Sohbetler (11 Aralık 2017; 22:00)


BÜLENT SEZGİN: Evet, yayınımıza devam ediyoruz, inşaAllah. Buyurun Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: İki tane misafirimiz var. Biri kabadayıların aslanı Gencay, İtalya Fatihi maşaAllah. Aleyküm Selam. Diğer yakışıklımızın ismi neydi? Claudio. Nasılsınız? MaşaAllah. “Türkiye’yi çok seviyorum, sizleri görmeye buraya geldim, Türkiye’de tebliğ yapmak istiyorum” desin İtalyanca. Şimdi tam İtalyan havasını veremedik, başka türlü yapalım. İtalya’da neler yapıyor onları anlatsın. İkisini de çok seviyoruz. Dünya dürüst, samimi insanlara göre yaratılmıştır, onlar içindir. Onun dışındakilere cehennem olarak yaratılmıştır.

Münafıklar sizi hiç kaçırmıyor benim gördüğüm. Bak, haysiyetsiz, şerefsiz, namussuz konumuna düştüler. Bütün insanlar onlardan tiksiniyor ve kendilerini boş yere aşağılayıp tarihe geçirdiler aşağılık münafıklar olarak. Dünyada ahirette yakmış oldular kendilerini, çok büyük bir ahmaklık. Gittiler şeytanın kuyruğuna yapıştılar, şeytanla beraber hoplaya zıplaya şu an turlamaya devam ediyorlar. Her turlamalarında konumları daha da beterleşiyor, daha ağırlaşıyor. Sizin nurunuz artıyor.

Şimdi bana İtalya’da yaptıklarını uzun uzun detaylı bir anlatsın bakalım yüksek sesle rahatça anlat, evet.

CLAUDİO ALESSİO: İlk baştan sizin kitaplarınızı takip ediyordum. Bütün sorularıma cevap verdiniz, kitaplarınızdan dolayı size sonsuz teşekkür ederim. Her insanoğlunun arayışta olduğu hakikatleri sizden öğrendim. Kitaplar, yazdığınız ve okumuş olduğum kitaplar çok samimi ve çok net ve detaylı. Kuran-ı Kerim’in öğretileri ve sizin öğrettikleriniz sayesinde şu anda hakikat yolunda ilerlemekteyim.

ADNAN OKTAR: Allah nurunu artırsın. Allah seni, beni, hepimizi Hz. Mehdi (as)’a, Hz. İsa Mesih (as)’a talebe etsin.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Uluslararası basında yeni yayınlanan makaleleriniz şunlar Adnan Bey: Amerika’dan yayın yapan bağımsız yayın organı ve aynı zamanda düşünce kuruluşu Eurasia Review’de “Dostumuz Yunanistan” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, büyük bir iyi niyet ve dostluk eli uzatma amacıyla başlayan fakat Lozan polemiğiyle gölgelenen Türkiye-Yunanistan görüşmesinin tekrarlanmasının öneminden bahsediyorsunuz. Bu iki kardeş millet arasında uzun zamandır oynanmakta olan oyunun bozulması ve uzatılan dostluk elinin samimi olduğunun gösterilmesi bakımından ziyaretlerin sıklaştırılmasının iyi olacağını ifade ediyorsunuz. Yunanistan’ın çöküşü üzerinden prim elde etmek isteyenlere inat Yunanistan’ı kalkındırarak beraber güçlenmeyi hedeflememiz gerektiğini belirtiyorsunuz.

Katar’ın en büyük Arapça gazetelerinden Al Rayah’ın hem basıl hem internet yayınında “Suriye savaşı gerçekten bitti mi?” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, İran, Türkiye ve Rusya’nın Suriye’nin yeniden inşasında birlikte hareket etmelerinin öneminden ve savaş mağdurlarının normal hayatlarına dönebilmesi için yoğun şekilde manevi eğitim programlarına tabi tutulmalarının gerekliliğinden bahsediyorsunuz.

Malezya’dan yayın yapan Utusan Borneo Gazetesi’nde ise Malezyaca “Kadınlar özgür olmalı ve 21. Yüzyıl” başlıklı makaleniz yayınlandı. Kadınların yaşamak zorunda kaldığı baskı dolu hayata değindiğiniz yazınızda, kadınların artık 21. Yüzyılda inşaAllah toplumun gözbebeği olacağını belirtiyorsunuz, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Çok güzel. 

Biraz bize Sicilya’yı anlatsın.

CLAUDİO ALESSİO: Sicilya’ya gittim. Sicilya’nın insanları çok sıcak misafirperver, yemekleri çok güzel.

ADNAN OKTAR: Sicilya’nın ekmeği çok güzel, zeytinyağı çok güzel. Gerçek fırın ekmeği. “Baba” filminin İtalyanca orijinali gibi oluyor konuşmalar da, o yüzden hoşumuza gidiyor. Aynısı yani filmdeki sesle. Seni çok seviyoruz, çok değer veriyoruz.

CLAUDİO ALESSİO: MaşaAllah maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü Programı’nda konuştu, şunları söyledi Adnan Bey: “Kudüs’te sergilenen Vandallığın, zulmün ilelebet devam etmesi mümkün değildir. O Kudüs ki her taşında ayrı bir hikayeyi barındırır. Bugün kendilerini Kudüs’ün sahibi sananlar yarın arkasına saklanacak ağaç dahi bulamayacaklarını bilmelidirler. Biz bu kararı tanımayacağız, Başkan Trump’ın kararı bizi bağlamaz, Müslümanları bağlamaz, Kudüs’ü de bağlamaz. Sen çalarsın sen oynarsın. 1967 sınırları içerisinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devleti kurulana kadar bu mücadele bitmeyecek” dedi.

ADNAN OKTAR: İki tarafı barıştırıp normal yaşamalarını sağlamak lazım. Orada bir kere askeri bir yapılanmaya gerek yok, askere polise gerek yok. Orayı barış yurdu haline getirmek lazım. Orada asker-polis olmaz, silah da olmaz. Orada herkes dostça yaşayacak yani sınır mınır falan o tip şeylere gerek yok. Var ya duvarlar muvarlar falan, polis kontrol noktaları öyle bir şeye gerek yok. Onu tekrar tekrar söyleyelim, bu tehlikeli bir üslup, bu felaketle sonuçlanır. Dünyanın üçte ikisi gider bunda Allah esirgesin. Bundan netice çıkmaz. Mutlaka Mehdiyet’in devreye girmesi gerekir.

Gencay, bize İtalya’yı yine anlatsın söyle. Sicilya’yı evet.

CLAUDİO ALESSİO: 5 sene Roma’da yaşadım. Roma çok güzel bir kent, küçük İstanbul. İstanbul’a çok benziyor Roma. İstanbul güzelliğiyle daha büyük.

ADNAN OKTAR: İtalyanlar güzel insanlar Türklere çok benziyorlar. Huyları da öyle ama sanatçı yönleri çok şahane, çok yüksek. Dünyadaki en sanatçı millet.

CLAUDİO ALESSİO: Dizaynda bir numaradır.

ADNAN OKTAR: Çok İtalyan dostumuz, arkadaşımız olsun. Orada biraz daha güçlü bir İslami tebliğ gerekiyor. Çok fazla dost edinelim, çok fazla arkadaşımız olsun. Güzel insanlar, bayan-erkek hepsine sıcak yaklaşalım, sevecen yaklaşalım geniş bir dost çevremiz olsun. Muhammedi Hristiyan olmalarının üstünde duralım, Muhammedi Katolik. Dinlerinden ayrılacaklarını zannediyorlar. O onları korkutur öyle bir şey istemiyoruz. Hristiyanlıkta pekişmelerini gerçek Hristiyan olmalarını istiyoruz. Fakat Hz. Muhammed (sav)’i reddetmelerini istemiyoruz sadece. Tabii, yani “Muhammed (sav) Allah’ın Peygamberidir” yahut “yalan söylememiştir” demeleri de yeter yalan söylememiştir. Çünkü yalancılıkla itham etmek o zulüm o. Temiz bir insan olduğunu bildiğin halde, dürüst iyi bir insan olduğunu bile bile ortada hiçbir neden yokken keyif için “yalan söyledi” dersen o zulümlerin en büyüğü olur, olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Adnan Bey. Ben Fatihan. Süleyman mabedinin yeniden yapılmasındaki maksat nedir?

ADNAN OKTAR: Fatihan bu yakışıklılık nedir böyle? Bir de yüzün çok temiz ve felaket sevimlisi sen bayağı güzel yüzlüsün. Allah sana uzun ömür versin. Görenin içi açılır, seni gören herkes sana çok güveniyordur. Efendi olduğun anlaşılıyor senin, maşaAllah. Süleyman mabedinin yapılması bir tek o değil, Süleyman (as)’ın sarayını da yapacağız. Demdm orada ibadet yaptıysa biz de yapacağız. Dedem oradan Kudüs’ü seyrettiyse biz de seyredeceğiz. Sarayını da yapacağız. Sarayının bulunduğu araziyi gördün mü sen? Gördün değil mi? Aynı orada yine yapacağız.

OKTAR BABUNA: Sizin o hazırlattığınız filmi göstermiştik Hz. Süleyman (as)’ın mescidiyle ilgili İsrail televizyonunda. Çok büyük ilgi gördü hayran oldular.

ADNAN OKTAR: Mescidin yapılması çok önemli. Ama orayı başkent yapmak... Başkent kardeşim başkent ilan ettiğinde ne olur? Bütün elçilikleri oraya dolduracaksın, 200 ülkenin elçiliği. Ee? 200 tane elçilik, 200 elçiliğin personeli ve aileleri gelecek, onlara evler yapacak. Onların ihtiyaçları için spor tesisleri, mağazalar, garajlar en az 10 bin araba gerekiyor. Avuç kadar yer orası ne yapıyorsun sen? Orası başka bir şeye dönüşür o zaman. Ona göre sanayi gelişecek, kuaförler, bakkallar, kasap, tamir atölyeleri; ne olur orası? Oranın tarihi dokusunun bozulmaması lazım. Git başka bir yerde yap, şehrin dışında ne yapıyorsan yap ama şehre dokunma. Yani tarihi dokusunu bozma gayet güzel şehir. Tarihi binalar kalacak, modern hiçbir bina olmaz orada. Onun dışında bağlık bahçelik yapacaksın. Oraya modern bina olmaz antik bir şehir orası, orijinal haliyle kalacak.

OKTAR BABUNA: Sarayın olduğu yerde 3000 yıllık Kral Mesih kapısı kapalı duruyor, kilitli duruyor Hocam.

ADNAN OKTAR: Değil mi? Evet. Orayı şahane yapacağız. Kardeşim, İsrail’de ihtiyaç olan sevgi. İnsanları seveceksin bağrına basacaksın o kadar. Rahat yaşamak istiyor insanlar korkmadan. Binlerce seneden beri hep ezmişler, nereye gittilerse ezmişler. Ya kovmuşlar, ya dövmüşler, ya ezmişler, ya kesmişler, ya kitle katliamı yapmışlar. Önüne gelen kesmiş, hep deccalların hışmına uğramışlar, bir Roma saldırmış, bir ora saldırmış, bir bura saldırmış. Bir sahip çıksın dünya bu sefer de, adamlar bir rahat etsin yazık-günah. Kaç bin yıldan beri bitmeyen nedir bu kin, öfke, bu nefret? Bir avuç Müslüman bunlar bir avuç Müslüman. Bırak da rahat yaşasın. “Niye Hz. Musa (as)’ı seviyorsun, niye Hz. İbrahim (as)’ı seviyorsun?” bu mantık geliyor yani. Dinsiz olsalar kimse dokunmaz onlara inanın hakikaten. Bak deseler ki haşa “dine, imana inanmıyoruz” deseler kimse dokunmaz. İman ediyorlar diye şeytan kuduruyor. Dünyaca sahip çıkalım bir avuç insan rahat yaşasınlar. Hitler manyağı ayrı başlarına bela oldu. Mussolini ayrı başlarına bela oldu. Rusya’da ayrı ezildiler, İspanya’da ayrı ezildiler. Fransa, Fransa’da da duramıyorlar, küfrediyorlar tükürüyorlar bilmem ne falan, yazık-günah. İsrail’e gidiyorlar orada da rahat bırakmıyorlar, nereye gitsin bunlar? Yerin altına mı girecekler nereye girsinler?

Claudio’yla Gencay, maşaAllah sizin faaliyetlerinizden çok memnunuz. İtalya’daki o çalışmalarınız muhteşem, çok çok güzel oldu, maşaAllah. Allah tekrarını nasip etsin. İtalya’ya abanalım, Roma’ya abanalım çok fazla ahbabımız, dostumuz olsun. Hristiyanlardan, Musevilerden din ayrımı yok, Allah’ın varlığı konusunda konuşacağız. Darwinizm ve Allah’ın varlığı konusu. Adamların Hristiyan olması bizi rahatsız etmez, Musevi olması da bizi rahatsız etmez. Biz Allah’ın varlığını, birliğini onu anlatacağız, inşaAllah.

Sık sık gelsin, tabii çok seviyoruz sizi. Faaliyetlerinizden de çok memnunuz. 3-5 yıla kadar da muazzam şeyler olacak. Ama bak Müslümanlara büyük bir atak olacak, sakın hiç kimse korkmasın. “Aa bu başka” falan da demesinler, başka maşkası yok normal devamı.

Evet, arkadaşlar buyurun teşekkür ederim. Sizleri çok seviyoruz.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla programımıza devam ediyoruz. Birazdan birlikte olacağız, inşaAllah.

ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz.

ADNAN OKTAR: Ne güzel, yayına devam ediyoruz.

ASLI HANTAL: Başbakan Yıldırım, Musevi vatandaşların Hanuka Bayramı dolayısıyla mesaj yayınladı. Başbakan Binali Yıldırım “Tarihimizin her döneminde karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü ruhuyla ahenk içinde bir arada yaşadığımız, sevinçlerimizin yanı sıra kederlerimizi de paylaştığımız Musevi vatandaşlarımız Türkiye’nin beşeri zenginliğine müstesna katkılar sağlamaya günümüzde de devam etmektedirler” ifadesini kullandı.

ADNAN OKTAR: Güzel konuşmuş, iyi olmuş, dengeleyici. Tayyip Hocam da böyle güzel bir açıklama yapacaktır tahmin ediyorum. Dengeleme önemli. Çünkü Musevi halkın, masumların hiçbir suçu yok, bir şeyi yok, onları ayırmak çok önemli bir konu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kofluk nedir?

ADNAN OKTAR: Çok güzel kız yani makyajsız bile çok çok güzel. Demek ki derin düşünmeyi önemli görüyor ki dikkatini çekmiş bu konu. Kofluk, boş kafa anlamına gelir kafası bomboş. Küt, yemek yer, uyur yatar, sokağa çıkar hiçbir hedefi, hiçbir amacı yoktur, kafası dünyası bomboştur ona kof denir. Ruhu boştur Allah’ı düşünmez, ahireti düşünmez, insanları düşünmez, egoist bencildir, hayvanlaşmıştır, sadece et ve kemikten oluşan bir kitledir. Dolayısıyla ruhu olmadığı için içi boş anlamında kof denir. Kof olma ne demek? İçi boş olana denir. İçinde ruh olmayan anlamına gelir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mısır’daki piramitler mason mabedi miydi?

ADNAN OKTAR: Evet, Mısır’daki saray da, piramitler de mason mabedi olarak kullanıldı. Yani zaten amblemler tamamen masoniktir. Üçgen, çok eski devirden beri mason amblemidir. Ama asıl saray kullanılmıştır. Tabii zamanla yıkıldı saray tabii o kadar kalmadı. Masonik amblemler her tarafında doludur halen, duvarlarına falan her yere baktığımızda mebzul miktarda masonik amblem görürüz. Şu anki mason mabetlerinde de eski Mısır’daki masonik amblemler mebzul miktarda kullanılır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ülkemizde turistlere yeterince önem veriliyor mu?

ADNAN OKTAR: Turistlere saygıda bir eksiklik olabilir özellikle hanımlara karşı. Bazen onları dolandırmak isteyenler falan oluyor, bu çok büyük bir ahlaksızlık, terbiyesizlik. Mesela bir yere gidiyor, iki misli üç misli para almak istiyor. Yahut bir şey satmak istiyor hatta söylüyor onu diyor ki “ha sen Türk’sün sana bir” diyor mesela, “yabancı oldu mu ben ona iki derim” diyor. Bu alenen ve açıkça ahlaksızlık, terbiyesizlik başka bir şey değil. Bir de onların aklıyla, zekasıyla alay eder gibi bir üslup, bu da ayrı bir terbiyesizlik. Aklı başında bir insana bunlar yakışmaz tabii.

Evet, dinliyorum.

VTR: Herkese iyi akşamlar diliyorum merhaba. Adnan Hocam, bu dövmenin haram olduğunu söylüyorlar bazı kitaplarda, bazı yazılarda. Ben buna inanmıyorum. Yani vücudumda güzel durduğunu düşünüyorum. Sizin bunu cevaplamanızı istiyorum. Lütfen beni bu konuda aydınlatır mısınız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir kere tip Osmanlı ve süper yakışıklısın. Böyle bir vücuda dövme bir kere şart. Böyle bir delikanlıda dövme yoksa bu, delikanlılığına uymaz. Yakışmış, gereğini yapmışsın. Hiçbir şekilde ne mantıken ne kaynak olarak dövmenin haramlığına dair hiçbir izah yok. “Abdesti engeller” diyor. Niye engellesin? Cildin üstünde bir yapı mı bu? Değil, cildin altında. Cilt değil mi yıkanması gereken? Tamam. Cildin üstünde bir şey var mı? Yok. Cildin altındaki boyadan sana ne? Niye abdesti engellesin? Tamamen uydurma ve hurafe. Delikanlıya yakışır, sen de delikanlının hası olduğun için sana da yakışmış şahane olmuşsun. Allah ömrünü uzun etsin, hayır bereket sağlık sıhhat versin. Sadece steril olmaya çok dikkat etmek lazım dövme yapılırken o kadar. Kadın olsun, erkek olsun yakışır dövme öyle bir şey yok. Çocukları yıldırıyorlar, piercing de yakışıyor kızlara. Sadece dikkat edilecek şey enfeksiyon olmaması yani steril olması. Mesela başkasına kullanılan bir iğne olmaması, başkasında kullanılan bir boya olmaması. Çünkü adamda sarılık olur bilmem ne olur ona geçebilir. Yoksa onun dışında hiçbir mahsuru yok. Yakışmış, delikanlıma da yakışır. Yakışıklım yalnız bence devamını getir, bak o aralarda bir bağlantı kurman şart. Kolda devamı iyi olur. Yanlış olan da bir şey yok aslan gibi delikanlısın. Allah ömrünü uzun etsin, seni hidayetiyle sarsın, cennette de kardeş etsin. Gayet iyi niyetli, sevecen, samimi, dışa dönük, dürüst, efendi bir delikanlısın, haşmetli bir delikanlısın. Allah sağlık sıhhat içinde seni yaşatsın, bereketle yaşatsın, cennette de kardeş oluruz, inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, “Tek gerçekçi çözüm Kudüs’ün iki devletin de başkenti olmasını sağlayacak şekilde 1967 sınırları çerçevesinde iki devletli çözümdür” dedi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim, ikisi de başkent yapmasın Allah aşkına. Başkent, oraya herkes dolar. Küçük bir şehir. Gitmedi mi bunlar Kudüs’e anlamıyorlar mı? Çok büyük hata olur, çok büyük hata olur. Orası tarihi bir şehir tarihi dokusuna hiç dokunulmaması lazım. Sen oraya şimdi 200-300 ülkeyi getirirsen, en az 200 bin, 300 bin insan demektir bu. En az 50 bin dükkan, bakkal şu bu falan demektir çarşı demektir en az. Tanınmayacak hale gelir orası. Yapmayın etmeyin ne alaka? Orası mescit bir şehirdir bak mescit, mescit bir şehirdir Kudüs. Kudüs’ün tamamı mescittir. Başkent olarak mescit kullanılmaz. Kimse orayı başkent falan yapmasın. Başkent yapacak yer mi yok? Şehrin dışında bir yere gitsin yapsınlar. İnanılır gibi değil gözlerime inanamıyorum. Kudüs’ün içinde başkentin ne işi var? Filistin’i de başkent yapmasın İsrail’i de başkent yapmasın. Git mesela 30 kilometre dışında git oraya başkent yap. Var ya oraya yakın yerler var bir yeri al orayı başkent yap. Tesisler kur, büyükelçilikler kur, ailelerini getir, okullarını getir. Kardeşim, okul da açılması gerekiyor öğrenciler için. Kreşler açılacak, lokantalar, orası tanınmayacak hale gelir, mahvolur orası. Bunu bıraksınlar.

ASLI HANTAL: Kudüs’ün bazı resimleri var Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Göster bakayım. Buraya sen nereye elçi getiriyorsun, nereye bina koyacaksın? Zaten yıpranmış bir şehir. Şu hal yakışıyor mu şimdi Kudüs’e, şu hale getirmek? Bunun on misli daha karmaşık olacak bunun sonucunda. Bilakis o binaların hepsinin yıkılması lazım. Orada o tip yeni bina falan olmaz.

Mesela Suudi Arabistan, “ben Mekke’yi başkent yapacağım” dedi mi? Var mı öyle bir şey? Gitsin başkent yapsın o zaman. Böyle bir şey olmaz kardeşim. Bak kutsal bir şehir başkent yapılmaz. Ha yapmak istiyorsan sembolik yaparsın, mesela oraya bir bina açarsın tarihi bir bina, işte “başkentin merkezi burası” dersin. Oraya hahamları korsun bu olur, sembolik yap sana kimse bir şey demez. Mesela eski bir bina tarihi bir bina orayı restore edersin, oraya mesela Sanhedrin’i toplarsın 70 Sanhedrin “burası başkentin merkezi” dersin. “Ama binalar ve tesisler işte 30-40 kilometre dışarıda” dersin. Bunu yap kimse sana bir şey demez. Şehrin içine gelme, otuz kere beni söyletmeyin olmaz. Şehri sırt sırta yap, Kudüs’ün haline bak. Göstersene bir daha resmini.

ASLI HANTAL: Tabii, görebiliriz.

ADNAN OKTAR: Göster arka mahalleleri göster. Şu hale bak şu hale bak yani. Bunların tamamının yıkılması lazım kardeşim tamamının. Buraya başkent olmayı bir kere unutsunlar bu bir, bu binaların da hepsinin yıkılması lazım iki. Herkes buna razı olacak. Çık şehrin dışına kardeşim çık, 30 kilometre, on dakikanı almaz arabayla 30 kilometre. Git oraya ne yapıyorsan yap. Şehrin merkezinden çık, batırma şehrin merkezini, tarihi dokusunu bozma. Bütün tarihi binaları yıkıyorlar. Buldozerler, greyderler, orada ne işi var evlerin, lokantaların, AVM’lerin şunların bunların, üniversite kuruyor bilmem ne, siz ne yapıyorsunuz? Çık şehrin dışına 30 kilometre batısına, 30 kilometre doğusuna, 30 kilometre güneyine, 30 kilometre kuzeyine ne yapıyorsan yap, kimsenin sana bir şey dediği yok. Kutsal şehir başkent olmaz. Sembolik anlamda yapıyorsan yap. Mesela Filistin de öyle, istiyorsa sembolik bir bina yapar, tarihi güzel bir Osmanlı bina yapar, “başkentin merkezi burası” der büro tarzında tamam, ona bir şey dediğimiz yok. Ama doldurma adamları oraya böyle olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah herkese karşı merhametli midir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım güzel yüzlüm, herkesi yaratan O zaten. Merhameti öğreten O, merhamet duygusunu yaratan O. Merhamet gerektirecek durumu yaratan O ve ona karşı merhameti yaratan O. Merhameti yaratmasa bilmeyiz nereden bileceğiz? Bundan önce yaratmayınca beyin çıkaramaz onu. Beynin yapacağı bir şey yok. Yarım kilo yağlı etin yapacağı hiçbir şey yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Türkiye’nin İran ve Rusya ile dost olması neden önemli?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, bir kere komşuyuz. İran büyük bir ülke, çok büyük bir ülke, askeri gücü çok iyi. Ekonomisi çok iyi bir de dindarlar. Dürüsttür İranlılar, bir de öyle dejenere olmuş bir toplum değildir, bozulmuş bir toplum değil. Kabadayı bir millettir böyle yiğit, cesurdurlar. Rusya da öyle, dejenere olmuş bir ülke değil Rusya. Halkı çok mazlumdur, çok terbiyelidir, kadınları falan çok mazlum. Yazık onları yurtdışına gönderiyorlar bazen onları bozmaya falan çalışıyorlar. Buna rağmen bakıyorum çok efendiler. Hiç bozamamışlar dürüsttürler. Askeri gücü de süperdir Rusya’nın, en az Amerika ayarındadır en az. Dünyanın en büyük nükleer gücüdür aynı zamanda. Muazzam bir nükleer güce sahiptir. Ve dürüsttür Putin, hep iyilikten yana, güzellikten yana. Mesela “Suriye bölünmesin” diyor, çünkü “Suriye bölünürse Türkiye de bölünür” diyor. Gayet makul yani konuşması. Onun emperyalist hiçbir üslubu yok Rusya’nın, emperyalist yayılmacı hiçbir üslubu yoktur Rusya’nın. “Şu ülkeyi soyalım, şurayı soğana çevirelim” hiç dememiştir. Rusya’nın soyguncu bir politikası hiç olmamıştır, hiç yok. Utanır Ruslar öyle pis işlere hiç girmezler. Sömürmeden hiç hoşlanmazlar, dolayısıyla dürüst bu insanlar, çok efendiler. Ve sınırlarımıza girip kapıyı açtın mı Rusya, İran, Türkiye tek bir ülke oluyor, yedi ceddi bir araya gelse gücü yetmez. Öyle amansız bir güç ki yerinden kıpırdatmak mümkün değil. İngiliz derin devletine tokat. Oturmuş buharlı deniz arasından bize şamata yapıyor İngiliz derin devleti. Buna müsaade etmeyiz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kuran’da hükmü kalkan ayet var mıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım güzel yüzlüm, o Kuran’la mücadele eden tiplerin hurafesi. Allah “Kuran kıyamete kadar geçerlidir” diyor. “Hiçbir ayeti de bozulmamıştır” diyor, adam “ben hükmünü kaldırdım” diyor. Sen kardırdıysan hükmünü biz de kabul etmiyoruz. Adam hükmünü, öbürü de diyor ki “tamamen kaldırdım” diyor, sen bir kısmını kaldırmışsın, diğeri de “tamamını kaldırdım” diyor Kuran’ın hükmünü. Yahut bir kısmı mesela “üçte ikisini kabul etmiyorum” diyor. Bir kısmı da “10-15 tanesini kabul etmiyorum” diyor. Bir tanesini kabul etmeyen de var, Edip Yüksel birini kabul etmiyor “fazla o” diyor. Onlar bizi ilgilendirmez, fazla veya eksik dediğinde dinle alakası kalmaz o adamın. Din bütündür Kuran’dan çıkan hükmü kalkan ayet yok, öyle bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Evlenmeyi düşünmüyorsunuz ama kadınlara yazık değil mi?

ADNAN OKTAR: Benim aslanım yakışıklım, ağabeyinin koçyiğidi. Tarzı şahane olmuş saçı iyi olmuş güzel olmuş. Yani diyorsun ki “Hocamız’ın sevgisini kadınlar tatması gerekir.” Çünkü müthiş bir sevgi gücü, müthiş bir tutku gücünüz var, yazık-günah” diyorsun haklısın, doğru söylüyorsun. Ama evlenmeden de sevgi tam ifade edilmez onu demek istiyor benim anladığım kadarıyla. Düşüneceğim, dediğini düşüneceğim.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Köpeğini seven bir sevimli var.

ADNAN OKTAR: Hayvanın huzuru hayret. Sokakta mesela bir hayvan çok huysuz, gergin olabilir ama çocukta da huzur var hayvanda da huzur var, maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar çift yaratılmış derler, bu doğru mu?

ADNAN OKTAR: MaşaAllah benim canıma. Kaş, göz, burun, dudaklar, çene her yeri çok güzel maşaAllah. İnsanlar çift yaratılmıştır yani benzeri vardır. Bazen oluyor hakikaten insan şaşırıyor, tıpkısının aynısı yan yana geliyorlar, insanda tebessüm oluşuyor. Bazen de huyu da benziyor hakikaten, sevdiği yiyecekler acayip benziyor çok rastlanıyor ama öyle tipleri aslında bulup dünyada hep bir araya getirtmek lazım o güzel olur. Mesela resmini yayınlayacak bana benzeyen birisi varsa işte adresim şu diyecek, öyle bir sistem kurup kendi benzerlerini insan bir araya getirip böyle bir hoş arkadaş grubu oluşturabilir. Çünkü görünüşü gayri ihtiyari insanın gülme hissini değil mi?

Evet, dinliyorum.         

ASLI HANTAL: Adnan Bey, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan da Hanuka Bayramı ile ilgili mesaj yayınladı, şu şekilde mesajı: Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın, Musevilerin 12 Aralık Hanuka Bayramı dolayısıyla yayınladıkları mesajları aşağıda sunulmaktadır:  “Musevilik inancına mensup tüm vatandaşlarımızın Hanuka Bayramı’nı tebrik ediyorum. Aziz milletimizin güçlü birlik, beraberlik ve aidiyet duygularının temelinde, yüz yıllardır bu topraklarda vatandaşlarımızın inanç, kültür ve geleneklerini özgürce yaşayabilmelerine gösterilen özen yatmaktadır. Bizler, farklılıkları zenginlik olarak algılamayı ve her şartta herkese karşı adaletli olmayı esas alan medeniyet anlayışımız doğrultusunda, karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı barış ve huzur ortamını bu cennet vatanımızda gelecekte de muhafaza etmeye devam edeceğiz. Toplumumuzun ayrılmaz parçası Musevi vatandaşlarımız başta olmak üzere, tüm Musevilerin Hanuka Bayramı’nı tebrik ediyor, kendilerine esenlikler diliyorum.”

ADNAN OKTAR: Ne zaman yayınladı bunu Tayyip Hocam?

ASLI HANTAL: Bugün yayınladı.

ADNAN OKTAR: Bu saatlerde değil, değil mi? Daha önce. Tayyip Hocam ince düşünen yiğit delikanlıdır çok güzel olmuş, bayağı iyi olmuş, çok dengeleyici olmuş, isabet etmiş tebrik ediyoruz çok iyi olmuş. Başbakan da açıklama yaptı değil mi? Süper çok iyi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bizim arkadaşlarla ortak merakımız, Adnan Hoca’nın programına biz nasıl katılabiliriz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım şu yakışıklılıkla bunu nasıl soruyorsun ben anlayamadım. Saçlar, tip şahane sadece gelmen yeterli, kapıya gel hemen. Allah ömrünü uzun etsin, sana sağlık sıhhat versin, cennetle seni güzelleştirsin.

Evet, dinliyorum.

VTR: İçimden geçirdiğim her şeyi Allah bilir mi?

ADNAN OKTAR: Benim aslanımın yakışıklılık bu yeni neslin güzelliğine ben hayret ediyorum. Benim canım da öyle muhteşem güzel çok çok güzel ve bayağı yakışıklı. Yakışıklım içinden geçirdiğim dediğin duygu zaten o doğrudan Allah tarafından yaratıldığı için Yaratan zaten mecburen duymuş oluyor onu. Bizzat Kendi yarattığı için, kaderde yarattığı için, sonsuz evvelde de belli olduğu için ve sonsuz sonrada da belli olduğu için tabii ki içinden geçen en ufak bir bilgi hepsi Allah tarafından yaratılır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma düşüncesiyle ilgili Adnan Oktar’ın fikirleri nedir?

ADNAN OKTAR: Çok yanlış, mevcut o derme çatma binaların hepsinin yıkılması lazım. Kudüs’ün tarihi dokusunun iyice ortaya çıkarılması gerekiyor, oraların zeytinlik, limon, narenciye ağaçlarıyla süslenmesi gerekiyor, bağlık bahçelik yapılması gerekiyor. Otuz kilometre yakınına kadar hiçbir bina yapmamak lazım, tamamen temizlemek lazım hiç uzatmadan. Otuz kilometre uzağına ne yapıyorsa yapsınlar. Başkent mi yapıyor istediği çalışmayı yapabilir, öbür türlü şehrin içinde yeni yol açılması gerekiyor yollar, bütün tarihi binaların yıkılması gerekiyor. AVM’ler yapılacak, okullar yapılacak, okul yapılması için yine yıkım yapılması gerekiyor bütün tarihi dokunun yok edilmesi gerekiyor. Altyapı yapılması gerekiyor alttan her yer kazılacak, rezidanslar falan yani rezil olur arazi mahvolur yani rezil olur dediğim çok kötü olur görüntü. Mevcut zaten batırmışlar etrafı, o binaların hepsinin yıkılması lazım. Bela daha da gelişmeden. Allah Allah bu nasıl bir mantıksızlık? Orası zaten mescit olan bir şehir tamamı mescittir. Sen ne yapıyorsun? Ayette diyor, “mescide girdiler” diyor “mescit.” Sen ne yapıyorsun? Orayı ana yapısını kaldırıyorsun ortadan, başka bir şeye çevirmiş oluyorsun. Başkent yapmak bak demin de söyledim sembolik yap mesela Sanhedrin meclisinin toplanması için bir yer koy yetmiş kişilik burası başkentin binası dersin o kadar. Mesela Filistin’de yine Osmanlı tipi güzel bir bina yapsın burası Filistin’in başkentinin binası desin sembolik ama yönetim binaları şunlar bunlar, personel falan otuz kilometre dışına götür nerede istiyorsan yap. Şehrin içine istemiyoruz, biz oraya güzellikler getireceğiz, bir kere Hz. Süleyman (as)’ın sarayını kuracağız, Hz. Süleyman (as)’ın mescidini imar edeceğiz. Hz. İbrahim (as)’in mescidini yapacağız. Hz. İbrahim (as)’in mezarı var çok bakımsız, çok çok bakımsız. Peygamber mezarları var çok bakımsız, her yer üst üste. Peygamber mezarlarını bir görseniz inanılmaz bakımsız. Oraların son derece bakımlı ve güzel hale getirilmesi gerekiyor, oraları boşatacağız ki rahatlık olsun. Daracık yollar, insanlar üst üste geçiyorlar çok çok büyük galiz bir hata olur bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: İstanbul’u tekrar imar etmek isteseniz neler yapardınız?

ADNAN OKTAR: İlk yapılacak şey geniş çaplı bir yıkım. Çok korkunç evlerin görünümleri, çok korkunç. Zamanla gecekondu tarzında yapmışlar sırf oturmak amacıyla işlevsel berbat binalar akıl almaz berbat. Üst üste yığmışlar ama görüntü korkunç, tamamının yıkılması lazım. Deniz kenarında arazi versin devlet uçsuz bucaksız herkes o tarafa, evini alan oraya, evini alan oraya hatta kolaylaştırmak için buradaki mesela farz edelim valilik binası oraya götüreceksin. Başka işte ne bileyim bakanlıkla ilgili bina varsa alıp oraya götüreceksin insanlar bir anlamda da mecbur olacaklar yani şehrin merkezini buradan çekmek lazım. Burada hep tarihi binalarla dolu yazık günah değil mi? Mesela eski İstanbul evleri hepsi kalsın ama modern binaların dahi güzel olmadığını görüyoruz üst üste ve çok ürkütücü görüntüleri hepsinin yıkılması lazım. İlk yapılacak şey yıkım, yıkıldığında açılan arazi bağlık bahçelik yaparsın muhteşem olur o zaman burası cennet olur İstanbul. İstanbul içinde mesela otuz kilometre yakınında yerleşim yerleri yap deniz kenarına, otuz kilometre, kırk kilometre, elli kilometre bütün hükümete ait resmi binaların hepsini oralara alıp götürürsün. Modern binaların dahi güzel olmadığını görüyoruz estetik değil. Kudüs’te de aynı durum var bak gördünüz deminki resmi göstersene içler acısı Brezilya’daki mahallelere benziyor şuraya bak. Oraların yemyeşil dağlık böyle bağlık bahçelik olması lazım hatta oradan ırmak da akıtmak gerekiyor Kudüs’ten. Irmak akacak, çok rahat yapılır. Artezyenle su çıkartırsın suni bir ırmak çok yakışır cayır cayır akar, o zeytinlik dağının oradan geçecek şekilde. Tabii. Mehdi (as)’ın çıkış alametidir. Moşiyah’ın çıkış alameti, oradan ırmak akması onu da yapacağız.

Evet dinliyorum.           

VTR: Allah rızası için yaşamak ne demektir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Allah’tan başka hiçbir şey olmadığı için ve Allah da saf sevgiden oluştuğu için saf sevgi için, saf sevgi için Allah için yaşamanın dışında yaşamak zaten sürünmenin katlamalısıdır yani cehennemdir. Allah için yaşamıyorsan, saf sevgi için yaşamıyorsan mahvoldun sürünüyorsun demektir, dünya sürünüyor şu an acılar içinde sürünüyorlar. Saf sevgi olan Allah için yaşanır ve saf sevgi yaşanır bunun dışında hayatın bir anlamı olmaz.

Evet, dinliyorum.     

ASLI HANTAL: Eski Kudüs’ün bir resmi var Adnan Bey. Tarihi bir tablo.

ADNAN OKTAR: İşte böyle olacak kardeşim Kudüs, böyle eski zeytin ağaçlarından getirteceksin güzel, zeytin ağacı bile bırakmadılar hepsini söktüler. Orası böyle nur gibi olacak baktın mı için açılacak her yeri bağlık bahçelik. Hristiyanlar, Museviler, Müslümanlar akın akın gelecekler arabayla değil. Arabalar yirmi beş, otuz kilo metre dışarıda bırakılacak yürüyerek, yürüyerek gelecekler veyahut işte yakın yerlere kadar da olur ama yeraltında araba garajları olur yeraltında, geniş yeraltından olması lazım. Orda insanlar rahat rahat gezinecekler, her yerden bereket gelecek. Onu plan olarak detaylı sunalım orada o binalar olmuyor, olmaz öyle mahvederler. Mekke’yi de öyle batırdılar mahvettiler, kayboldu Mekke. “Kabe nerde?” Diyoruz. Ufacık küp gibi bir şey görünüyor ufacık, binalar yüz metre, yüz elli metre, yüz metre bir tane daha dev binalar böyle. Kabe onların artık binde biri gibi kalmış, binde biri gibi kalmış zorunuza ne oldu? O binaların hemen yıkılması lazım tamamının. Orayı açacaksın orada da otuz kilo metreden yakın bir yerde bina yaptırtmayacaksın. Şu olaya bak. Şu dehşet verici olaya bak. Kabe’yi gömmüşler görüyor musunuz binaların içerisine. O bina yaptıkları yerler Peygamberimiz (sav)’in gezindiği yerler. Bu o kadar korkunç bir şey ki. Biz Peygamber (sav)’in ayağının bastığı yerlere ayağımızı basmamız lazım. Adam orayı betonla kapatmış, her yer betonla kapanmış. Peygamberimiz (sav)’in elini sürdüğü, yattığı, uyuduğu yerlerde biz gezeceğiz. Her yeri betonla niye kapatıyorsunuz? Şimdi onlar Sevr Mağarası’nın oraları da kapatırlar bu gidişle o dağı da kapatırlar. Böyle olmaz.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Şu anda Kudüs sokaklarını gösteren resimler var.

ADNAN OKTAR: Şu güzelliğe bak ne kadar güzel ama o çöp kutuları falan bunların hepsinin kalkması lazım. Bayağı berbat şeyler, oraları çöplüğe çevirmişler zaten çok kirli oralar.

AYŞE KOÇ: Özellikle Müslümanların yaşadığı mahaller temiz tutulmuyor.

ADNAN OKTAR: Baksana acayip zevksizler duvarları boyamalar bilmem neler falan. Doğru bak Müslümanların yaşadığı mahalleler çok kirli ve her yer boya, her yerde çöpler falan rezalet böyle mezbelelik gibi. Mesela buraların ışık gibi olması lazım, nur gibi olması lazım. Ne güzel binlerce yıllık şehir.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Türkiye’ye bugün ziyaret gerçekleştiren Rusya Devlet Başkanı Putin, önce Suriye’ye giderek Esad’la görüştü. Havva üssünü gezen Putin askerlerine Suriye’den çekilme emri verdi. Putin, “Türkiye ve İran ile birlikte barışı getireceğimizi ve politik süreci işleteceğimizi umuyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: İnşaAllah. Ben aylar önce dedim “Türkiye’nin siyaseti Suriye’den yana olması lazım. Suriye’nin bölünmesini engellemeden yana olması lazım” dedim. Oyun oynuyor İngiliz derin devleti. “Darbe yapacağız, asacağız, keseceğiz” bilmem ne çok çırpındılar hiçbir şey de yapamadılar. Tayyip Hoca bunları kıskıvrak yakaladı maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Camilerin daha modern ve daha bakımlı olması için neler yapmamız gerekiyor?

ADNAN OKTAR: Bak benim canlarım yeni nesil böyle hep temizlik, kalite, güzellik, iyilik, akılcılık. Ben mesela Beyazıt Camisi’ne girdim adamların çorabının kirliliğinden katranlaşmıştı halılar. Halının üstü katran gibi maddeyle kaplanmış bak çorap kirlerinden, ayak kirinden simsiyah olmuş adam da ona gidip alnını koyuyor. Herkesin alnında, burnunda böyle alerjik reaksiyonlar, sivilceler çıkıyordu. Çok iyi hatırlarlar birçok cami öyleydi bak ayak kirinden artık katranlaşmış halılar yapış yapış olmuş ve parçalanmış. Alttan taşlar görünüyor yani sefalete bak. Cami dediğin çiçek gibi olur caminin içi gıcır gıcır, halılar her gün temizlenecek, her gün ultraviyole olması lazım, çok bakımlı olması lazım. Ayaklarına gelenler mutlaka bir galoş tarzı yünden veyahut başka bir kumaştan bir şey giymeleri lazım değil mi? Çünkü ayak bastığı yere adam alnını koyuyor, yanında namaza gelen onu ibadet olarak düşünmesi gerekir, o mutlaka bulunması gerekiyor. Kapısı, penceresi her yeri çok bakımlı, tertemiz, özenli olması lazım ve camilerde de sohbet, toplantı rahatça yapılacak gibi olması lazım.

Evet, dinliyorum. 

VTR: Herkese tebliğ ulaşacak mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Allah işte onun şartlarını çok mükemmel hale getirdi. İnterneti yarattı yani Dabbetü’l- arz’ı, televizyonları yarattı, radyoları yarattı. Duymadım yok. Anında, dakikasında herkese her türlü haber cep telefonundan, internetten, televizyondan ulaşıyor. Vatandaşın bir şey duyması saniyeler alıyor. Her türlü bilgiye her zaman, her yerde ulaşabiliyorlar.                                                         

Evet, dinliyorum.

VTR: Cennetteki çocuklar hiç büyümez mi?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin tatlılığını, ballığını. Sen büyüme de işte biz seni sevelim böyle tatlı bebek olarak. Nasıl şeker? Ama insan bunun hakikaten büyümesini istemez. Yani şu tatlılığa baksana nasıl güzel? Bir de masumluk oluyor bunlarda. İnsan bakmaya doyamıyor. MaşaAllah. Bir daha.

VTR: Cennetteki çocuklar hiç büyümez mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi evet büyümüyorlar ama çok akıllı oluyorlar ve bayağı eğleniyorlar. Yani benim gördüğüm tam hakkını veriyor cennetin. Yan insanlar normal yaşıyor. Ama onlarınki hiç normal değil cennet çocuklarının. Yani oraya buraya tırmanmalar, çıkmalar. Normal bir insan yapmaz onu yani. Ağaçların tepesine çıkmak bilmem ne? Hayvanların tepesinde gezmek. Yani çocukların özel zevki olacak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Fikirlerini benimsediğiniz bir filozof var mı?

ADNAN OKTAR: Fikirlerini benimsediğim bir filozof var mı? Hegel, daha Allah inancı için uygundur. Yaratılış düşüncesine daha uygundur. Çünkü Marks’ın gıcık olmasından anlıyoruz. “Onun” diyor “fikirleri”, Marks gıcık oluyorsa onunki doğrudur yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: Stresten uzak kalmak için ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Allah’a tevekkül edip an an yani geleceği düşünmemek. Geçmişi düşünmemek. Anı değerlendirmek çok önemli. Çünkü geçmişi Allah yaratmış, geleceği de Allah yaratıyor. Anda da sana gösteriyor. Anda da sürekli Allah ile bağlantıda olursan, tamam. Ama durup durup, ‘Gelecekte ne olacak? Gelecekte ne olacak?’ hayır oluyor. Sonra boş yere kendini üzmüş oluyorsun.

EBRU ALTAN: Yaşayacağının da bir garantisi var gibi.

ADNAN OKTAR: Tabii ki. O yüzden stresin olmaması için, tevekkülün tam olması için anı yaşamak çok önemlidir. Onun dışında hep Allah’a bırakacak mümin.

AYLİN KOCAMAN: “Yapılan her işi de Allah’a adamak gerekir” demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Tabii öbür türlü Allah’ın rızasını gütmemek, Allah’ın rızasını amaçlamamak hayatı kahretmek demektir. Hayatı mahvetmek demektir. Hayatı cehenneme çevirmek demektir. Allah’ın sevgisini bir yerden çıkarırsan oraya facia gelir, felaket gelir, bela gelir, korku ve dehşet gelir, kabus gelir. Allah’ın olmadığını düşündükleri her yer kabustur. İşte kaos diyorlar ya onlar da. Dehşet yani. Allah inancını çıkarttığında oraya Allah dehşeti koyar ve korkuyu koyar. Allah’a inancını bir yere raptettiğinde orası cennete döner.

ASLI HANTAL: FETÖ’nün medya yapılanmasında davasında yargılanan tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Duruşmada hazır bulunan Nazlı Ilıcak ifadesinde, “FETÖ’nün amacının devleti ele geçirmek olduğunu bilmiyordum. Arınç bile, Gül bile bilmiyordu” dedi.

ADNAN OKTAR: Onları da mı tutuklayına getiriyor. Sen şeytanın yattığı yeri biliyorsun da o konuları nasıl bilmiyorsun? Hayret.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, Adnan Hocam. Hiç sevdiğiniz bir yakınınız öldü mü?

ADNAN OKTAR: Ölen ölene. Bütün akrabalar öldü yani. Dünya iki kapılı bir handır. Bir yerinden girilir bir yerinden çıkılır. Tabii ki ölüm ama yani ölüm bizim için bir son olmadığı için her ölümü biz bir hayırla karşılarız, güzellikle karşılarız. Çünkü cehenneme gidiyorsa onda hayır vardır. Cennete gidiyorsa onda hayır vardır. Dolayısıyla ölümde bir tedirginlik Müslümana yakışmaz, rahatsızlık Müslümana yakışmaz. Ölümü hayırla, güzellikle karşılamak lazım. Allah’tan bereket ve nimet olarak görmek lazım.

Evet.

VTR: Selamlar, ben Meltem Özçelik. Tüm dünyadaki terör örgütü suçlarını, savaşları nasıl durdurabiliriz?

ADNAN OKTAR: Bunların durmasının tek yolunu Peygamber (sav) açıklamış. Tevrat açıklamış ve bizim Peygamberimiz (sav) açıklamış. Bak ikisi de aynı şeyi söylüyor. İncil de aynı şeyi söylüyor. Mesih Moşiyah’ın dışında, Hz. Mehdi (as)‘ ın dışında bir çözüm olmadığını üç din ittifakla anlatıyor. Üç din de aynı şeyi söylüyor ve bunu insanlar da görmüş. Yani uygulayarak görmüşler. Hiçbir çözümü yok bunun dışında.

Evet, dinliyorum.

VTR: Samimiyeti en güzel nasıl tarif edersiniz?

ADNAN OKTAR: Samimiyet insanın içindeki en pozitif, en güzel duygu. Egoistlikten en çok arınmış, bencillikten en çok arınmış hep Allah’ın lehine, nefsi için olmayan bir bakış açısı. Ferahlatan, rahatlatan bir bakış açısı, bir ruh hali.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar için uğurlu sayılar var mıdır?

ADNAN OKTAR: Pek mantıklı değil o. Öyle bir şey olmaz. Yani şu bana uğursuz şu uğurlu. Ne alakası var? Her şeyde hayır vardır. Sayılar Allah tarafından özel yaratılmıştır. Hepsinde hayır vardır. Her sayıda hayır vardır. Güzellik vardır. Uğursuz sayı olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Komünist Manifesto kitabını okudunuz mu?

ADNAN OKTAR: O zamanlar komünist seri vardı, allı güllü. İşte Das Kapital’den başlıyordu Ekonomi Politik’ten çık. Öyle hep alengirli süslü laflar vardı. Çok heyecanlı olur onları okuyanlar. Tamam da 150 senelik kitaplar Allah aşkına. Artık bit yemiş kitaplar, oyulmuş yani. 150 sene, insaf. 150 yıl önceki fikirler. Her tarafı fikir olsa ne olur onun? Marks ne yapmış? Tevrat’tan ilham alarak bir şeyler anlamaya çalışıyor. Kuran’dan ilham alarak bir şeyler yapmaya çalışmış. Peygamberimiz (sav)’den ilham alarak bir şeyler yapmaya çalışmış. Olmamış tabii sonunda deccali bir düşünce çıkmış. Dolayısıyla o kitaplarda anlatılan şeyler hamur, boş şeyler. Kapital adam inşaat tuğlası gibi. Doldurmuş, oku oku bitmiyor. Hiçbir şey yok. En son şunu anlatıyor; “Zenginin malını alacaksın fakire vereceksin” diyor. Ne uzatıyorsun? Dır dır dır dır. Tek satır. “Zenginin malını fakire vereceksin” de. İşte bu kadar. Mesela Komünist Manifesto’yu Marks- Engels birlikte yazıyorlar. Nerede? Londra’ da. Yazdıran kim? İngiliz derin devleti. Amaç ne? İşte dünyayı birbirine kırdırmak. Marks’ın mezarı dahi İngiltere’ de. Hep İngiltere’ de.

EBRU ALTAN: Yıllarca orada kalmış.

ADNAN OKTAR: Tabii. Mesela Marks, Das Kapital kitabında İngiliz borsasından servet kazanıp hazırlıyor. Borsaya giriyor orada para kazanıyor. O parayla gidip bu kitabı bastırıyor.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Bu konular Üst Akıl İngiliz Derin Devleti’nin İç Yüzü kitabının 2. Cildinde belgeleriyle var.

ADNAN OKTAR: Tabii. Zenginlere karşı olduğunu söylüyor, Marks. Londra’nın İş Adamları Kulübü’ne başkan seçiliyor. Zenginler Kulübü’ne başkan seçiliyor. “Zenginlere karşıyım” diyor, Marks. Ne işin var dede? Ne işin var, değil mi? O kadar paran var git bir berbere sakalı, bıyığı falan bir düzelttir. Berbere para vermemiş adam. Sıfır, berber paraları hep cepte. Dolayısıyla böyle şeylerden etkilenmek doğru değil. İsimlerden çok heyecanlanıyorlar görüşlerinden. Bomboş bilgiler. Hiçbir şey yok. Darwinizm de bomboştur. Bütün kainatın tesadüfen olduğunu iddia eder. Bak bütün kainatta ne var ne yoksa hepsinin tesadüfen. Bilimle uzaktan yakından alakası olmayan çok uydurma bir pagan dinidir, Darwinizm. Bilimde tesadüf olur mu? Şu nasıl oluyor? “Tesadüf” diyor. Bu nasıl oluyor? “Bu da tesadüf.” Şu? “O da tesadüf.” Milyarlarca tesadüften bahsediyorsun. Sonunda kainat oluyor. Zeytin nasıl oluyor? “Tesadüf.” Portakal? “Tesadüf.” Üzüm? “Tesadüf.” Maydanoz? “Tesadüf.” İnsan? “Tesadüf.” Filler, kuşlar, göz? “Tesadüf.” Burun? “Tesadüf.” Kulak? “Tesadüf. Başka laf bilmiyor musunuz siz? Nereye dönsek tesadüf diyor. Bunun bilimle alakası yok. Kendi hallerine ileride gülsünler mi, ağlasınlar mı şaşıracaklar. Çok garip bir tünele girmişler. Yanlışlığın içine girmişler. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.

VTR: Komünist Manifesto kitabını okudunuz mu?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok güzel bir kızsın. Çok tatlı bir kızsın. Ben komünistlerle konuşma tarzım tabii onların anlayacağı dilde olur ama seni tenzih ediyorum sen canımsın ben seni çok saygıyla değerlendirdim. Çok da beğendim gayet güzel hoş bir kızsın. Gayet normal kitap hakkında bilgin var mı okudun mu, komünizmi araştırdım mı onu öğrenmek istiyorsun. Evet bütün kitaplarını okudum zamanında ben. Kapital’i satır satır okumuşumdur. Altları böyle tek tek çizilidir bilir arkadaşlarımız. Atlarına hepsinin yorum da yaptım satır satır onların hepsine. Okumadığım kitap kalmamıştır onlardan.

AYLİN KOCAMAN: Onun üzerine de sayısız kitap yazdınız.

ASLI HANTAL: Kitabınız Komünizm Pusuda.

ADNAN OKTAR: Evet bu kitabımı okursan orada çok zengin kaynaklar var orada hepsini öğrenebilirsin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mehdi eğer başka biriyse gidip ona uyar mısınız?

ADNAN OKTAR: Yani benim olduğumdan eminsin? Acayip sevimli ağabeyinin güzel kuzusu. Allah senin güzelliğini daha da artırsın. Allah nurunu artırsın. Süper yakışıklısın ve çok güzelsin. Yüzün de çok temiz. Ama bu eminlik nereden geldi? Çok şekerler. Cayır cayır Mehdi arıyoruz. Mehdilikten amaç ne? İslam’ın dünyaya hakimiyeti. Ahmet, Mehmet, Veli kim olursa olsun. İslam hakim olduktan sonra mesele bitmiştir. İslam’ı bir şahıs hakim etmeye götürdüyse, vesile olduysa Allah ondan razı olsun. Amaç oluştuktan sonra araç ne fark eder? Amaç İttihad-ı İslam değil mi? Evet tamam. Kim vesile olursa olsun. Bana kimi gösterirseler Mehdi’nin ben elini öperim. Hiç fark etmez.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’ı anmadan nurlu bir insan olunur mu?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm şimdi bir kere nuru yaratan Allah. Allah’ı andıran Allah. Allah Kendisini andırdığına nur veriyor zaten. Kendisini zikredene nur veriyor. İstese de zaten öbür türlü o insanda öyle bir şey oluşmaz. Nurla Allah’ı anma aynı anda yaratılır. Güzellikle aynı anda yaratılır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’a hicret etmek ne demektir?

ADNAN OKTAR: Yani kalbini Allah’a vermek. Dünyayı bırakmak, egoistliği bencilliği bırakmak. Allah için yaşamak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Barış ve huzur nasıl sağlanır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm yüz elli yıldan beri uğraşıyor insanlar olmuyor. İncil’e baktığımızda Mesih, Tevrat’a baktığımızda Mesih, Resulullah (sav)’ın açıklamalarına baktığımızda Mesih. Yani İmam Mehdi (as). Bunun dışında bir yol yok. Otuz kere deneseler otuz bin kere deneseler fark etmez. Mehdi (as)’nin dışında bir yol yoktur.

AYLİN KOCAMAN: Her yolu deniyorlar.

ADNAN OKTAR: Her şey denendi bütün ideolojiler, bütün hükümetler, bütün düşünceler hiçbir şey durduramıyor. Mehdiyet’in dışında hiçbir yol yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Çorum’dan Zeynep Naz. Sizi çok seviyorum. Size bir sorum olacak. Öğretmenler dersleri çok sıkıcı anlatıyorlar, daha eğlenceli anlatamazlar mı?

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzel. Ama bu müthiş güzel olacak. Çok çok güzel kız. MaşaAllah Allah ömrünü uzun etsin, hidayetle, cennetle şereflendirsin. Bakışlar yüz çok güzel. Evet bu bela bizim çocukluğumuzda da belaydı. İlkokul kabus gibiydi. Tahta sıralara otururduk. Havasız, basık. Duvarlar gri. Bomboş duvarlar. Kahverengi masalar tahtadan oturduğumuz yer de tahta. Kara tahtaya bakarız.  Korkunç, böyle bir sistem olmaz. Böyle bir eğitim anlayışı da olmaz. Niye öğrendiğimizi de bilmezdik. Bu eğitimin amacı ne onu bilmiyorduk. Hiç kimse de söylemiyordu. Halbuki amacın ne olduğunu söylemesi lazım. “Bak siz kültürlü görgülü olacaksınız,  güzel konuşacaksınız, her şeyi bileceksiniz. Bunu hayata geçireceksiniz. Görgülü, kaliteli insanları insanlar sever. Daha çok sevilmenize sebep olacak. Türkiye’deki bütün insanların görgülü kaliteli olması Türkiye’nin değerini artırır.” Anlat da anlat. Bunlar anlatılmıyordu. Halbuki ev ortamı gibi bir şey olacak gayet güzel çocuklara filmlerle, resimlerle gayet iç açıcı şekilde anlatılabilir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Samsun’dan Emir. Bu ülkede herkes istediği mesleğe göre eğitim görmeli, siz ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklı Emir tabii en doğrusu o olur. Çünkü o zaman severek yapar, aşkla yapar ama sevmediği bir mesleği adama yaptırırsan her gün daralır. Her gün bunalır ve başarısız olur, yeteneksiz olur olmaz. Soracaksın candan hangi mesleği seviyor onu ona yönlendireceksin. Gerçekten sevmesi çok önemli. Ve hakikaten teşvik de etmek lazım sevmesi için. Severek yapılan bir şey bambaşkadır. Onun için özel sektör çok desteklenir. Çünkü hür teşebbüs yani yaratıcı olur çok güzel şeyler yapar. Ama sen devlet sektörü olduğunda olmuyor yaratıcılık.  Onun için mesela komünizmden vazgeçildi. Yaratıcı düşünce olmadığı için.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yolların daha güzel olması için ne yapılmalı?

ADNAN OKTAR: Yolların daha güzel olması için benim güzel yüzlüm minik burunlu ve çok güzelsin onu söyleyeyim. Gözlüğün de çok yakışmış. Her yerin çok güzel dudaklar, gözler her yerin çok güzel maşaAllah. Yeraltı, yerin altına yol yaptığında en doğrusunu yapmış oluruz. Yüz metre altına in yerin altına örümcek ağı gibi. Dışarıda fayton olacak sadece o kadar. Hafif. Gezeceksin. Bomboş olması lazım caddelerin.

Evet, dinliyorum.

VTR: İman hakikatleri hangi amaçla öğrenilmelidir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm iman hakikati demek Allah’ın sanatını akılcı, bilimsel delillerle insanlara sunmak ve anlayacağı şekilde hazır, onu düşünmede zorlanmayacağı şekilde kavramasını sağlamak. Mesela hücrenin yapısını insanlar analiz edemez sen hazır verirsen o bilgiyi çok kolay alır. Mesela proteinin yapısını bilmez adam molekül yapısını bilmez, onun tesadüfen olamayacağını da bilmez sen ona anlattığında tamam der. Atomdaki harikalar, hücredeki harikalar, kainattaki. Arının hayatı, arının hayatını adam nereden bilsin? Kovanın içini bilemez, nasıl yaptığını bilemez. Hep bunlarda bilim gerekir. Bilim Allah’ın yaratma sanatını öğretme sanatıdır. Allah’ın sanatını öğretme sanatına bilim denir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Diyanet İşleri Başkanı olmayı hiç düşündünüz mü?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Diyanet İşleri Başkanlığı İslam’ı rahat anlatabileceğimiz bir meslek değil. O çok sınırlıdır. İman hakikati anlatamaz, Kuran mucizesi anlatamaz. Darwinizm’in geçersizliğini anlatamaz. İngiliz derin devletinin geçersizliğini, yanlışlığını anlatamaz. PKK’yla mücadele edemez. Yahut edemiyor. Rumiliğin içindeki o gizli dinsiz yapıyı anlatamaz. Yani İngiliz Rumiliği. Homoseksüelliğe tavır alamaz, anlatamaz. Tutulmuş bir sistem. Ne diyebilir işte? “İşçiler iyi çalışsın. Patronlar da parasını iyi versin.” Çocukluğumuzda biz giderdik Cuma hutbelerine hep böyle şeyler konuşurlardı. İşte “kadınlar kocalarına iyi hizmet etsinler. Kocasının hakkını hiçbir şekilde ödeyemez. Kocası ne derse onu yapsın.” Ya kadının kocasına karşı hakları yahut işçinin patronuna karşı hakları. Biz hep bunları duyardık. Çok ölü bir sistem vardır bazı yerlerde, bazı anlatımlarda.

Kız arkadaşlarımızın bikinili resmini koymuş birisi “Homoseksüellik bitti” diyor. “Homoseksüellik mahvoldu” diyor arkasından da. Tabii ki öyle olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Müslümanlar neden birlik olamıyor?

ADNAN OKTAR: Çünkü birisinin etrafında toparlanmaları gerekiyor. Birisi de yok. Çünkü Şii’nin etrafında toplanmıyor, Sünni kabul etmiyor, Vahabi de kabul etmiyor. Sünni de Hanefi’yse Şafi onun yanına gitmiyor. Maliki, Hanbeli de gitmiyor çünkü namazının geçersiz olacağını düşünüyor. Veyahut Nakşibendi oluyor yanaşmıyor veyahut Nurcu oluyor yanaşmıyor, Süleymancı oluyor yanaşmıyor. O zaman bir kişide birleşmeleri gerekiyor. O da imam Mehdi (as)’dir. Mehdi (as)’nin dışında Müslümanların birleşmesinin imkansız olduğunu Allah gösterdi. Mehdiyet’in dışında birleşmek mümkün değil.

Evet, dinliyorum.

VTR: Futboldaki taraftar kavgalarını nasıl engelleyebiliriz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım o sevgisizlikten, merhametsizlikten oluyor ve gençleri dinsiz, ateist yetiştiriyorlar, Darwinist yetiştiriyorlar. Saldırganlık, ağzını burnunu kırma, küfür etme, aşağılama, hakareti de zaten bir hayat, hayat böyledir gibi gösteriyorlar. O çocuklara sevgiyi anlatan insanlar olmuyor, merhamet, şefkat anlatan olmuyor. Sevgi, şefkat, merhamet sevdirilmesi lazım. Spor kulüpleri sevgi, merhamet ve şefkat konusunda gençlere kapsamlı bir eğitim propaganda sistemi kurmaları lazım. Mesela büyük pankartlar açılması lazım “sevgi tek amaç, dostluk tek amaç, kardeşlik tek amaç, milletiz; biriz, beraberiz, birbirimizi seviyoruz.” Birçok böyle büyük pankartla sloganlar gençlere tekrar tekrar söyletilirse onlarda bu çok olumlu etki yapar. Ama tabii Darwinist, materyalist sistemin de, Darwinist eğitimin de durdurulması lazım. Çünkü sen adama “Hayvan” dersen, “hayvandan, mikroptan geldin” dersen o onu sevecek gücü bulamıyor kendi içinde. Ama “Allah’ın kulusun Hz. Adem’den gelen kardeşlersiniz” dersen o zaman sever. “Allah’ın ruhusun” dersen sever. Ama “Sen hayvansın, mikroptan geliyorsun” dersen “o zaman mikrobun yeri mikropluktur” diyor Allah esirgesin rezalet çıkartıyor bir kısmı.

Her dönemde münafık konuşmaları aynı oluyor bak her dönemde çok manidar bu. Peygamberimiz (sav) dönemindeki münafık ahlakına bakın şu döneme bakın aynı. “Bir gün Kureyş’in ileri gelenleri Hicr denilen yerde toplanmışlardı ben de orada bulunuyordum. Kureyşliler Allah Resulü hakkında konuşarak şöyle diyorlardı.” Peygamberimiz (sav) hakkında diyorlar bak dikkat edin haşa “Biz bu adamın işinde sabrettiğimiz kadar hiçbir şeye karşı sabır göstermedik.” On yıl, on beş yıl sabretmişler. Bak enayiliğinize, kerizliğinize doymayın. “Bu adam” diyor Peygamberimiz (sav) için bak “bu adam” yanında diyemiyor ama alçak “bizi akılsızlıkla itham etti” ahmaksın da onun için. “Babalarımıza, dedelerimize hakaret etti” diyor. Ahmaksa onlar onlara da tabii yapar. “Dinimizi ayıpladı” sapkın bir inançtasın, münafık inançtasın tabii ki ayıplar. “Birliğimizi bozdu” diyor “putlarımıza dil uzattı” bunların da putları oluyor. “Onun yaptığı bunca şeylere biz sabrettik.” Kureyşliler bunları konuşup dururken birdenbire Allah’ın Resulü görünüyor, yürüyerek geliyor. Hacer-ül Esved’i öpüyor. Sonra Kabe’yi tavaf etmek üzere yanlarından yürüyüp geçiyor. Kureyşliler Peygamberimiz (sav)’e laf atmaya başlıyorlar. Yine laf atıyorlar Peygamberimiz (sav) yine devam ediyor turlamaya, tur atıyor yine hakaret ediyorlar. Fakat Peygamberimiz (sav)’in aleyhinde konuşuyorlar yanından geçerken özellikle böyle çirkin laflar ediyorlar her seferinde Peygamberimiz (sav) hiç ses çıkartmıyor. Yine çirkin laf ediyor yine şey yapıyorlar. En sonunda diyor ki Peygamberimiz (sav) “Ey Kureyşliler sözlerimi duyuyor musunuz? Varlığım kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki başınıza felaket gelecek” diyor. Ertesi gün Kureyşliler yine Hicr denilen yerde toplanıyorlar. Yine Peygamberimiz (sav) hakkında kötü konuşuyorlar bak münafığın vasfı. Sürekli aleyhte konuşuyor Peygamberimiz (sav) hakkında. Bu sefer de diyorlar ki “Muhammed’in size yaptıklarını, onun hakkında size verilen haberleri söyleyip duruyorsunuz. Aranızda Muhammed aleyhinde konuşuyorsunuz” diyorlar yani kendilerince eleştirip çirkin konuşuyorlar. Gıybet edip pis pis laflar ediyorlar. “Fakat gelip karşınıza dikilerek yüzünüze karşı kötü şeyler söylediği zaman ona dokunmuyor ve serbest bırakıyorsunuz” diyor Peygamber (sav)’i. “Niye ona saldırmıyorsunuz?” diyorlar münafıklara. Onlar böyle konuşup dururken yine Resulullah (sav) geliyor. Kureyşliler hemen oturdukları yerden fırlayarak etrafını sarıyorlar. Onun kendi yaptıkları ve dinleri hakkında söyledikleri sözleri” işte Peygamber (sav) “Münafık bunlar ahlaksız” deyip konuşuyor onlar hakkında. “Böyle hakkımızda bu sözleri söyleyen sen misin? Niye söyledin?” diye Peygamberimiz (sav)’e soruyorlar. Nebi Ekrem (sav) “Evet, bunları ben söyledim” diyor. Bundan üstüne hep birden Resulullah (sav)’a saldırmaya başlıyorlar. Hz. Ebubekir (ra) araya girmek istiyor. Hz. Ebubekir (ra)’e diyor ki “Sen bir kenara çekil” diyor. “Ben bunların hepsinin hakkından gelirim şimdi” diyor. Bakın dikkat edin bunu duyduklarında hepsi birden kaçıyor. “Sana hiç gerek yok” diyor “sen kenara çekil, hepsinin hakkından gelirim ben şimdi.” Halbuki köpek sürüsü gibi peygamberlere saldırıyorlar. Ama sopa yiyip ayrılacaklarını anladıkları için.

EBRU ALTAN: Aslana saldıran sırtlan sürüsü gibi.

ADNAN OKTAR: Aynısı evet. Münafıkların intikamı hiç alınmadı 1400 yıldan beri alınmadı. Hz. Ali (kv)’yi şehit ettiler alınmadı. Ömer (ra)’i, Osman (ra)’ı ehli beyti şehit ettiler hiçbirinin intikamı alınmadı. Resulullah (sav) onu İmam Mehdi (as)’ye bıraktı. Toptan intikamın alınmasını İmam Mehdi (as)’ye bıraktı. Nasıl intikam alınırmış dünya bunu görecek. 2023’ler bu muhteşem intikamın nasıl olacağını gösterecek ilimle irfanla ve kanunla hukukla. Ve bir tane ehli beyt düşmanı kalmayacak, tek bir tane.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Son günlerde Hürriyet grubu Süleyman Soylu’yu hedef alan haberler yapmaya başladı Adnan Bey. Gerekçe olarak da Sayın Soylu’nun “Sen bittin Kılıçdaroğlu” sözünü kullanıyor. Oda TV de bu kampanyaya destek vererek Sayın Soylu için “Eskiden hükümeti yolsuzlukla suçlar ve FETÖ’ye sempati duyardı” şeklinde yorumlar yapıyor.

ADNAN OKTAR: Hayır, hayır Süleyman Soylu çok efendi, çok aklı başındadır. Bayağı dürüst, tam vatanseverdir, sağlam milliyetçidir. Çok eskiden beri tanırız herkes tanır tertemiz delikanlıdır, yiğit, kabadayıdır. Hiç açığı gediği yoktur, yanlışı yoktur. Tam güvenebilir herkes laf onlar haset ediyorlar başka bir konu yok. Nur gibi delikanlı sıkı kabadayıdır aynı zamanda. PKK’ya da kök söktürüyor helal olsun doğru yolda, devam.

Evet, dinliyorum.

VTR: İsraf Kuran’da nasıl geçer?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm onu bize bırakmış Allah yani vicdani kanaatimize göre o. “İsraf etmeyin” diyor bize bırakmış abartmamak lazım. Mesela yemek yiyor bazı tipler var gelenekçi ekmekle sıyırıyor, sıyırıyor parlıyor artık tabak gıcır gıcır “İsraf etmeyeyim” diyor. Ekmek kırıntısı döküyor tek tek parmağıyla onları topluyor tavuk gibi. Tabağın altından topluyor üstünden topluyor abartılı bu kadar da değil yani. Tabağın dibini yalıyor. Niye? “İsraf olmasın ki” diyor. Başka konularda o kadar titiz değiller öyle konularda titizler. İyi aile Müslümanlığında var o. Böyle dobiliş oğulları oluyor bazen. Doblike diyelim. Cihat falan, ondan korkar. Yani Allah yolunda dışarı çıkmak, Müslümanlığı yaymak, onlara yanaşmaz. Tarikatlara ve cemaatlere asla yanaşmaz, acayip korkar, çok tehlikeli görür.

AYLİN KOCAMAN: Dünyada ezilen Müslümanlar.

ADNAN OKTAR: O onları hiç ilgilendirmez ama “mühendis olup cihat yapacağım” diyor. “Doktor olup cihat yapacağım” diyor. Sonra da maaş aldığında diliyle ıslatarak tek tek paraları sayıyor. Öyle cihat olmaz. Tamam doktorluk tabii ki bir hizmettir ama İslam’a hizmet, Kuran’a hizmet sadece meslekle sınırlı değildir.

VTR: Sinop’tan Sabri benim sorum şu olacak. Ortadoğu’nun galibi kim olur? Bu coğrafyada kim liderlik eder?

ADNAN OKTAR: Galip olan Allah söylüyor “Hizbu’l galibun” diyor. “Allah hizbidir galip olan” diyor. HazbAllah. Yani Müslümanlar. Yani Mehdiyet. Allah söylüyor. Ben yakışıklımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Sinop’tan Sabri benim sorum şu olacak. Ortadoğu’nun galibi kim olur? Bu coğrafyada kim liderlik eder?

ADNAN OKTAR: Ortadoğu’nun galibi tabii ki Mehdiyet’tir. Dolayısıyla Mehdiyet de Türkiye’de olduğu için Türkiye galip gelecek. 15 Temmuz’da galip olan Mehdiyet’ti. Bu harikaların meydana gelmesinin nedeni Mehdiyet’ti. Yoksa çok rahat galip gelirlerdi. Çok çok rahat.  Ellerinde muazzam silahlar vardı.  Denizden bombardıman düşünüyorlardı, mahvederlerdi İstanbul’u yani. Harp gemilerinden İstanbul’un dövüldüğünü düşün. Dehşet saçar, muazzam yangınlar çıkar. Ortalık birbirine girerdi. Bir de roketle de ayrıca büyük şehirleri vuracaklardı. Roket bombardımanı. 200 tank sırf İstanbul’dan girecekti, onlar engellendi. İstanbul’da 200 tank bir düşün ne demek? Ankara’da falan da öyle tank bölüklerinin hepsi durduruldu. Bu hepsi Mehdiyet’in bereketiyledir. Yoksa gelmiş geçmiş en büyük askeri darbe.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Akdeniz’de de hazırlardı çıkarma yapmak lazım.

ADNAN OKTAR: Tabii. 50 bin İngiliz askeri hazırdı. En büyük işgal planıydı. Mehdiyet’in bereketiyle yok edildi.

2023. 3, 2, 5. 2 daha 7. İçinde gizli 7 vardır. Münafıklığın sonu.

Evet dinliyorum.

VTR: Mehdi’yi buldum ne yapmam gerekir? Gidip tanışmalı mıyım?

ADNAN OKTAR: Vicdani kanaatine bağlı. Ben olsam tabii ki tanışırım. Yardımcı olmak için. Tanışıp tabii ki gidip musallat olmam. Ne yaparım? Kitap dağıtırım, tebliğ yaparım, İslam’ı anlatırım. Mehdi’yi, bulmuş olmak gidip ona yük olmak, bela olmak, musallat olmak anlamına gelmez. Yanlış anlaşılıyor. Mehdiyet’i ben mesela bulduğum kanaatindeyim ve bütün gücümle yardımcı oluyorum. Darwinizm’i anlatıyorum, materyalizmin geçersizliğini anlatıyorum. Darwinizm’in geçersizliğini anlatmak çok hayati bir destek Mehdiyet’e. Ama şahsıyla da karşılaşırsam elini öper peşinden giderim. Ama Mehdi’yi beklemek demek onu bulduğunda gidip ona musallat olup, iş çıkartıp ona zorluk çıkartmak anlamında anlaşılmamalı.

Evet dinliyorum.

VTR: Sigaranın tamamen yasaklanması mümkün mü?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım doğrusu o. Hiç hükümet tereddüt etmesin. Aynı esrar gibi yasak olsun. Sureti katiyede olmasın. Mahvediyor gençleri gözümüzün önünde gençler eriyor. Hiçbir şekilde kabul etmem. Kuruyemiş alıp dağıtsınlar, sigara paketlerine kuru üzüm koyalım, fındık, fıstık koysunlar onu dağıtsınlar. Diyor ki mesela “sıkılıyorum” işte tamam kuruyemişi ye. Değil mi yani? Çok çok yanlış, hemen anlaşılıyor sigara içenler, yazık günah değil mi? Ciltleri falan bozuluyor yani erken daha yirmi-yirmi iki yaşında falan çok yaşlı görünüyorlar, olmaz öyle şey. Benim çocukluğumda çok sigara içerlerdi, köylüler falan hep içerlerdi. Çok normal bir şey gibi görünürdü, böyle bir yere duvara falan oturdular mı hemen onların metal tabakaları olurdu böyle. İçi tütün dolu, ince kâğıtlardan oluşan da bir defter olurdu. Alır onu ellerinin üstüne koyarlardı, tütünü böyle yayarlardı üstüne, yavaş yavaş onu yuvarlaklaştırırlardı. Sonra işte dudaklarının kenarlarına değdirip onu ıslatıp yapıştırırlardı. Sonra o Ronson çakmakları vardı, onları şak diye böyle sürgülü falan açılıyor. Benzinli kısım ayrı dolduruluyor, pamuklu fitilli arkadan bir kapağı var, açılıyor. Oradan benzinle, pamuğa benzin değdiriliyor, kapatılıyor, fitili de vardı. Bir de küçük çakmak taşı bölümü vardı. Oraya da o kırmızı küçük çakmak taşlarından koyuyorlardı, kapatıyorlardı. Bayağı bir emek, sonra onu yakıp, o zaten sürekli benzin kokardı o çakmaklar. O sigarayı yakıp böyle büyük bir keyifle oturup içiyor. Sanki bir vitamin alıyor gibi, sanki böyle iyi bir beslenme oluyor. Hâlbuki mahvoluyor, ev sigara kokuyor, eli, ayağı sigara kokuyor. Akşama kadar çalışıyor, işçi mesela yorgun “Bir dakika ya, bir soluklanayım” diyor, “bir sigara yakayım” diyor. Ya kardeşim, sen ne yapıyorsun? Oksijene ihtiyacın var, gıdaya ihtiyacın var. Sigarayla niye kendini mahvediyorsun? O vücut ne yapar onunla yani nasıl baş etsin o sigarayla?

Evet dinliyorum.

VTR: Adnan Hocam sizin sağlam hayranlarınızdanım, sizinle tanışmak istiyorum. Bir sorum olacaktı: Allah'ın elleri var mıdır acaba? Yanıtlarsanız sevinirim, teşekkürler.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin yakışıklılığını, güzelliğini. Canımın içi şeref duyarım, lütfedersin, çok memnun olurum. Gel, her zaman kapımız açık. Allah'ın eli şöyle var, tecelli ediyor, insan şeklinde tecelli ediyor. O zaman iki eli oluyor, bildiğin el. “İki Elimle” diyor, “Yarattığıma” diyor, “İki Elimle.”  Mesela eliyle Allah onu şekillendiriyor, heykel yapıyor. Hz. Âdem (as)'in şeklini yapıyor ama insan şeklinde kendisi, tecelli ediyor. İki eliyle, iki elinden kasıt odur. Gelenekçi kardeşlerim tabii anlayamıyor, diyor “O kudret eli” diyor, kastedilen. Ya eli, el diyor işte iki eli diyor, niye anlamazdan geliyorsun? Tecelli etmiş, insan olarak tecelli eder. Cennette tecelli edeceğini kabul ediyorsun, insan olarak tecelli edeceğini kabul ediyorsun.  İnsan görünümünde, işte orada da tecelli etmiş. Çalıda ateş şeklinde tecelli ediyor, orada da insan şeklinde tecelli ediyor işte. “İki Elimle” diyor, “Yarattığıma.”  Orada o şekli vermesinde Allah bizzat Kendi eliyle yapıyor. Hz. İsa (as) da yine kendi eliyle yapıyor. Kuş biçiminde çamurdan bir şey, heykel yapıyor. Hazreti İsa (as)'ya da diyor ki Allah; “Sana ruhumdan üfürdüm” diyor. Ne demek? Her yer Allah'ın tecellisidir, anlatılan bu.

Evet dinliyorum. 

VTR: Üstünde ağırlık olan bir insana Kuran okunsa ferahlık olur mu?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, bazen üstünde ağırlık olmasının nedeni su içmiyor. O, vücutta çok rahatsızlık yapar. Yahut potasyum, kalsiyum, magnezyum eksikliği oluyor, onlardan da olabilir. Yahut protein eksikliği olabilir, kansızlık olabilir. Yani tıbbi yönden bir tahlilde fayda var. Kan tahlili iyi olur ama benim gördüğüm genellikle su içmediklerinden oluyor. Bitkinlik meydana getiriyor su içmemek ama Kuran okunması eğer manasını yaşıyorsa olur. Yoksa Kuran okunmasıyla bir şey değişmez. Adam anlamıyor zaten anlamını.

Evet, dinliyorum.

VTR: İsmim Zeynep. Türkiye’de kaliteli müzik neden yok?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm sanatın ruhu sevgi, sevgiyi öldüren deccal, sevgiyi öldürdü mü sanatı da öldürürsün, estetiği de öldürürsün, güzelliği de öldürürsün güzelliği öldürmeye çalışıyor mesela bak kadın güzelliğini istemiyor deccal alenen istemiyor “güzel olmayacaksınız” diyor. Dolayısıyla sanatçıların ruhunu da öldürdü deccal, onu yeniden şu an diriltiyoruz. Deccalin yok ettiği o ruhu yeniden diriltiyoruz deccali öldürerek, deccaliyeti öldürerek, yok ederek ilimle irfanla insanların ruhu Allah tarafından yeniden insanlara iade ediliyor yani ölüler diriliyor şu an. Sanat da öldürülmüştü, güzellik de öldürülmüştü yeniden diriliyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhabalar, biz Adnan Oktar’ı çok seviyoruz. A9 TV programını izliyoruz, izlemeden geçme.

ADNAN OKTAR: Bunlar mahallelerin süsü, Allah bunları ne kadar tatlı yaratıyor ne güzel çocuk olmak. Bir daha göster bakayım. 

VTR: Merhabalar, biz Adnan Oktar’ı çok seviyoruz. A9 TV programını izliyoruz, izlemeden geçme.

ADNAN OKTAR: Severim sizin o tertemiz canınızı, o güzel canınızı yaratan Allah’a kurban olayım sizi yaratan Allah’a. Allah hepinize hidayet versin, cennet nasip etsin, cennette de böyle pür neşe olun inşaAllah. Cennette sizleri görmeyi Allah nasip etsin.  

Evet, dinliyorum.

VTR: İnkar edenler ölünce iman ederler mi?

ADNAN OKTAR: İman tabii ki mecburen görüyor ama bizim anladığımız anlamda iman etmiyor sadece kanaati geliyor ama şüphe ediyor yine bir büyü etkisi altında, hepsinde ayetlerde bu görülüyor. Beyninin tesir altında kaldığını ve cennet, cehennem gösterisi içerisinde olduğunu, büyünün etkisiyle bunun oluştuğuna inanıyor. Yani beynini esir aldığını, büyünün etkisiyle çeşitli görüntüler gördüğünü işte cennet, cehennem gösterildiğini hani var ya insanı uyuşturucunun etkisiyle olmuş gibi o şekilde kabul ediyor küfür o yüzden vazgeçmiyorlar. “Büyünün etkisiyle bu oluyor” diyorlar. Mesela cenneti görüyor “büyünün etkisiyle oluyor” diyor. Cehennemde o da “büyünün etkisiyle oluyor” diyor. “Halüsinasyon görüyoruz şu an” diyor. Ne yapacaksın dinlemez.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar neden iki teker araç vasıta kullanmaktan çekiniyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklımın kastettiği bisiklet değil, değil mi? Güzel yüzlüm o biraz tehlikeye çok açık yani trafik kazalarının listesine baktığımızda motosiklet kazaları en yüksek, ölümler en yüksek onda, yaralanma en yüksek onda. Bisiklet ve motosiklet de açık çünkü giderlerken ben görüyorum koluna değiyor araba böyle yandan, sürünerek geçiyorlar her an bir şey olabilir. Ama açık mesela geniş alan olsa böyle yeşillik, çayırlık, çimen bisikletle gidebilir. Motosiklet biraz tehlikeli bence çünkü kontrol edilebilen bir şey değil, bisiklet yine kontrol edilebilir. Ben tavsiye etmem.

Evet, dinliyorum.       

VTR: Kulağı ve gözü mühürlü olan kişiler nasıl olur?

ADNAN OKTAR: Kulak çalışır mekanizma çalışır şuura gider ama şuur kapalı olduğu için sadece teknik bilgi olarak akar. Gözden yine bilgi akar elektronik beyin gibi ama şuura gitmez yani bir robot olarak çalışır, robot olarak görevini yapar ama insan olarak görevini yapamaz yani ruh olmadığı için, o anlamdadır.

Evet, dinliyorum.   

VTR: Ben Deniz. İçtiğimiz sular ne kadar sağlıklı?

ADNAN OKTAR: Kıyafetiyle tatlılığı iç içe mükemmel olmuş, çok şeker olmuş. Bir daha.

VTR: Ben Deniz. İçtiğimiz sular ne kadar sağlıklı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi zaten siz hazır o damacanada satılan sulardan içiyorsunuz onlar iyi kontrol ediliyor değil mi? Bakanlık kontrolü var. Genelde iyi Türkiye’nin suları güzel, tadı da iyi ama çeşme suyu olarak olmaz tabii çeşme suyu olmaz. Ama çok şeker tatlı bir kız.

Buyurun dinliyorum.

VTR: Selamünaleyküm. Ben Özbekistanlıyım. Türk milletini seviyorum, siz de bizi seviyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, yakışıklılığını. Özbekler bizim canımız, parçamız zaten Özbek saf Türk onlar, kavim olarak Türk’türler ama Türkiye tabii hars olarak Türk’tür. Ama Özbekler çok temiz, çok efendi hiç bozulmamış, efendiliğini, nezaketini, güzelliğini muhafaza etmiş necip insanlardır hep Türkistan falan da öyle. Mesela komünizmde normalde bozulmaları gerekiyordu değil mi? Dinini, imanını kaybedip mahvolmaları gerekiyordu hiçbir şey olmadı elhamdülillah. Bilakis bilakis çok terbiyeli, çok efendi, çok dürüst kaldılar nur gibiler. Mesela o hiç gündeme getirilmiyor, Türkistan Türkleri akıl almaz terbiyeliler çok kibar, çok saygılılar ve çok dindarlar. Yakut Türkleri, Özbekler muhteşem yani tarif edilecek gibi değil.

Evet, dinliyorum.     

VTR: Tarihte hangi ülkenin soykırım yaptığını düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Aman Allah’ım! Aman Allah’ım! Bu güzelliğin ne böyle senin böyle. Nasıl? Nefis gözler, kaş, burun, dudaklar bunun çocukluğu da çok şekerdir, müthiş şekerdir annesi acayip seviyordur bunu. Canımın içi Allah sana uzun ömür versin, sağlık, sıhhat, hidayet versin. İnşaAllah cennette dost oluruz, arkadaş oluruz. Hitler çok büyük manyaklık yaptı yani çok eziyet etti o garibanlara. Adam hızını bir türlü alamıyor, hepsini topluyor bir şehre yemek vermiyor, çalıştırıyor, eziyor bu kadar manyaklık olmaz. Bu sefer fırınlara dolduruyor yakıyor böyle deccal görülmemiş korkunç azgın bir şey. Hitler de tabii İngiliz derin devletinin elemanıdır işi bitince de alıp götürdüler. Koyu Darwinist’tir.

Peygamberimiz (sav) savaş için kabadayıları hazırlıyor kendisi de o mübarek miğferini giyiyor, savaş meydanında müşriklerin sancaktarı Talha Bin Ebu Talha çıkıyor ama bu iri yarı bir adam böyle çok güçlü kuvvetli hani şu Rambo gibi bir tip, pazular falan dehşet. Karşısına Allah’ın aslanı Hz. Ali (kv)’yi çıkarıyorlar, Hz. Ali (kv)’yle karşılaşıyor Hz. Ali (kv)’ye hamle yapıyor Hz. Ali (kv) o meşhur Zülfikar’ıyla adama darbe indiriyor başına, başı çenesine kadar ayrılıyor çene kısmına kadar yani facia tabii onun için. Miğfer normalde kesilmez metal miğfer başında metal miğfer olmasına rağmen başını ortadan ikiye ayırıyor çene kısmına kadar. Peygamberimiz (sav) “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diye tekbir getiriyor. Ashab-ı Kiram’da yeri göğü inletmiş tekbir çünkü Peygamber (sav)’i şehit etmek için hamle yapıyor. Hz. Ali (kv)’yi önce şehit edecek sonra Peygamber (sav)’e saldıracak. Bu müşrik sancağının yere düştüğünü gören Talha’nın kardeşi Osman Bin Ebu Talha bu sefer meydana koşuyor. Sancağı yerden alıyor o anda Hz. Hamza (ra) ortaya fırlıyor yani çıkıyor bu sefer tabii biraz mucize bunlar onu da işte sancağı tutan kardeşinin Hz. Hamza (ra) omuzuna vuruyor kılıçla omuzu kanat altıyla beraber kökten koparıyor o vuruşla, normalde öyle bir kuvvet olmaz. Boyun yanından vuruyor koltuk altından itibaren kolunu olduğu gibi o sancağı tutan kolunu olduğu gibi çıkarıyor, onun için çok kinlenmişlerdi Hamza (ra)’ya, şehit etme nedenleri oydu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba benim adım Halil Gül. Balıkesir Erdek’ten katılıyorum yayına. Türkiye’de iş bulmanın neden bu kadar zor olduğunu çok merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm iş vardır da fakat herhalde maaşlar düşük yoksa iş var, maaş düşük ama o olacak olur Mehdi (as) çıkıncaya kadar olacak o, onun kurtuluşu olmaz. İş bulsan da düşük ücret alırsın yoksa mühendis oluyor benim mesela arkadaşım var mühendis, yüksek mühendis iki bin küsur maaş alıyor epeyden beri çalışıyor evi var evine maaş olduğu gibi evine gidiyor evin kirasına o da uydurma bir ev, sıradan bir ev onu kirasına veriyor o kadar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ahiretin varlığını nereden biliyoruz?

ADNAN OKTAR: Akış yani şu anki akıştan anlıyoruz, akşam ölüyoruz kalkıyoruz yine diriliyoruz, akşam ölüyoruz yine diriliyoruz, ölüyoruz diriliyoruz, ölüp diriliyoruz. Allah bu sistemi devam ettireceğini söylüyor zaten durması için de bir neden yok, teknik olarak da zaten yok olmaz yani var olan bir şey yok olmaz. Bir görüntü hiçbir şekilde yok olmaz, fizik açıdan yok olmuyor zaten. Şu ana kadar geçen hiçbir görüntü fizik olarak yok olmaz dolayısıyla gelecekteki görüntüler de yok olmuyor, sesler de yok olmuyor o yüzden fizik açıdan da bu sabit, açık bir gerçek olarak görünüyor ama tabii imandır asıl olan iman edilmesidir. Mesela rüyadan kalkıyoruz Aa diyoruz ne güzel aydınlandı ortalık birden, iyi ki rüya görmüşüz diyoruz hatta bazen rüyada insan rüyadan uyanıyor ama yine rüyada oluyor ta sonradan uyandığında anlıyor ki şey ama baya net uyanıyor, “ya Allah’a şükür” diyor “ne kadar farklı” diyor. “Rüyayla uyanıklık ne kadar farklı” diyor. “Allah korudu” diyor “eğer gerçek olsaydı ne olurdu kim bilir?” Diyor. Halbuki haberi yok derin uyku halinde yine ta sonradan uyanıyor. Ahiret de bir rüyadır bu rüyanın devamıdır ama daha nettir sadece o. Ama tabii müminin özelliği buna iman etmesi imanla ayrılır bilimsel olarak sadece kaybolmayacağını ispat edebiliriz görüntünün fizik olarak kaybolmaz, ses ve görüntü kaybolmaz. Ama bu akışı sağlayan bir güç olduğu açık görülüyor, bu görüntü akışını kesintisiz devam ettiren güç. Filmi sürekli gösteren bir güç var. Adam diyor ki: “Bu görüntü kesildiğinde kesilirse bir daha gelmez” diyor. Seninki bir iman, gelmez demen bir iman. Ben de gelecek diyorum, benimki de bir iman, benimkinin delili var çünkü ben akışı görüyorum muntazam devam ediyor, seninkinin iddianın bir anlamı yok, gelmez demenin bir anlamı yok, bir delil gösteremezsin. Burada bir akış olduğu için benim dediğim mantıklı, kesintisiz gidiyor çünkü ve şuurlu bir varlık tarafından üretiliyor, şu ana kadar üretilmiş, yaratılmış ondan sonrası niye yaratmasın, niye devam ettirmesin? Bir mantığı olmuyor, o ana kadar yarattığına göre. Çünkü bardak yaratıyor, televizyon yaratıyor, mikrofon yaratıyor, kaşık, çikolata, sehpa, masa her şey tek tek amaçlı olarak yaratıyor bu güç. Sandalye yaratıyor, nefes alma, hücre, göz her şey yaratıyor, birdenbire kesip yokluk meydana geliyor amaç ne? “Bilmiyorum” diyorsun. Bu kadar şuurlu bir güç, bu kadar detay halıların içindeki kromozomlara kadar teker teker yaratacak yani milyonlarca, trilyonlarca detay yaratacak trilyonlarca detaya ait görüntü zınk diye birdenbire kesilecek duracak. Amaç ne diyeceksin? Hiçbir amacı yoktu diyeceksin. Bardağın amacı olacak, televizyonun amacı olacak, ayakkabının amacı olacak yaratılmanın amacı olmayacak adamın iddiasına göre, bu çok münasebetsiz bir şey. Bu açık her şeyin bir amacı olduğuna göre yaratılmanın da bir amacı olmuş oluyor, amacı olunca kesilmesinin bir amacı kalmamış oluyor. Kesilme amacından bahsedemezsin yani her şeyin yaratılmanın bir amacı olduğuna göre yaratılmanın devamı mecburi olmuş oluyor ikinci bir ihtimal olmaz. Çünkü yaratma amacıyla muazzam çelişki meydana gelir o zaman, her şeyin bir amacı olduğuna göre devamın mecburiyeti mevzubahis olmuş oluyor ikinci bir ihtimal olmaz o zaman.

Evet.

VTR: Kayseri’de yobazlık neden hakim, bunun çözümü nedir?

ADNAN OKTAR: Kayseri’den çocuklar çok şikayet ediyorlar, Konya’dan şikayet ediyorlar bir de Erzurum’dan şikayet ediyorlar rahat edemiyorlar. Orada bir grup oluşmuş olabilir, bir çete oluşmuş olabilir, sokaklarda çocuklara rahat vermiyor olabilir onu savcılığa bildirmeleri lazım. Devlet bilgilenirse gereğini yapar. Baksana nur gibi bayağı güzel benim canım ki yaşı küçük büyüyünce çok daha güzel olacağı anlaşılıyor, harikulade güzel. Yobazlıktan kastı çocuğu rahatsız ediyorlardır, nefes aldırmıyorlardır işte “niye böyle giyindin, niye sokaktasın, niye gülüyorsun, niye oynuyorsun?” Kastettiği o. Çok büyük terbiyesizlik, vicdansızlık. Oraya bir bakmak lazım ne yapıyorlar böyle, bir giden çocuk olursa bizden kardeşlerimiz bir baksınlar caddede gezip aşağı yukarı oralara bir bakmakta fayda var. Konya’ya da bir bakalım nedir bu, neyin nesidir? Erzurum’a da bakmak lazım, Erzurum’da da bunları yapan var ama en çok benim gördüğüm Kayseri’den şikayet var değil mi? En yoğun Kayseri. Evet.

Evet, dinliyorum.        

VTR: Benim adım Angela, Berlin’den. Tam olarak Spandau’dan geliyorum. Evet, şimdi geleceği bekliyorum. Dünyadaki insanlar neden iyi değil ve neden anlaşamıyorlar? Bu büyük bir sorun. Bu insanın fıtratında var, sadece kendini düşünmesi, diğerlerinden hep daha fazlaya sahip oma isteği, sürekli kıskanç olmak, başkalarını ve onların zayıflığını kabullenmemek ve kendi gücünü yanlış kullanmak. Maalesef çoğu zaman bunun sebebi ekonomi oluyor. Savaşlar hep daha fazlaya sahip olma isteği yüzünden çıkıyor, orada hangi insanların yaşadığı önemli olmuyor. Daha fazla şeyler de söylenebilir ama söylediklerim durumu ortaya koydu bile.

ADNAN OKTAR: Ah canımın içi bak seni kim bilir seni orada herhangi bir insan olarak tanıyorlardır ama bak veli tıynetli. Ne kadar detaylı küfrü tarif ediyor, ne kadar detaylı küfürden nefret ettiğini ve İslam ahlakının, Kuran vicdanının, İncil vicdanının, Tevrat vicdanının ne kadar güzel olduğunu nasıl yana yakıla anlatıyor, nasıl candan anlatıyor canımın içi. Kim bilir kim? Kadın görünümünde ama kim bilir kim?

Evet, diliyorum.

VTR: Müslüman yirmi dört saatini nasıl geçirmelidir?

ADNAN OKTAR: Uykuda sorumlu olmayız ama uyanıkken kalbimiz hep Allah’la beraber olacak, dikkatlice Allah’tan ayrılmayacağız. Sevgiyle, saygıyla hep Allah’la beraber olacağız, Allah’ın en beğendiği budur, doğru olan da budur, vicdanlı olan da budur, normal hayat da budur bunun dışında normal hayat olmaz.      

Evet, dinliyorum.

VTR: Utangaçlığımızı nasıl atabiliriz?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, yakışıklılığını, tatlılığını. Canımın içi utangaçlık sana çok yakışır bir şey olmaz kızarmak falan onu kastediyor herhalde. Hiçbir şey olmaz utangaçlık senin değerini çok artırır, daha güzel olmanı sağlar, daha değerli olmanı mesela bazı insan yüzüne baksan kızarır çok makbuldür o, çok değerlidir. Onun hayalı olduğunu gösterir, haya alametidir, onun ruhunun yüksekliğinin, temizliğinin, afifliğinin, iyi bir insan olduğunun Allah’tan gönderilmiş bir işaretidir kızaran insan yüzüne baktın mı kızarır çok çok makbuldür. O bazı kişiler arasında yanlış biliniyor işte “Aa bak” diyor “yüzü kızardı” diyor. Senin yüzünde eşek oynamış, o utanıyor işte ne güzel. Senin suratına kösele çakılmış utanmıyorsun ama o utanıyor ne kadar güzel o üstünlüğü işte çok yüce insan demektir.

Evet, dinliyorum.      

VTR: Müslümanın Uzakdoğu dinlerine bakışı nasıl olmalı?

ADNAN OKTAR: Saygılı olması lazım tabii şefkatli olması lazım. Budizm zaten Hz. İbrahim (as)’in dininin bozulmuş şekli Brahma, İbrahim’den gelir. Brahman’ın kökeni İbrahim’den geliyor Rahman. Rahman’ın da kökü İbrahim. Dolayısıyla tesbihler, namazlar aynıdır tam klasik Müslüman dini gibidir. Hac kıyafetleri de onların omuzları açık aynıdır. Helalleri haramları çok benzer, halim insan yetiştirmeye amaçlar zamanla din değişiyor mesela kıyamete yakın yeniden geleceğine inanıyorlar yani Mehdi (as). Ve gelip dünyaya kurtaracağını bütün insanların kardeş olacağına inanıyor. Bak Mehdilik inancı ta Budizm’de var Buda’nın ahir zamanda yeniden geleceğine inanıyorlar yani Mehdi (as).

O zamanın münafıkları Peygamberimiz (sav)’e karşı çok küstahlar hep isimi ile hitap ediyorlar ve her hareketinin altında bir şey arıyorlar Peygamberimiz (sav)’in. Evliliklerinde, yemesinde, kıyafetinde, konuşmasında, cihat anlayışıyla, tebliğiyle ilgili diğer detaylar her şeyine çok çirkin bir üslupla karşılık veriyorlar bu mucize. Böyle sahtekar esnaflar olur ya üçkağıtçı bağlamacı o kafadalar üslup olarak öyle bir de Kuran’la konuşuyorlar işin hayret edecek yönü de o. Kuran’a, İslam’a düşman oldukları halde, Resulullah (sav)’a düşman oldukları halde o kinle, o iğrenç ruhlarıyla Peygamber (sav)’i çok çirkin bir üslupla eleştiriyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adım Mustafa. Dersler film şeklinde olsa yani filmi izleyerek görsek daha iyi olmaz mı?

ADNAN OKTAR: Ama Mustafa da felaket yakışıklı kardeşim bu olay nedir yani mahallenin en yakışıklısı Mustafa bence aksini iddia eden varsa gelsin. Bayağı güzel ağız, burun, kaş, göz, saçlar çok güzel bir de akıllı benim canım maşaAllah. Allah seni cennette kardeş yapsın, dost yapsın, bu güzelliğinle, bu yakışıklılığınla uzun ömürle yaşa inşaAllah. Doğru söylüyor benim yakışıklım filmle olsa, görsel de olacağı için, hem duyacakları için muazzam öğrenirler mesela çocuklar bir filme gidiyorlar ömür boyu unutmuyorlar değil mi? Mesela ben çocukluğumda gittiğim filmlerin hiçbirini unutmam hepsi aklımda. Film unutulmaz görsel ve ses; bir kere seyrediyor yeterli oluyor. Tarihi olayları da filmlerle anlatsalar hem çocuklar yorulmaz zevkle dinlerler, hem de unutma diye bir olay olmaz.

Evet, dinliyorum.     

VTR: Zor durumda edilen yeminin günahı var mıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım şöyle olur mesela derki adam, işte “yemin et benim kanser olmadığıma” der. Edersin yemin, kanser olsa bile yemin edersin “değil” diye. Veyahut mesela çok kötü bir olay olmuştur adam “yemin et böyle olmadığına” der öbür arkadaşıyla ilgili. Aralarını düzeltmek için yemin edebilirsin çünkü öbür türlü düşman olacak birbirine, yemin edilebilir. Zaruri durumda olur. Veyahut Allah esirgesin mesela “Allah’ı inkar etmezsen öldürürüm” diyor adam. O durumda inkar edebilir yani inanmadığını söyleyebilir çünkü kurtulduğunda çözümü bulabilir sonra ama o an kurtulmak için söyleyebilir ayet var çünkü. “Zorda kalmanın dışında” diyor Allah. “Küfür sözü olmaz” diyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnkarcıların dine karşı yaklaşımları nasıldır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım normal prosedüründe zaten normal yaratılışında karşı olmaları gerekiyor, o karşı olmayı da Allah yaratır yani detaylarıyla karşı olurlar, karşı olur ki Müslüman mücadele edebilsin. Kafir olmadan, münafık olmadan Müslümanlık olmaz. Kafirle, münafıkla mücadele etmiyorsa Müslümanlık başka bir türlü olur, mutlaka mücadele için onlar gerekir. Münafık ve kafir Müslümanın hem birlikte olmasını sağlar, azim gücünü, atak gücünü artırır, şevkini artırır, mücadeledeki yöntem açıklığını genişletir, derinleştirir, sevabını çok artırır, zekası, aktivitesi çok açılır müminin, basiret, feraseti açılır. Münafık olmadan cennet olmaz, münafık müminin cennetini açar, genişletir, derinleştirir.

Evet, dinliyorum.    

VTR: İyi bir hayat zenginlikle mi olur?

ADNAN OKTAR: Bayağı güzel bir kız bir de güvenilir olduğu açık hissediliyor, görülüyor. Şimdi güzel yüzlüm tek başına tabii ki zenginlik olmaz ama zenginlikle iyi bir hayat olacağı açık belli. Evler güzel olur, araban güzel olur, yiyecek içecek güzel olur, etrafa, insanlara iyilik yaparsın, sevdiklerine iyilik yaparsın, yemekler verirsin, kıyafetler alırsın. Bu, zenginlikle olur yani özetle özetle zenginlik nimettir İslam’a hizmet için çok güzeldir. Ama Allah korkusu, Allah sevgisi olmadan, Allah aşkı olmadan zenginlikle ancak bela sağlanır, zenginlik ancak bela getirir Allah esirgesin.           

ASLI HANTAL: Yayınımız sona erdi. Yarın görüşmek üzere inşaAllah.


DEVAMINI GÖSTER