şahinbey Belediyesi’ne, Gaziantep Valiliği’ne ve MHP İl Başkanlığı’na sizin Komünist Terörist Dinsiz Örgüt PKK kitabınızdan hediye ettiler. Ayrıca HDP İl Başkanlığı’na ve Türkiye Komünist Partisi ve İşçi Sendikası’na da kitabınız hediye edildi.

ADNAN OKTAR: Güzel, çok güzel isabetli olmuş. Aferin, maşaAllah, güzel hizmet, güzel ibadet.

Evet, dinliyorum.

VTR: İdare edilen insan olmamak için neler yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: İdare edilen insan olmamak için neler yapmalıyız? İdare edilen bir insan idare edilen insan olmaktan genellikle pek çıkamaz. Yani çünkü ilk baştan böyle bir şeyi bir insan kabul etmez. Çok nadir vakalarda idare edilen insan olmaktan insan çıkabilir. Genelde idare edilen insanların ruhu yoktur, ölüdür onlar. Ölü oldukları için idare edilmeleri gerekir yani bir bilgisayar gibidir onlar. Çok nadir olarak da teşhis hatası olabilir. Adam uyarırsın düzelir, ruh sahibidir. Ama genel anlamda çok zordur yani hani derler ya halk arasında “Bir adam yedisinde neyse yetmişinde de odur” o, ruh sahibi olmayan insanlar için söylenmiş bir sözdür. Hiçbir şekilde değişmez. O makinedir, ölünceye kadar değişmez.

VTR: PKK’nın fikri yapısı ne zaman çökecek?

ADNAN OKTAR: PKK doğruyu anlasa da vazgeçemez çünkü İngiliz derin devletinin baskısı altında. Yani “Biz doğruyu anladık, vazgeçtik” diyemez, demez yani. Hiçbiri dönemez yani öyle bir şey olmaz. Döndüğünde kafasına sıkarlar. Deccalın yıkılmasıyla yani İngiliz derin devletinin yıkılmasıyla bu hallolur. İngiliz derin devletinin yıkılması için de İslam ülkelerinin birleşmesi, Hz. Mehdi (as)’ın zahir olması gerekiyor, bir manevi devrim gerekiyor. Onun dışında dünyayı eze eze eze mahvedecekler. Yani bu sürünme bir yüzyıl daha sürse bir tane Müslüman kalmaz, facia olur yani.

Darwinistlere ağır darbe vurunca, PKK’ya ağır darbe vurunca İngiliz derin devletine ağır darbe vurunca onlar da çocuk gibi kötü kötü yöntemlerle kendilerini savunmaya çalışıyorlar. Sizin şamatanızı ben ne takarım? Sizin yaptığınız gider benim hoşuma gider yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: Benim adım Seyyid Ali. Müslüman halk her zaman eziliyor, sebepleri nedir?

ADNAN OKTAR: Bunu Bediüzzaman da açıklıyor. “Neden Hristiyanlarda böyle bir durum yok?” diyor. “Müslümanlar hak din sahibi oldukları halde şirke düştükleri için Allah bela olarak veriyor” diyor. “Ama onlar aradan iki bin yıl geçtiği için, İsa Mesih’ten itibaren iki bin yıl geçtiği için ehli fetret hükmünde oluyorlar” diyor. “O yüzden Allah onlara bela vermiyor” diyor. Yani “az bela veriyor” diyor. “Ama Müslümanlara hak din geldiği halde dini bilerek ve isteyerek bozdukları için ve şirke temayül ettikleri için ve şirki yaşadıkları için Allah bela veriyor” diyor “İslam aleminin bir çok yerine, birçok kişiye.”

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba. Ölünce nereye gidiyoruz ve neden ölüyoruz?

ADNAN OKTAR: Ölüm diye bir olay olmuyor aslında. Yani sadece görüntüde değişiklik oluyor. Ölüm başından itibaren hiç olmuyor insanda. Yani ilk ve son, Alfa ve Omega, Allah’tır. İlkte de bizi biliyordu Allah, sonda da Allah bizi biliyor. Yani sonsuz zaman içerisinde bizi biliyordu. Sonsuz öncede ve sonsuz sonrada bizi biliyordu. O zaman ölüm diye bir olayın olmadığı anlaşılıyor. Ölüm denen olay görüntünün ani değişikliğidir. Sadece rüyadan sık sık nasıl uyanıyorsak uyurken bu rüyadan da bir gün uyanmış oluyoruz o kadar. Uyandığında görüntü net oluyor, hayat devam ediyor. Hiçbir şekilde kesinti olmaz. Hiçbir an ölüm meydana gelmez. Yani bizim anladığımız anlamda ölüm meydana gelmez. Ben yakışıklımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba. Ölünce nereye gidiyoruz ve neden ölüyoruz?

ADNAN OKTAR: Gitme yok bir kere yani bu boyut şu gözümüzün önündeki boyut ince bir zar gibi gözümüzün önünde. Cennet hemen bununla bitişiktir. Bununla iç içedir. Ölmezsek de o zaman sürekli eğitilmiş olacağız. Halbuki eğitilmenin bir amacı vardır. Eğitim bittiyse, adam eğitildiyse bu boyutta kalmasının bir anlamı yok.  Çünkü burası eğitim yeri, kurs yeri değil de hayat yerine geçmek önemlidir. Kurs yerinde kalmanın bir anlamı olmaz. Hayat yeri esastır. Allah onu Kuran’da zaten vurguluyor. “Asıl hayat yeri çok önemli” diyor Allah. “Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.” (Duha Suresi, 4) diyor.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Kuzey Irak’taki referandumu değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Sonucuna bakmaksızın yok hükmünde kabul ediyoruz. Gayrimeşrudur” diyoruz. “Bir gece ansızın gelebiliriz. Silopi’de boşuna şu anda Silahlı Kuvvetler orada gerekli adımları atmadı. Şu anda İran da, aynı durumda. Aynı zamanda Hava Kuvvetlerimiz aynı durumda ve sınırlarda sadece Irak tarafına geçişe müsaade var. Artık giriş-çıkış, bunlar da kapatılacak. Ayrıca Kuzey Irak Yerel Yönetimi, bakalım petrolünü hangi kanallarla nereye akıtacak veya nereye satacak? Vana bizde. Vanayı kapattığımız anda o iş de bitti.” Dedi.

ADNAN OKTAR: Yani benim gördüğüm adam kendi başına bir karar almamış. Bakın, altını çizerek söylüyorum. Uluslararası bir karar alınmış. Uluslararası bir karar alınmış. Adam da alınan bu uluslararası kararı uyguluyor, başını da İngiliz derin devleti çekiyor. Bu rezilliğin ne amaçla yapıldığını önümüzdeki günlerde anlayacağız. Yani daha detaylı anlayacağız.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasına şöyle devam etti: “Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizin haklarına, hukuklarına, güvenliklerine, müreffeh bir hayat taleplerine sonuna kadar saygımız vardır. Nitekim bu yöndeki çabalarında daima Kuzey Irak yönetiminin yanında olduk. Sıkıntılı zamanlarında biz destek verdik. Ancak bizim aynı zamanda Irak'ta Arap kardeşlerimiz de var. Türkmen kardeşlerimiz var. Ezidiler, Keldaniler, Süryaniler var. Onların da haklarına bizim saygımız var. Kuzey Irak tüm bu halkların ortak hayat alanıdır. Sadece bir şahsın veya aşiretinin hayat alanı değildir. Bunun böyle bilinmesi lazım.” Dedi.

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim, bu konuşmalar güzel de adam böyle konuşmadan anlamaz. Adam bunu söylüyorsa güvendiği bir dal var demek ki durduk yere bunu ortaya atmaz yani sadece tek bir devlete dayanarak da bunu yapmadığı açık. Uluslararası destek aldığı belli yani karşı olan bir kısmının da onu desteklediği belli bak ayrıca yani “ben buna karşıyım” dediği halde destekledikleri açık, aşikar görülüyor. Yani hayır, desteklemesi de sorun değil de PKK’yı oraya getirip devlet yapmaya kalkarlarsa sorun bu. O zaman kan gövdeyi götürür. Yoksa yani Irak kabul etse Müslüman, dindar bir Barzani beni rahatsız etmez. Irak da kabul ediyorsa yani benim için hiç fark etmez, aynı Irak gibi bizim için. Ama öyle değil. Barzani gücü olan birisi değil, zayıf bir insan. Ben onun için sürekli söyledim. “Milli İstihbarat korusun, kollasın onu” dedim. “Özel Kuvvetler askerleri de onu korusun, sivil kıyafetliler de korusunlar” dedim. PKK’ya karşı çok güçsüz bir insan, bir oyun oynanıyor hep beraber göreceğiz ama Mehdiyet’in karşısında çaresiz olduklarını da söyleyeyim, mutlaka yenilecekler. 2022’lerde aynı konuyu yine anlatacağız bir yere yazsın koysunlar konu bitti hiçbir şey yapamazlar.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: İtalya’nın Ankola kentinde düzenlenen Avrupa Aerobik Jimnastik Şampiyonasında tek kadınlarda mücadele eden Ayşe Begüm Onbaşı kardeşimiz şampiyon oldu.

ADNAN OKTAR: Bu ne kadar şeker şey bu böyle, çok tatlı bayağı güzel hayret, ama bayağı güzel maşaAllah. İyi Allah ömrünü uzun etsin, sağlık, sıhhat versin, hidayet versin. Çok güzel üstü güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: En çok sizi heyecanlandıran kadının hangi özelliğidir?

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüm sen çok güzelsin bir onu vurgulayayım önce, sesin de çok güzel, göz, kaş, ağız, burun bütün yüzün çok güzel Allah ömrünü uzun etsin. Allah sağlık, sıhhat versin. Tabii ki fizik güzellik önemli bu inkar edilmez dürüst olmak lazım, çekici olması lazım kadının ama bakış yani bakış kahredici bir güçtür kadında bir de ucu bucağı yoktur aklıyla orantılı olarak kadın gözüyle muazzam bir hakimiyet, muazzam bir tutku, muazzam bir sevgi, muazzam bir çekicilik, muazzam bir cazibe sağlayabilir müthiş bir güçtür kadın için bu ama tabii fizik klasik kadın güzelliği olması iyi olur. Ama bazen kadınlar gereksiz şeylere kafayı takıyorlar yani mesela ne bileyim biraz vücudu dolgun oluyor onu büyük bir hata, yanlışlık, çirkinlik gibi görüyor, hayır kadın dolgun olur kardeşim öyle bir şey olmaz gayet normal. Veyahut basenini geniş buluyor ya kadınsın sen zaten kadın öyle olur. Neden ondan tedirgin oluyorsun? Yahut göğsü iri oluyor onu dert ediniyor ya daha iyi işte daha güzel veyahut küçük oluyor biçimli estetik o da güzel Kuran’da da ona işaret var, o da hoş niye kendinizi bu gereksiz vesveselerle üzersiniz bazı hanımlar için diyorum ben anlayamıyorum hepsi birbirinden güzel oluyorlar. Şaşırıyorum ciddi üzüyor kendini hakikaten de hayata küsüyor o yüzden de ama inandırıcı bir durum da yok yani kendini kandırıyor yanlış bilgiyle halbuki tam aksine çok çok güzel, onun için bilen insanlara sormaları daha doğru olur yani samimi ama ahlaksız, kıskanan, hasut, onun kötü olmasını isteyen, vicdansız, Allah’tan korkmayan alçaklara gider sorarsan adam seni tabii ki üzmek isteyecektir, ezmek isteyecektir ki seni kontrol altına alabilsin, seni değersiz göstersin, kendini büyük göstersin adilik yapabilir onlara itibar etmemek lazım.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Barzani’nin son açıklaması: “Kürtler kimyasal silahlarla katliamlara uğrarken gündem olmamıştı. Oy haklarını kullanırken niye bu kadar gündem oluyor?” diye söylemiş.

ADNAN OKTAR: İnternet sitesinde “Adnan Oktar, neden çıplak kadın resimleri yapıyor?” Diyor. Bir internet sitesinde yayınlanmış. Nü resim tablolarda en çok sanatın vurgulandığı güzellik kadın güzelliğidir, en ihtişamlı güzellik odur, onun üstüne güzellik yoktur. Dünyadaki en yüce güzelliği ben orada vurgulamış oluyorum ama tabii modern resimle gerçekçilik arasında bir şey yapıyorum. Öyle alafranga konuşacak olursak realist-sürrealist karışımı resim. Göreyim resimlerimi.

KARTAL GÖKTAN: Görebiliriz. Güneşlenen Kadın, en son tablonuz. Sahildeki Kadın, Tutku, Çiçekler İçindeki Kadın. Hepsi birbirinden güzel maşaAllah. 

ADNAN OKTAR: Kumaş tanıtımı yapacak halim yok tabii ki kadın güzelliğini vurgulayacağım. Bu da çok güzel değil mi? Sulu boya tablolarımı göreyim.

KARTAL GÖKTAN: Tabii. Ağaçların Sevgisi, en son çalışmanız Rüya Gören Ağaçlar, Sonbaharda Söğüt Ağaçları.

ADNAN OKTAR: Bak ağaçların içindeki kuşların gizlenmesi de ayrı bir sanat tekniğidir.

KARTAL GÖKTAN: Sazlıktaki Balık, Deve Kuşlarının Dansı, Bayramda Balonlar.

ADNAN OKTAR: Komikler değil mi?

KARTAL GÖKTAN: Akvaryum isimli çalışmalarınız, Çiçeklerin Dansı, Ağaçların Sevgisi.

ADNAN OKTAR: Biraz tabii insansı özellik de vermiş olduk.

Bak ben uyarmasam, ben uyarmasam Rudaw TV’den haberleri yok TÜRKSAT’ın. Bak ben uyarmasam Rudaw TV’den haberleri yok, Türkiye’nin bölünmesi için propaganda yaptıklarından haberi yok, Türkiye’nin bölünmüş güya bölünmüş haritasını yayınladıklarından haberleri yok veyahut haberleri var lakaytlar. Bak şimdi ben uyarınca ne yaptılar? Apar, topar bugün toplandılar. Kendimiz evdeyiz fikrimiz iktidarda, ne diyorsak oluyor, sıra öbürlerinde teker teker. Türkiye’nin bölünmesiyle ilgili adam harita yayınlayacak sen de TÜRKSAT’tan bunu yayınlayacaksın, bu bir suçtur, bu bir suçtur bana göre bir suçtur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah zalimleri ve zulmü neden yaratır?

ADNAN OKTAR: Zalimler ve zulüm olmasa iyiler, güzeller hiç olmaz, sevgi olmaz, tutku olmaz, aşk olmaz, derinlik olmaz. İmanın gücü olmaz, zayıf kalır imanın gücü çok zayıf kalır, flu olur yani melek gibi oluruz, melek iman etmeye mecbur zaten. İmtihanın ana dinamikleridir, imtihanın ana dinamikleri. Zalimler, zulüm ve kötülükler, hastalıklar imtihanın ana dinamikleridir, çok hayatidir. Din adeta onun üstüne kurulmuştur, inanç sistemindeki o imtihan yapısı onun üstüne kurulmuştur. Bu bir ledün ilmidir, ilm-i batın, ilm-i garip. İnsanların anlamakta zorluk çektikleri bir ilim, Allah’ın ilmidir.

Evet.

VTR: Merhaba ben Ata. Görmediğimiz kızlar arkadaşlarınızı ne zaman yayına çıkaracaksınız?

ADNAN OKTAR: Seni seni seni. Güzel Ata seni, bayağı güzelsin ve çok yakışıklısın maşaAllah. Baksana kaş, göz falan bayağı güzel maşaAllah. Bak samimi olarak söylüyorum, isterseniz yemin edeyim eğer çıkarttığımda Türkiye sallanmazsa bana ne diyorsanız deyin, yer yerinden oynar akıl almaz güzeller, yok böyle bir olay. Doğru mu diyorum? Doğru. Ama çıkartmıyorum. Çıkartmayacak mıyız? Yok çıkaracağız, çıkaracağım ve herkes böyle önce bir sakinleşecek ve diyeceğim bakın şimdi gözlerinizi kapayın ve açın diyeceğim ve kız arkadaşlarımı göreceksiniz. Yok böyle bir olay, her gören şok oluyor, her gören maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kıyafetleriniz yurt dışından mı geliyor?

ADNAN OKTAR: Peki bu nasıl oluyor? Bütün hepsi güzel bu hanım kızların maşaAllah, bu da çok güzel bir de çok efendiler. Bak tarikat terbiyesi bile alsa insan bu kadar efendi olması çok zordur, maşaAllah. Bir daha göreyim.

VTR: Kıyafetleriniz yurt dışından mı geliyor?

ADNAN OKTAR: Genellikle evet çünkü daha kaliteli oluyor o yüzden biz de mecbur kalıyoruz.

VTR: Merhaba Adnan Bey, daha önce e-mail gönderdim, sizinle yüz yüze görüşmek istediğimi söyledim, hiçbir cevap göndermediniz, bunun sebebini merak ediyorum. Gerçek görüşlerinizi, gerçek dünya bilginizi, inancınızı yüz yüze mimiklerinizden, söyleminizden, ses tonunuzdan duymak ve inanmak istiyorum. Bunu nasıl sağlayabiliriz? 

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen hem çok güzel yüzlüsün, hem yakışıklısın bir de zekisin şimdi olay bambaşka, sen bir analiz yapacaksın anladım. Gel şeref duyarım, onur duyarım, benim haberim olmadı bence hiç sormadan direkt sualsiz gel ismini ver hemen alırlar içeri, içeri gelirsin. Çok zeki olduğun gözlerinden belli oluyor üslubun bir de insancıl, güzel huylu olduğun da anlaşılıyor, iftihar ederim, onur duyarım bekliyorum. Gel burada misafirim olursun.

Kamil Akoltun, “Ya Hoca” diyor “gözün bir doysun ya. Villada kadın, programda kadın, sanatta kadın, müzikte kadın. Ne oluyor?” Diyor. Ben doymam beni cennet doyurur inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kadınlar sizin için neden bu kadar önemlidir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, güzel kadın dünyadaki en büyük nimettir, cennetteki en büyük nimettir. İman ehline Allah o şekilde şiddetli kadınlara karşı sevgi meydana getirir, ruhta onların etkisi çok yüksektir yani çok sarsıcı olur etkisi ama imanı zayıfsa Allah onu tersine çevirir kadın onun için bir belaya döner, küfür ehli o yüzden kadınlardan nefret ederler. İman ehli de kadını çok sever. Ama mesela gelenekçi Ortodoks müşrikler bir kısmı kadından nefret ediyor çünkü müşrik, Allah kalbinde kadın sevgisini öldürmüş, kadın onun için belaya dönmüş. Gerçeğinde kadın dünyanın en büyük nimeti, cennetin de en büyük nimetidir. Allah’ın tecellisinden sonra en büyük nimettir kadın ve kadına doyma diye bir şey yoktur, mümin asla doyamaz kadına. Allah’ın cemal isminin tecellisidir, Allah’ın ruhunu taşıyan varlıklar her yönüyle üstündür kadınlar, her yönüyle. Detay düşünme yönüyle, sanat yönüyle, şefkatiyle, merhametiyle, Rahman Rahim isminin tecellisi olması yönüyle sabaha kadar sayarım, her yönden mübarek, müberra, muhterem varlıklardır kadınlar.      

VTR: Çocuklarda vicdansızlık sık sık görülebiliyor, çocukları vicdanlı hale nasıl getirebiliriz?

ADNAN OKTAR: Çocukların vicdanıyla oynuyorlar, çocuk vicdansız olmaz. Çocuğa deli muamelesi yapıyorlar ve eziyorlar. Mesela çocuk ne derse tersini yapıyorlar. Mesela farz edelim “şu oyuncağı al” diyor, al ne olur “çocuk şımarır” diyor. Allah Allah şımarıp tepene mi çıktı ne yaptı denedin mi var mı öyle bir şey? Yok. Çocuk saygı görmek ister, değer verilmek ister, eğer çocuğa gerekli hürmet, saygı gösterilirse yani büyük bir insana gösterilen hürmet gösterilirse çocuk çok nezih ve akıllı davranır. Ama deli yerine koyarsan agu bilmem ne tarzında konuşursan, çocukla alay edersen o da artık cinnet haline girer ve tavrı tamamen tersleşir çünkü çocuk bu. Allah sevgisini anlatmak lazım çocuğa. Mesela çocuğa Allah Baba diye anlatılar bir mahsuru yok. Allah’ı bir baba gibi sevmesi sağlanabilir çok küçük çocuğun. Ama tabii bir biyolojik baba anlamında olmadığı ona iyice vurgulanabilir. Allah sevgisini çeşitli örneklerle mesela bir elmayı gösterip “bak bunu Allah yarattı.” Portakalı gösterip “bak bunu Allah yarattı” sevdiği her şeyi gösterip “bak bunları Allah yarattı” diyerek çocuğa Allah sevdirilirse çocuğun vicdanı oturur rahatlar.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Türkiye Gazetesi’nden Yücel Koç, şöyle bir yazı yazdı: “Sayın Erdoğan, Batı’ya eğitim için gidip ülkesine gönüllü ajan olarak dönen bazı kişilerden bahsedince kızılca kıyamet kopmuştu.  Halbuki bu aslında çok eski bir taktik. “Bir İngiliz Casusunun İtirafları” adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim. Londra’da İskoç masonların tuzağına düşen Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı’ya nasıl ihanet etmiş? Abdülmecit Han nasıl tuzağa düşürülmüş? İngiliz elçinin oyununa gelip Mustafa Reşit’i sadrazam yapan Abdülmecit nasıl kahrından ölmüş? Okuyun ki Erdoğan'ın ne demek istediğini daha iyi anlayın” dedi.

ADNAN OKTAR: İngiliz derin devletine bir yumruk daha. Güzel. Biz kapıyı açtıktan sonra, han kapısı gibi ama kapıyı sonuna kadar açtık. Ödleri kopuyordu insanların İngiliz derin devletinden. Ağızlarına dahi alamıyorlardı. Biz kanırta kanırta yırtınca İngiliz derin devletinin o pis ağzını. Bak aslanlar dolu dolu kapılardan geçmeye başladılar. İlimle irfanla ve kanunla hukukla.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Eşekle kedinin sevgisi.

ADNAN OKTAR: Zayıf kedilerin gördüm mü ben çok rahatsız oluyorum. O hayvanlara bakmak gayet kolay. Yani çok kilolu kedi de yazık. Ama normal sıhhatte olması lazım kedinin. O ne olacak bir avuç yemek batırır mı bir insanı yani? Herkes besleyebilir. Kedilere, köpeklere yemek mutlaka vermek lazım. Ama böyle temizlenemeyecek yerlerde değil de, yağmurla çok rahat temizlenecek yerlerde vermek lazım ki kir oluşmasın. Hatta günlük yıkamak lazım. Kolay bir şey. Ama onları beslemek güzel bir şey. Onlara acımak, şefkat çok önemli.

BÜLENT SEZGİN: “Adnan Oktar'ı seviyoruz” etiketi dört numara Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Bakayım. “Adnan Oktar'ı seviyoruz” Ben de severim kendisini.

VTR: Ecel vakti belliyse neden yas tutulur?

ADNAN OKTAR: Yas tutmalarının nedeni ölenin yok olduğuna inanıyorlar. Yerlere yatıyor. Tırmalıyor böyle mahvoluyor. Ne oluyorsun? Nereye gitti? Seninle iç içe içe o içe içe. Boyut. Hemen burada yani. İç içe. Nerenin şamatasını yapıyorsun? Sen ayrıca nereye gideceksin? Peki, o da sana ağlaması lazım. Asıl ölen sensin. O kurtulmuş. Sürünen sensin. Yani o kurtulmuş. Onun sana ağlaması lazım eğer ağlanması gerekiyorsa. Çünkü zar gibi bir şeyin üstünde yer değiştirme olmuş. Sen burada kalmışsın. Ölen sen olmuşsun. Sen kendi haline ağla. Ona niye ağlıyorsun? O kurtulmuş. Yani inşaAllah cennete gitmiştir. Niye şamata yaparsın? Ayrıca sen mi yarattın onu da, sana mı soracak Yaratan götürürken? Getiren kimse, götüren de odur. Yaratan kimse, alan da odur. Senin orada bir sahipliğin yok. Neyin şamatasını yapıyorsun? Beğenmiyor musun Allah'ın yaptığını? Yaratırken, getirirken sen mi getirdin? Getirmedin. Allah getirdi. Götürürken niye sana sorsun, getiren, niye sana sorsun? Sahibi sen misin? Kimse sahibi alır götürür. İstediği gibi de tasarruf yapar. Kendi kulu. Senin şamata yapman niye? Şirk koşuyorsun. Belki iman etmiyorsun. Belki de şirk koşuyorsun. Yok olduğunu zannediyorsun. Ve bu bir bela. İyilik yapıyorum diye kötülük yapıyorsun. Onun da başını belaya sokuyorsun, kendi başını da belaya sokuyorsun. Onun başını belaya sokmazsın da, onu utandırırsın. Kendini belaya sokarsın.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Üç numara oldu etiket. “Adnan Oktar’ı seviyoruz.”

ADNAN OKTAR: “Adnan Oktar’ı seviyoruz” üç numara. Göreyim. Ey İngiliz derin devletinin uşakları, bir daha yiyemeyeceğiniz sofraya oturmayın.

Evet dinliyorum.

VTR: Müslüman’da kibir olur mu?

ADNAN OKTAR: Kibirli ne demek? Egoist. Kendini büyük gören. Kebair kökeninden gelir. Büyüklük. Mütekebbir. Allah büyüktür, mütekebbirdir. İnsan toprak gibi olacak. Acz içindeyiz biz. Biz kuluz. İnsanda büyüklük olmaz. Allah'ın vasfı olarak Kuran'da geçer mütekebbir olduğu. Kul mütevazi olacak. Şeytan özelliğidir kibir. Şeytanda vardır kibir. Kendini büyük zanneder. Allah'tan büyük zanneder. Kibre giren adam, şeytanın bir bölümünü oluşturmuş olur. Şeytan yüz bir parça. Kibir, enaniyet, azgınlık, ahlaksızlık. Say say bitmez. Bir parçası da kibirdir. O zaman bir budu, insanın bir kolu şeytana benzemiş olur. Şeytan olur.

Avrupalı kadınlar İncil’in sevgi yönüne çok ağırlık verdikleri için müşfik ve çok şefkatli oluyorlar. Ortadoğulu kadınların bir kısmı ve erkeklerin bir kısmı, şirke daldıkları için sevgiyi unuttular. Onlarda da şirk var ama iki bin yıl geçmesinden dolayı aradan, o artık bir fetret devri hükmünde oluyor Allah için. Yani dine göre fetret. Ehli fetret oluyor onlar. Onun için Allah onlara o acıyı tattırmıyor. O helaki vermiyor Allah onlara.

Evet.

VTR: Allah’a teslimiyet nasıl olur?

ADNAN OKTAR: Benim pehlivanım biliyordur da ama ben yine de söyleyeyim. Nasıl olur? Kendini tamamen Allah'a bırakmakla. Yani öyle bir hale geleceksin ki, konuşma Allah'tan, yürüyüşün Allah'tan, bakışın Allah'tan. Yani Allah'ın varlığında fani olacak şahıs. Hakk-ul yakin. Yani Allah'a kendini tam teslim edip, Allah'ın varlığında yok olma. Kul o zaman hiçbir hareketinde irade kullanmıyor. Sadece vicdanı devrede oluyor. Sürekli müspet. Sürekli müspet. Sürekli Allah'ın ahlakıyla hareket ediyor.

Evet.

VTR: Genelde yazarlar bir ya da iki kitap yazar. Siz neden bu kadar fazla yazdınız?

ADNAN OKTAR: Sen böyle niye bu kadar güzelsin, bir kere onu bana söyle. Çok çok güzel bir kızsın. Allah'ın güzel bir tecellisisin. Ve bakışların da çok güzel. Bak çok uzaktan bile, yandan fark ediliyor. Saçların çok güzel ve çok temiz bir kız olduğun anlaşılıyor. Münafık kitabının ikinci cildi hazırlanıyor. Yetmiyor. Yani çok detaylı anlatılması gerekiyor her şeyin. Herhalde bin kitaba kadar çıkarız inşaAllah.

Adnan Menderes Dernekler Federasyonu Genel Başkanı Sayın Fatih Kavaloğlu var mı onun konuşması?

KARTAL GÖKTAN: Evet var.

ADNAN OKTAR: Bakayım.

VTR: ALTUĞ BERKER: Sayın Adnan Oktar'ın ülkemizin birliği, beraberliği, bekası ve imani, kültürel, bilimsel çalışmaları hakkında ve zatı hakkında görüşlerinizi arz eder misiniz rica etsem.

SAYIN FATİH KAVALOĞLU: Estağfirullah. Tabii ki, kıymetli beyefendiye de buradan şükranlarımı saygılarımı sunuyorum. Bizler de yakinen takip etmeye çalışıyoruz. Gerek görsel medyada, gerek yazılı matbuatta olmak üzere. Hakikaten Türk gençliğinin, Türk insanının bilmediği, vakıf olmadığı birçok konuları vesile olarak, Türk milletinin nezih Türk milletinin aydınlanmasına sebep olmaktadır. Bu da bir kutsal görevdir diye düşünüyoruz. Bu manada Türk milleti adına da, kendi camiamız adına da kendisine şükranlarımızı sunuyorum.

ADNAN OKTAR: Teşekkür ederim nezaketi için. Allah hidayeti ile sarsın. Allah nuruyla sarsın. Allah kalbine ferahlık versin Fatih Bey'in.

Dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, sizi sevenlerin çok küçük bir bölümünden hazırlanan bir videomuz var.

ADNAN OKTAR: Bakayım.

BÜLENT SEZGİN: “Adnan Oktar’ı Seviyoruz” etiketi iki numara.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

VTR: Nefis ile vicdan sesini nasıl ayırt edebiliriz?

ADNAN OKTAR: O da insana vahiy edilir. Yani insan bilir onu. Ayırt edemedim diyen hiç kimse olmaz. Yani o bir mucizedir. Aleni açık mucizedir. Nefisle vicdanın arasındaki farkı Allah insanların hepsine vahyeder. İnsan da sarih ve açık olarak fark eder. Fakat işine gelmediği için nefsinin tarafını seçer. Yoksa ben birçok kişiyle konuşuyorum. Diyorum ki, “Bak bu konuşman vicdanına uygun değil, değil mi?” Diyorum. “Evet” diyor. “Vicdanınla mı mantığınla mı hareket ediyorsun?” “Mantığımla hareket ediyorum” diyor. Mantıkla hareket ettiğinde vicdan biter.

VTR: Sadece solcular mı Atatürkçüdür?

ADNAN OKTAR: Solcu sağcı. Ülkücülerin hepsi Atatürkçüdür. Hem de sağlam Atatürkçüdür ülkücüler. Hatta yakalarında Atatürk'ün Kocatepe'deki görüntüsü ve önde Bozkurt. Yani Atatürk'e hiçbir şekilde laf söyletmez ülkücüler. Tarih içinde dikkat edin. Atatürk'ün kendisi de ülkücüydü zaten. Konuşmalarında söyler zaten Atatürk. “Ülkümüz budur. Türk'ün ülküsü budur. Türk İslam Birliği. Türk Birliği. Türk milletinin karakterinin yüceliği.” Yani klasik ülkücüdür Atatürk. Enver Paşa’lar falan hepsi ülkücüdür. Devletin zaten yapısı da ülkücüdür. Yani doğal yapısı, doğal felsefesi ülkücü, milliyetçidir. Dolayısıyla yargı mensupları, polis, ordu mensupları da ülkücü bir felsefenin etkisi altındadırlar doğal olarak. Yani devletin resmi felsefesidir ülkücülük. Adı konmamıştır bunun ama herkes bilir bunu.

VTR: Neden herkes bizim gibi mutlu değil?

ADNAN OKTAR: Yani şimdi bu sizin elinize geçse ne yaparsınız bunu? İlk yapılacak şey burnunu ısırmak olur herhalde. Şu tatlılığa bak sen. Şu şekerliğe bak. Bir de bayağı güzel maşaAllah. Çok düzgün. Bir daha ben canımı dinleyeyim.

VTR: Neden herkes bizim gibi mutlu değil?

ADNAN OKTAR: Canımın içi herkesin kalbi senin gibi temiz olmuyor. Herkes senin gibi şeker olmuyor. O yüzden mutlu olamıyorlar. Önce senin gibi şeker olmaları lazım.

Evet.

VTR: Anneler neden çok kızgın oluyorlar?

ADNAN OKTAR: Şu gözlerin güzelliğine bak sen. Kocaman gözler. Burun küçücük. Nasıl tatlı. Süsü de çok şeker. Benim canıma bundan sonra annesi hiç kızmayacak. Benim kuzumu çok sevecek. Hep ona şefkat gösterecek. Çünkü ben onu çok seviyorum. Benim sevdiğimi o da çok seviyordur. Benim kuzuma bundan sonra hiç hiç hiç hiç kızmak yok inşaAllah. Baksana zaten ona bozulmuş belli gözlerinden. Bir daha göstersene. Canımın içi, sana kim kıyar? Sen çok tatlısın. Bundan sonra öyle bir şey olmaz inşaAllah.

VTR: Erzurum'un çok büyük bir sıkıntısı olan kadınlara çok fazla laf atılması ve bu cesareti nereden buluyorlar bilmiyorum. İnsan burada daha özgürce dolaşmak ister. Bir kadın olarak ben isterdim ama çok zor. Olacağını da pek sanmıyorum ama inşaAllah olur.

ADNAN OKTAR: Bir kadına laf atmak ahlaksızlık, haysiyetsizlik, şerefsizlik ve namussuzluktur. Çoğu da homoseksüel, üçkağıtçı takımı oluyor. Karaktersiz herifler, genellikle böyle sapık ilişkiye giren tipler. Kadına laf atan, kadına saygısı yok demektir, sevgisi yok demektir, hürmeti yok demektir. Değerli görmüyordur. Sadece aşağılık kompleksini yaşıyor. Kıskançlığı yaşıyor. Hasretliği yaşıyor. Ele geçiremediği için de alçakça ve ahlaksızca, haysiyetsizce laf atıp onu üzmek istiyor. Çünkü laf atmanın üzmenin dışında ne etkisi olur bir kadına? Rahatsız etmek. Onuruna zarar vermeye kalkmak. Böyle köpeklere hoşt desinler. Açıkça diyemiyorsa içinden hoşt desin. Hiç muhatap olmadan gitsinler. Ama eğer mümkünse de bunların tabii araba plaka numaralarını alın, mümkünse isimlerini alın, mümkünse resimlerini çekin. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bilgilendirme olarak gönderin. Bu ahlaksızlar bilinsin. Bu çakallar bilinsin. Devlet ve ona göre bir tedbir alır.

Atatürk'ün bir sözü var. Rahmetli diyor ki “Ben her şeyden önce Türk milliyetçisiyim” diyor Atatürk. Bitti. “Ben milliyetçi doğdum ve böyle öleceğim” diyor. “Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım.” Yani o ülkü içinde kapayacağım. “Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği’yle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır.” Yani savaşlar bu fasıllar içinde duracaktır diyor. “Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak.” Yani ihtiyarlamış dünyaya yeni ufuklar açacak. “Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek.” Rahmetlinin sözünün güzelliğine bak. Şu sözdeki hikmete ve derinliğe bak.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Milliyet'ten Asu Maro şunları yazdı. “Gün geçmiyor ki kadınları başka bir alınır satılır ‘malla’, zerzevatla, hayvanla kıyaslayan bir yayın ortaya çıkmasın. Çok merak ediyorum, bu nefis hakimiyetinden bihaber olduğu varsayılan erkeklere söyleyecek tek bir cümleleri yok mu bütün bu kanaat önderlerinin? “Oğlum, önünüze bakın, kadınları, kızları bakışlarınızla rahatsız etmeyin, arkalarına hiç takılmayın, gözünüze, elinize, dilinize hakim olun” gibi öğütler vermek yerine neden sadece “Kızlarınızı kapatın, yarın öbür gün hesap verirsiniz” deniyor?”

ADNAN OKTAR: O adamları ne kaale alıyorlar Allah aşkına. Yani şimdi adama cevap vermek bile çok büyük bir hata. Bunları oturup internette haber yapmak bile hata. Sıfır kaale alacağımız adamlar. Türk milleti bunları ne dinler, ne takar yani? Sadece acıyor o millet bunlara. Bunların saltanatı bitti. Biz çıktıktan sonra, biz anlattıktan sonra, bunların ne olduğunu insanlara tarif ettikten sonra, bunların insanların içinde hiç itibarı kalmadı, gücü de kalmadı, anlamı da kalmadı. Hiç kimse kaale almaz. Bizim millet gayet aklı başında, aydın, aydınlık kafalı, keskin zekalı, uyanık, kültürlü, görgülü, bilgili, vicdanlı. Kuran Müslümanlığının da güzelliğini bütün açıklığıyla görmüş hakiki sahabe Müslümanları. Bundan sonra bu millete güç yetmez. Yani boş yere o köhne gelenekçi yapılarıyla milletin asabını bozmaya çalışmasınlar. Hiç netice alamazlar.

Evet dinliyorum.

VTR: Unutkanlık nasıl geçer?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, o kadar anlamlı ki yüzün. Çok çok güzel insansın. Allah nurunu artırsın. Bakışların nefis. Çok çok güzel kızsın. Yüzün harikulade güzel. Allah seni hidayeti ile süslesin, nuru ile aydınlatsın yüzünü. Cennette inşaAllah birlikte oluruz. Canımın içi unutkanlık iyidir. Kafan rahatlar. Beynin kendini resetler. Kafanın kendini resetlemesidir. Acayip ferahlar kafa. Bol bol unutacaksın. Sadece önemli şeyleri kafada tutmak lazım. Önemsiz şeylerle kafa hiç meşgul olmasın. Bütün bilginler, ünlü bilginler, fizikçiler hep unutkandırlar. Hatta onlarla ilgili karikatürler filmler yapılır. Değil mi? Çantasını unutur. Her şeyi unutur. Çünkü zekanın gelişmesi için beynin rahatlaması gerekir. Unutkanlık beyni rahatlatır, dinlendirir. Çünkü gereksiz çöp bilgilerle kafayı şişirirsen kafaya yazık. Kafaya önemli bilgiler koyacaksın. Boş bilgilere hiç gerek yok. Unutuyorsan unut hiçbir şey olmaz. Ama Allah'ı anmak yeterlidir. Kuran'daki işaret odur. “Unuttuğunda Allah'ı an” diyor. Ya Allah bismillah dersin, tamam.

Evet.

VTR: Merhabalar benim adım Ezgi. Kadınların bakımlı ve güzel olması İslam'da haram mı?

ADNAN OKTAR: Canım benim nasıl güzelsin. Allah sana uzun ömür versin. Canımın içi, ne güzel insan maşaAllah. Çok yakışıklı, çok güzel maşaAllah. Canımın içi, sizin bakımlı ve güzel olmanızı istemeyen kimlerdi? Gelenekçi Ortodoks sistem. Bunlar ne diyor? “Kadın yarım” diyor. Öbürü de çıkıyor “çeyrektir” diyor. Yani “insan değildir” diyor. O kadar zalimane ve acımasız iddiaları var ki yani bir insanın duymaya bile tahammül edeceği gibi değil. “Kadının dediğinin tersini yapın. Kadını dövün. Kadının olduğu duvara briketle örerek pencere falan bırakmayın sokağa bakar. Yazı yazmayı öğretmeyin dostuyla mektuplaşır.” Yani ne kadar hakaret varsa kadınların tepesinden boca etmek istiyorlar idi. Şu an bunların yaptıkları rezaletleri bunların yüzüne vurduk. Bunlar şimdi köşe bucak saklanıyorlar. Bundan sonra böyle bir rezalet yapamazlar. Dolayısıyla İngiliz derin devleti homoseksüelliği savunduğu için, kadınları ezme politikası uyguladı. Modacıları da, homoseksüel modacıları devreye sokarak erkeksi kadın modeli işte kısa saç -İsteyen kısa saç yapabilir. Her kısa saç o anlamda değil- ama erkek modeli istiyor. Geniş omuz, dar kalça, adaleli kollar, erkek bakış ve erkek yüzü, erkek gibi kıyafet. Ve hiçbir şekilde makyaj falan kabul etmiyor. Erkeklere de kadın renkleri ve kadın kıyafetleri. Hatta kadın makyajı. Böylece homoseksüelliği elde edip, dünyayı mahvetme kafasındaydılar. Bu belanın üstüne biz gidince, köşe bucak kaçtılar. Şu an nefes aldırmıyoruz elhamdülillah. Dolayısıyla kadının, adamlar güzel olmasını çekici olmasını istemez. Homoseksüelliğin yayılması için. Asıl amaçları. Bunları diyenlerin büyük bölümü homoseksüel zaten. Homoseksüelliğin yayılması için kadını kenara çekmeye çalışıyorlar. Bilakis kadınlar çok güzel bakımlı olacaklar, cazibeli olacaklar. Erkek, erkeğe benzeyecek. Kadın da kadına benzeyecek. Hiç çekinmeyin istediğiniz gibi hanımlar süslü, böyle dekolte, bakımlı güzel giyinin, sokağa da çıkın. Kim ne derse desin. Ahlaksızlık yapan da olursa polise bildirin. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet etmeden bildirin. Şikayet edersiniz çünkü ilgilenmeniz gerekecek. Şikayet etmezseniz, bilgilendirme yapmış olursunuz. Savcılık gereğini yapar.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, gerçek bir ülkücü ve dava adamı Adnan Bey. Genç Ülkücü Hareketi’nin kurucusu olduğu yıllardan resimleri var. 12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin ardından, MHP ve ülkücü kuruluşlar davası sanığı olarak cezaevine konuldu. Beş buçuk yıl hücrede olmak üzere yedi buçuk yıl Mamak Cezaevi’nde kalan Muhsin Yazıcıoğlu, yedi buçuk yıl ceza evinde kaldığı bu davadan herhangi bir ceza almadı. Bu resimde, tutuklu olduğu cezaevindeki resim. Çoğunlukla ellerinden ve ayaklarından bağlı olduğu zamanlarda bile namazlarını hiç aksatmamış.

ADNAN OKTAR: Gözümüzün önünde şehit ettiler. Hiçbir şey yapılmadı bu adamlara ben anlayamıyorum bunu. Kanunla hukukla gereğini yapacağız.

VTR: Yatıştırıcı üslup her zaman doğru olan mıdır?

ADNAN OKTAR: Tabii tabii tabii her yerde, her yerde hemen, hatta şahısları hemen ayırmak birbirlerini önceden ayırmak lazım yanında yatıştırma olmaz, ayırdıktan sonra yatıştırmak lazım. Gergin bir ortam oldu mu hemen koluna girip gönlünü alıp sarılıp böyle uzaklaştırmak lazım, direniyorsa da biraz hafif kuvvet kullanılabilir yani direnebilir yani iki kişi tutup biraz nazı geçiyorsa kuvvet kullanıp alıp götürmesi lazım. Bela çıkar öbür türlü hemen yatıştırmak lazım. Allah’ı anmak lazım Allah’ı andımı kalbi ferahlar.

BÜLENT SEZGİN: Şehidimiz “Bizim kalemimiz İngiltere’de kırıldı” diyor. Video vardı.

ADNAN OKTAR: Bakayım. Bak İngiliz derin devleti, her işin içinde bunlar var. Her zaman söylüyorum.

EBRU ALTAN: Siz de o dönemde çok uyarmıştınız, “Bir parti liderine suikast yapılacak çok detaylı tedbir alın” diye.     

ADNAN OKTAR: Bak ben üç gün öncesinden söyledim “Bir parti liderine” dikkat edin, “parti liderine suikast yapılacak” dedim, üç gün öncesinden söyledim buna rağmen. Ben zannettim ki Tayyip Hoca’ya falan yapılacak zannettim ben hatta dedim ki “Tayyip Hocam böyle kurşungeçirmez camdan yer yapsınlar sana öyle konuşma yap bir de Özel Harekat çok titiz tedbir alsın sana” dedim, “bu aralar ortalık karışık” dedim. Baktık rahmetliye yönelmişler asıl dertleri oymuş. Mesela Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay 25 Şubat 2009’da Ankara Dikmen’de ölü bulundu.     

BÜLENT SEZGİN: Gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Mesela bu kabadayı çok yaman bir kabadayıydı rahmetli. Yapılan incelemede intihar ettiği kararına varıldı ve soruşturma kapatıldı. Nerenin intiharı? Çok dindar, yaman delikanlı, nerenin intiharı? Niye intihar etsin? Adli Tıp Kurumu’nda yapılan ilk inceleme bir buçuk saatte bitti. Silah üzerinde parmak izi incelemesi yapılmadı. İki elinde de barut izi olması delil kabul edildi. İki elinde birden barut izi olur mu? Bu nasıl intihar? İki elde birden barut izi olur mu? Otopsi raporuna göre sekiz kaburga kemiği ölmeden önce kırılmış. İntihar etti diyorlar bu kadar anormal bir şey olur mu kardeşim? Kaburga kemikleri sökülmüş o kadar şiddetli darbe almış, bir insanın kendi kendine öyle bir darbe yapması mümkün mü? Arkasından da kendini vuracak iki elinde de barut izi var hem sağında, hem solunda, belki suikast bu da yarım kaldı. Muhsin Yazıcıoğlu şehidimizin helikopterinde teknik inceleme yapan ekip Tayyip Hocamızı şehit etmek için Marmaris’e gelen ekiple aynı kişiler yani inanılır gibi değil. Mesela Abdülaziz’in suikastında da aynısı olmuştu rahmetlideki gibi. Onda da iki bileğini birden kesmişler ya bir insan iki bileğini birden kesebilir mi? Bunu kesti mi el tutmaz zaten. Bütün tendonların sinirlerini koparmış bir elinin, o kopmuş eliyle de diğerini kesti diyorlar. O el gitti zaten, o kopmuş elle nasıl keser öbürünü? Ayrıca vücudunda da bıçaklanma yaraları var.

Nur Suresi 55. Ayeti, Bakara Suresi’nin 193. Ayeti, Nisa Suresi’nin 75. Ayeti, Bakara Suresi 247, Yasin Suresi 21 bunların hepsi İslam’ın dünyaya hakim olacağını anlatan Mehdiyet hareketinin delili olan ayetlerdir. Nur Suresi 55, Bakara 193, 1-9-3 yani Bakara 1-9-3, Nisa Suresi 75, Bakara Suresi 2-4-7, Bakara Suresi 247, Yasin Suresi 21 bunların hepsi Mehdiyet’le ilgili ayetler, dünya hakimiyeti ile ilgili ayetler.

Şimdi kısa bir ara verelim.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz programımıza.

VTR: Muhterem Muhsin Yazıcıoğlu’na Allah’tan Rahmet Diliyoruz


DEVAMINI GÖSTER