Sayın Adnan Oktar'ın Yeni Açıklamaları (17 Ocak 2016; 22:00)

MÜNAFIK HER MÜSLÜMANI RAHATSIZ ETTİĞİNDE, ALLAH'IN BELA VERMESİNE BİR ADIM DAHA YAKLAŞMIŞ OLUR. MÜSLÜMANIN DA SEVAP ALMASINA VESİLE OLUR

Münafığın bir özelliği de Müslüman’ı rahatsız etmek istemesidir. Ne kadar zarar verebilirsem o kadar zarar vereyim kafasında olur. Yani lafıyla rahatsız etmek ister, sözüyle rahatsız etmek ister, tedirgin etmek ister, pislik yapacağını ima eder. Küçük, ufacık bir zarar bile onun için çok önemlidir kendi kafasına göre. Halbuki o Müslüman’a her seferinde sevap kazandırır, her seferinde de kendisine bir bela kazandırır. Adım, adım o cehennem çukuruna doğru yaklaştırır kendisini. Her konuşmasında cehennemi biraz daha genişler. Her Müslüman’ı rahatsız ettiğinde cehennem onu biraz daha kendine doğru çeker. Ve dünyada da o belalar onu biraz daha sarmaya başlar. Mesela bir tümörün ilk hücresi Allah’tan emri alır. Sen münafıklık yapıyorsun ama hücreye ses soluk dinletemiyorsun. O seni sarar. Allah belanı verir. Sen kendini çok bağımsız zannediyorsun. İşte, “Benim dilimi kimse anlamaz, konuşmamı kimse anlamaz.” Sen nihayetinde zavallı bir varlıksın. Nesin yani? Yemek yemezsen ölürsün, nefes alıp vermezsen ölürsün. Her şeye muhtaçsın. Zavallının tekisin. Nereye büyükleniyorsun? Bu derin devlet elemanlarında böyle bir Allahlık iddiası oluyor, büyüklük iddiası. Yani halktan farklı olmak. Halkın okumadığı kitapları okumak, halkın bilmediği şeyleri bilmek, halkın zekasının üstünde olmak, halktan daha akıllı olmak, halkın görüşemediği adamlarla görüşmek, halkın bilmediği planlar yapmak, halkın bilmediği sinsi olayların içerisine girmek. Ahlaksız; bunun sonucunda sadece çöküyorsun, mahvoluyorsun yani ve sürünüyorsun ve huzursuz yaşıyorsun, Allah belanı da veriyor. Adım adım belanın içine yaklaşıyorsun. Mümin de huzur içinde yaşıyor.

 

AYET AÇIKLAMALARI

“Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: 'Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti” (Fetih Suresi, 11) Yani annem bırakmadı, babam bırakmadı, malım vardı, işte arkadaş çevrem bırakmadı. Sen Allah için mi yaşıyorsun, ailen için mi yaşıyorsun, arkadaşların için mi yaşıyorsun? Allah için yaşıyorsan kendi kararını kendin vereceksin. “Ailen nerede?” diyorum, “Dışarıda” diyor. “Dışarı nerede?” diyorum, “Beynimin içinde” diyor. Beyninin içindeki görüntü sana nasıl talimat veriyor da seni İslam yolundan alıkoyuyor? Bu kadar mı aklın zayıf? “Beynimin içindeki görüntü bana müsaade etmedi” diyor. Allah sana “Git” diyor. Beyninin içindeki görüntü de “Gitme” diyor. Sen Allah’a uysana. Beyninin içindeki görüntüye ne uyuyorsun? “Çok canlı duruyor” diyor, “Gerçekmiş gibi” diyor. Gerçekmiş gibi olması, önemli değil. O bir hayal. Mutlak gerçek olan Allah’tır.

Şeytandan Allah’a sığınırım; “Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz.” (Fetih Suresi, 12) Yani bir daha işini kaybedeceği, okulunu kaybedeceği, arkadaş çevresini kaybedeceği, bir daha dönemeyeceği, öleceği, yaralanacağı, suikasta uğrayacağı. Sen orada kalıyorsun, gidiyorsun; Müslümanlar uzun uzun yaşıyor ama sen kanserden ölüyorsun, araba kazasında ölüyorsun, beyin kanamasından ölüyorsun. Veyahut ölmüyorsun ama sürünüyorsun. Kelimenin tam anlamıyla sürünüyorsun. Ne kazanıyorsun yani? Her anın bir sürünmeyle geçiyor.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler