Sayın Adnan Oktar'ın 24 Ocak 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 24 Ocak 2018

 

(Zeytin Dalı Harekatı kapsamında girişilen çatışmada şehit olan Piyade Astsubay Üst Çavuş Musa Özalkan’ın Ankara’daki cenaze töreninde konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Rabbimiz ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz onlar diridirler ancak sizler bilemezsiniz’ diyor. Şu anda Musa evladımız bizi dinliyor. Çok önemli bir operasyonlar silsilesi içerisinde ordumuz Mehmetlerimiz bu karda kışta büyük bir mücadeleyi sürdürüyorlar. Kimlere karşı? Teröristlere karşı. Herhangi bir kavme, herhangi bir ırka karşı yapılan bir operasyon değildir. Bu operasyonu zafere ulaşmak suretiyle kazanacağız, inancımız tam. Kararlıyız, azimliyiz. Dünyada, şu ülke nasıl bakmış, bu ülke nasıl bakmış buna bakacak halimiz yok. Bu konudaki karar bu milletindir. Bu millet kendi göbeğini kendisi kesecek. Üç-beş soysuza bu sınırlarda soluk aldırmayız.”)

Evet, adamlar şeytanın etkisindeler. İngiliz derin devletinin etkisindeler. Darwinist-materyalist eğitim işte bunları böyle manyağa çeviriyor ve baş belası oluyorlar kaynıyor adamlar. Mesela oradan tüketiyorsun yine çıkıyor, oradan tüketiyorsun oradan yine çıkıyor. En baştan Darwinist eğitim durdurularak bunlara en büyük darbe vurulur. Lağımın diyelim, lağımın kaynağının kesilmesi lazım. Darwinist eğitime bir darbe vurulsa iş bitecek. Şimdi Türkiye’de büyük bir oyun oynanıyor, dünyada büyük bir oyun oynanıyor. Bu oyunu dünyada deşifre eden sadece biziz. O yüzden deccal nereden saldıracağını çıkaramadı. Bir topuktan kapmaya çalışıyor dişi kırılıyor, koldan yakalamaya çalışıyor ağzı burnu dağılıyor. Ne yapacaklarını şaşırdılar. FETÖ’cüsü PKK’lısı ayaklanmış vaziyette hep beraber ittifakla hareket ediyorlar. Adam, baktık bizimle uğraşan bir tanesine baktım, homoseksüel renkleri hakim, adam tam tipik o tarz bir şey. Adamı kullanıyorlar tam. Nereye dönsek böyle tipler korku filmi gibi, çok acayip bir durum. Tabii bunların hesap etmediği bir şey var, Allah’ın gücünü hiç düşünmüyorlar. Bunların kaderde olduğundan da haberleri yok “biz rahatça yaparız” diyor. Yapıyor olsan böyle yerden yere çakılır mısın?

 

(“Neden insanlar Allah’ı gökte zannederler?” izleyici sorusu)

Ayetlerde de ona işaret oluyor, Tevrat ve İncil’de de. Eğer illaki gökte yani mekan olarak gökte görüyorsa bu çok yanlış. Ama dua ederken bir saygı belirtisi, yücelik belirtisi olarak gökte görmesi onda bir şey yok. Yani bir hürmet ifadesi olarak. Ama Allah’ın olmadığı hiçbir yer yoktur. Mesela şu an bizi dinliyor burada Allah, tamamen burayı sarmış vaziyette. Allah’ın olmadığı hiçbir yer olmaz. Ve bütün gözlerden Allah seyreder ama gözler onu göremez. Allah bütün gözleri görür ve bizim görmediğimiz yerlerden de her yerden bizi görür her cepheden her yerden.  Cenab-ı Allah diyor “Ben size şahdamarınızdan daha yakınım.” Özel söylenmiş bir söz. Şahdamarı nerede? İnsanın vücudunun içinde. Daha yakın nasıl olur? Ancak mekan olmazsa olur, madde olmazsa olur. Ona işaret etmiş oluyor Allah, maddenin olmadığına işaret etmiş oluyor. “Fakat Ben sizinle iç içeyim” diyor Allah. “İç içe her yerdeyim. Konuştuğunuzda işitirim” diyor Allah. Ayrıca konuşmayı Allah yaratıyor, konuşmayı Allah yaratır. “Ve işitiyorum” diyor Allah. Bizim gördüğümüzün aynısını Allah görür. Düşüncelerimizi Allah yaratır. Dolayısıyla gökte Allah’ı aramak belki eski bir pagan inancıdır, put inançtır. Gökte bir yerde olduğunu yani belli bir mekanda olduğunu düşünmek çok yanlış.

 

(“Namaza nasıl başlayabilirim?” izleyici sorusu)

Zorlaştırmadan kıl namazı. Yani kolay kıl. Zorlaştırırsan şeytan seni yıldırır, şeytan öyle tuzak kurar. Abdesti zorlaştırarak, namazı zorlaştırarak tuzak kurar bundan kaçın. En kolay haliyle, bak diyor Allah ayette “ayetten kolay olanı okuyun.” “Allah sizin için zorluk dilemez kolaylık diler” diyor, şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Hz. İbrahim’in dini gibi kolaydır” diyor Allah. Nefis zorla karşılaştığında yılabilir. Onun için nefsi zorlamamak gerekiyor. Olmayan bir ibadetle Müslüman kendini yormayacak boş yere. Var olan ibadeti yapacak Allah’ın emrettiği. Allah’ın farzını yerine getirdiğinde yeterli bu tamamdır. Allah’ın dediğini yaptın mı? Yaptın. Allah senden razı oldu mu? Oldu, bitti. Bir de peygamberi razı etmek. Allah senden razıysa zaten peygamber zaten senden dünden razı olur. Yani Allah’ı ayrı peygamberi ayrı. Allah’ı razı ettim peygamberi razı edemedim kafası olur mu? Sen Allah’ı razı ettiysen bitti. Peygamber senden yüzlerce binlerce kere razı olur sen Allah ile aranda bir muhabbet meydana getirirsen Allah seni severse.

 

(“Güzel işler yaptığımızda kendimizle gurur duymak doğru bir şey mi?” izleyici sorusu)

Şöyle olur, yani “Allah beni vesile etti” olarak, nimet olarak bu şekilde olabilir. Mesela ben Darwinizm’i yıktım. Kim yıktı? Allah yıktı. Beni vesile etti, onun gururunu duyuyorum tabii ki sevinç duyarım, değil mi? Mesela homoseksüellikle mücadele ettik, Türkiye’deki o azgın atak durdu, iftihar ederim. Mesela Rumilik muazzam bir ataktaydı durdu, onunla iftihar ederim. Kim yapıyor ama? Allah yapıyor. Beni vesile ettiği için onur duyarım.

 

(Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hulusi Akar, Zeytin Dalı Harekatı’nda şehit olan Musa Özalkan’ın evinde açıklamalarda bulundu. Orgeneral Akar açıklamasında, “DEAŞ dahil, YPG dahil, PKK dahil tüm teröristler hak ettikleri cevabı alacaklar ve döktükleri kanın hesabını verecekler” dedi.)

Hulusi Paşamıza da bu karanlık mihraklar çok düşmanlar. Kahpe ağızlardan bu gazi Paşamıza, kahraman Paşamıza çok çirkin ifadelerde bulunuyorlar küstahlık yapmaya çalışıyorlar. Bir de hatta aklı başında bildiğim adamlardan bile böyle laflar duyuyorum. Çok ayıp büyük vicdansızlık. Aslanca, kabadayıca direndi 15 Temmuz’da aslanlar gibi. Soğukkanlı sakin bir insan, aklı başında bir insan elinden yüzünden efendilik akıyor, dindar muttaki bir insan. Her iyi şeye karşı oluyorlar kardeşim, her iyi insana karşı oluyorlar ben anlayamıyorum bunu.

 

(“İngiltere’yi derin devlet mi yönetiyor?” izleyici sorusu)

Tabii ki. Öyle bağımsız, düşünebiliyor musun İngiltere kendi kendine gemi gibi gidiyor öyle bir şey mümkün değil. Amerika’da da İngiliz derin devleti hakimiyeti vardır. İngiltere’de de İngiliz derin devleti hakimiyeti vardır. Bu 400 yıldan beri devam ediyor. Ama son 150 yıldan beri akıl almaz atağa geçtiler. Türkiye’yi sardılar tam işi bitirecekler falan zannettiler. Türkiye’yi bir de tehdit ediyorlardı Amerika’yla falan, Amerikan bayrakları yanaşamazsınız falan. Tayyip Hoca’nın kabadayılığını hiç onlar hesaba katmadı. Tayyip Hocam Kasımpaşa’da yetişmiştir. Adamlar kafayı çizecek, cesaretine akıl almaz hayret ediyorlar. Daha dur bu birinci aşaması. Ama Tayyip Hocam’a desteği kesmek için de muazzam ataklar yapıyorlar. Şimdi benden esaslı bir destek aldığını düşündükleri için ve Milliyetçi Hareket Partisi’ne de esaslı destek verdiğimizi düşündükleri için beni durdurmak için şu an ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteler. Böyle bir acayip taktikler, eski 28 Şubat taktikleri. Onları da beceremiyorlar. Bir kısmını ensesine sürüyor bir kısmını kulağına sürüyor, başıboş oldukları için beceremiyorlar. Bir şey var agoni hali var yani.

 

(PYD Lideri Salih Müslim şunları söyledi: “Türkiye girdiği hiçbir yerden çekilmedi. Kılık değiştirebilir ama oradan çıkmaz. Erdoğan Misak-ı Milli’den bahsediyor. Öyle görülüyor ki Musul’a, Kerkük’e kadar gidecekler.”)

Kardeşim, müsaade etsin gidelim düzeltelim, her şeyi yatıştıralım. PKK’yı da kazıyalım. Ne diyoruz? “Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz” diyoruz. Toprak ilhakı yok ki, ne derdine düşüyorsun? Gireriz mamur hale getiririz güzelleştiririz herkes huzur içinde yaşar ve biz orada güvenliği sağlarız, garantiyi sağlarız. Topraklar Suriye’nin toprağı. Helali hoş olsun. Toprak ilhakı için gitmiyoruz. Buradaki Suriyeli kardeşlerimiz mahvoldu. Onlara huzur ve güvenlik vermek için gidiyoruz. Toprak ilhakı olmadıktan sonra böyle bir hareket ibadettir. Bütün dünya bunu takdir eder. Türkiye demiyor ki ben tapusunu üstüme alacağım. Kurtaracağım, rahatlatacağım, ferahlatacağım diyor o kadar. Mesela hasta oluyor adam, alıyor ambulans hastaneye götürüyor tedavisi yapılıyor, doktor onu orada hapsetmiyor ki tedavi ediyor. Tedavisi olduktan sonra gönderiyor. Türkiye de tedaviye geldi şu an, doktordur Türkiye, baştabip. Cerrahi operasyon yapılıyor hastadan ur alınıyor. Kurtuldu mu hasta, nekahete de geçti mi oh istedikleri gibi. Suriye zaten kardeşimiz dostumuz olan bir ülke. Bir dert yok yani.

 

(“Her Müslüman’ın münafık bir düşmanı olur mu?” izleyici sorusu)

Olur tabii olması gerekiyor. Çünkü olmadığında imtihan olmaz yani yarım olur imtihanı. Münafıksız bir Müslümanlık olmaz. Küfür saldırmadan da Müslümanlık olmaz. Mesela diyor ki Allah “size ani baskın yaparlar” diyor Allah ani baskın. Bu, müminin bir vasfı. Ani baskın yoksa mesela Resulullah (sav)’e yapıyorlardı ani baskın defalarca. Bu bir ibadet. Çirkin söz, iftira ve hakaretler kampanya mümine yapılması gereken bir uygulama, ibadet açısından önemli. Olmadığında bir gariplik var demektir. Yani müminde bir hastalık var demektir. Hastalıklar, dertler, baskılar, tehditler hepsinin Müslümana olması lazım. Allah onun için diyor ki ayette, şeytandan Allah’a sığınırım: “Daha önceki mümin kardeşlerinizin karşılaştıkları çileler, zorluklar, baskınlar, kargaşalar, tehditler sizin başınıza gelmeden, siz bunlarla karşılaşmadan konfor ve rahatlık içerisinde cennete gideceğinizi mi zannediyorsunuz?” diyor Allah. “Böyle bir şey olmaz” diyor Allah. “Mutlaka bu yollardan geçeceksiniz. Nasıl onlar bu yoldan geçtiyse siz de bu yollardan geçeceksiniz” diyor. “Sabredenleri müjdele” diyor Allah. O zaman adam oh, sağ tarafta bal, sol tarafta yağ ye iç, hadi bakalım cennete gidiyorum. Öbür imtihan olanlar? Olmuş onlar artık ama ben keyif içindeyim. Öyle bir şey olmaz. Keyif içinde yaşayıp keyif içinde öldüysen facia Allah vermesin facia, anlamı çok kötü. Adam diyor ki, birisi Peygamberimiz (sav)’e “başım çok ağrıyor” diyor, bir ilaç arıyorlar “ya Resulullah benim hayatta hiç başım ağrımadı” diyor. “Allah seni korusun” diyor Peygamberimiz (sav) “Allah’a sığınıyorum” diyor “bu bir bela, böyle bir şey olmaz insanda” diyor. “Hiç sıkıntı çekmedim ben hayatta” diyor. “Allah seni kurtarsın” diyor. Facia. Yani buna yakın bir ifadede bulunuyor.

 

(Irak Başbakanı El-İbadi, Türkiye’yi Erbil’e karşı ikili oynamakla suçladı. “Türkiye Irak hükümeti dışında Kürdistan ile iyi ilişkiler içindeydi. Fakat Türkiye’deki Kürtlere hiçbir hak tanımadı. Kürdistan’da referandum yapıldıktan sonra Türkiye Kürdistan’ı bir tehdit olarak gördü. Bağdat’a yakınlaşarak Kürtlere karşı davranışları değişti” diye söyledi İbadi.)

Ne demek istediği belli değil ki. Övüyor mu yeriyor mu nedir? Türkiye bölünme istemiyor, Kürtlerin de ezilmesini istemiyor. Kürt kardeşlerimizin PKK boyunduruğu altında yani Stalin’in boyunduruğu altında olma gibi aynı, böyle bir zulme duçar olmalarını istemiyor. Ve bundan kurtulmaları için onlara yardımcı oluyor ve bu çok zor büyük emek gerektiriyor. Burada takdir edeceğine eleştirmesi çok ayıp çok çok yanlış. Teşekkür etmesi lazım bu çünkü çok zor bir görev yapılan, çok zor bir hizmet.

 

(“Amerika, PKK’ya neden destek oluyor?” izleyici sorusu)

Güya IŞİD’e karşı denge için yapıyorum diyor. Halk arasında bir ifade vardır, “minareyi çalan kılıfını hazırlar” diye. Şimdi oraya onları yerleştirmek için getirdi önce IŞİD’i. IŞİD’e karşı da bu adamları biz getiriyoruz şimdi dediler. Bir oyundu bu. IŞİD’i kullandılar. Kullanınca da kenara koydular adamları. Asıl dertleri oraya dev bir PKK devleti kurmak, büyük bir PKK devleti kurmak. Ben bunu 4 yıl önce anlatmıştım. Gece-gündüz video yayınları ile günde yirmi kere falan yayınlanıyordu. Büyük bir tehlike var, dikkat edin. Güneydoğu sınırlarımıza bu adamları yerleştirtmeyin. Onlar orada devlet kuracaklar dedim. Nitekim de kurdular, görüyorsunuz. Ona benzer şeyler yaptılar. Şimdi Türkiye bu beladan kurtulmaya çalışıyor. En başta söylemiştim ben. Hemen kazıyalım dedim daha gelmeden onlar. Dolayısıyla PKK’yı oraya yerleştirmek birinci aşama. İkinci aşama, Güneydoğu’yu isteyecekler. Güneydoğu’daki çatışmada orayı üs olarak kullanmak istiyorlar. İşte oradan topçu atışı yapacak, roket atışı yapacak. Oradan kendince militan sağlayacak, askeri malzeme, lojistik destek sağlayacak falan. Çatışmayı öyle güçlendireceklerini düşünüyorlardı ama Tayyip Hocam tabii maşaAllah olaya vakıf olduğu için şimdi onların hayat damarlarını kurutacak bir strateji izliyor. Allah muvaffak etsin.

 

(“Hz. Mehdi (as) de sanatçı olacak mı?” izleyici sorusu)

Hz. Süleyman (as) sanatçıydı. Hem duvarcı ustasıydı, hem ahşap. Aynı şekilde İsa Mesih de hem duvarcı ustası, hem ahşap ustasıydı, marangozdu. Ahşabı çok iyi biliyordu. Mehdi (as) için Bediüzzaman, “Sanatın hakiki üstadı” diyor. Çok manidar bir ifade. Ama nereden gördün? Nasıl bir insan bu maşaAllah hayret ediyorum. Bak diyor ki, “Hayatın tecrübeleriyle tekamül etmiş bir kişi” diyor. “Onun zamanında” diyor, “Hristiyanlık hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak” diyor. Bilimin gelişeceğini söylüyor. Şartların tam ona uygun hale geleceğini söylüyor ve sevgi dolu olduğunu söylüyor Mehdi (as)’nin. Sevgi ve şefkatte üstat olduğunu söylüyor ama “sanatın gerçek üstadı” diyor. Bak diyor ki Peygamberimiz (sav), “Mehdi bu yeryüzünü, yeryüzünden başka bir hale getirecek” diyor.

 

(2018’de büyük olaylar olacağını söylediniz)

Tayyip Hoca’yı yalnızlaştırma politikası var. Abdülhamit’e de yapmışlardı onu, Abdülaziz’e de yapmışlardı. Sonra da hepsini ezdiler. Uyanıklık yapıyorlar. Ben diyeceğim ki, AK parti hükümeti zamanında da demokrasi yok, 28 Şubat dönemi gibi isteyen teşkilat yapıyor, oyun oynuyor, istediği komployu, kumpası kuruyor. Güvenilir bir ülke değil burası diyeceğiz. AK Parti’ye de güvenmeyelim, Tayyip Hoca’ya da güvenmeyelim, koalisyon arayalım bilmem ne. O kafaya gider. Sizin o kafanız çürümüş kafa. Kaç yıldan beri siz bunu yapıyorsunuz? Ben size kaç kere bunun cevabını verdim? Boş yere oynuyorsunuz. Tayyip Hoca’yı sonuna kadar destekleyeceğiz. Gayet de güzel gidiyor, çok da güzel faaliyetleri. Milletçe de yanındayız. Hiçbir şekilde de yalnız bırakmayacağız, boş yere uğraşıyorsunuz. Bize de komplo, teşkilat yapmaya kalkarsanız dünyayı başınıza yıkarım kanunla hukukla. En ufak bir ahlaksızlık görürsem oyun, teşkilat, üçkağıtçılık. Özellikle FETÖ’cülerle bağlantıyla bir kahpelik yapmaya kalkarsanız dünyayı başınıza yıkarım kanunla hukukla.

 

(Devlet Bahçeli sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda şunları söyledi; “Kızılelma ülküdür. Ülküsüzler anlayamaz. Kızılelma aleme nizam iradesinin tezahürüdür. İradesizler tanıyamaz. Kızılelma Türk milletinin cihana hakimiyet mefkuresi ve sembolüdür. Türk düşmanları tanımlayamaz, işbirlikçiler idrak edemez. Kızılelma, pazarda alınıp satılan elma değildir. Türk milletinin ilahi sır gibi asırlardır vicdanında yaşatıp büyüttüğü milli ahlakı, mili asabiyeti, milli varlığının istikbal nurudur. Kızıl ruhlar, kirli emeller, gizli ve kindar hevesler Kızılelma’dan gocunsa da Türk milletinin Kızılelma’sı vardır. Mutlaka bir gün ulaşılacaktır.”)

Çok eski dönemden beri Kızılelma hakikaten devlet felsefesidir. Çok çok eski dönemden beri yüzlerce yıl geriye doğru gider. Hakikaten her Türk'ün ruhunda vardır. Hiç eğitmeden, doğal olarak içgüdüsel vardır Allah'ın hikmeti. Bir de bu gizli devlet felsefesidir. Gizli devlet felsefesidir. Rahmetli Ziya Gökalp daha netleştirmiştir onu daha akademisyen bir dille daha anlaşılır hale getirmiştir. Ama o hiçbir zaman için tabii “bu devletin felsefesidir” denmemiştir. Ama buna rağmen devlet felsefesi olmuştur. Herkes bilir polisi, savcısı, hakimi herkes uyuyanı, yatanı, kalkanı herkesin bildiği bir şeydir. Dediği de doğru; bu olacak. Allah içgüdüsel olarak içimize vermiş Mehdiyet’in dünya hakimiyeti inşaAllah.

 

(“İş mi, din mi, aile mi?” izleyici sorusu)

Her şeyin başı dindir. Aile de dinden oluşur yani din olmadan aile olmaz. Ailenin kökeni dindir zaten, ailenin huzuru için de iş gerekir aileye faydası olması için hem dine, hem aileye faydası olması için iş gerekir. Yani para, imkan, mal, mülk gerekir. Ne kadar zengin olursak o kadar iyi İslam'a, Kuran'a hizmet edersin. Müslümanın en zengin olması farzdır. Müslüman ordusunun yani Müslümanların ordusunun yani Türk ordusunun dünyanın en güçlü ordusu olması farzdır. Orta bir ordu olmaz Allah onu sorar “niye yapmadın?” diye. “Zenginlik istedin de vermedim mi?” der, Allah. “Güçlü bir ordu istedin de vermedim mi?” Onun için güçlü ordu farzdır, Allah'ın emridir. Dünyanın en güçlü ordusu olmayı istemek lazım onu ideal ülkü edinmek lazım. Ülke olarak en büyük ordu, en güçlü ordu, en gelişmiş silahlar farzdır. En zengini olmak farzdır çünkü zengin olursan bol bol hizmet edersin, Müslümanları ihya edersin, sevindirirsin.

 

İnsanın Önceliği Başından Ayrılamadığı Ekrandaki Görüntüyü Yaratanı Düşünmektir. Bu Görüntüyü Gören ve Kavrayan Biri Olması Allah’ın Varlığının Apaçık Delilidir

En önemlisi bu ekrandaki görüntüyü yaratan bizim birinci önceliğimizdir. Çünkü ekrandaki görüntüyü bir söndürse bittik. Görüntüyü kontrol de edemeyiz biz edemiyoruz zaten, Allah'ın istediği görüntü geliyor. Şimdi bu görüntüye de biz mecbur olduğumuza göre Allah öyle yaratmış, “bu ekranın başından ayrılmayacaksın” diyor Allah, istese de ayrılamaz insan ayrılamaz ekranın başında duruyor. Ekranda habire görüntü akıyor, değişiyor şimdi bu ekranının görüntüsünü renkli, güzel, düzgün görüntüsünü gösteren ki, bize de görme şuuru vermiş. Bu Allah'ın varlığının tek başına hiç reddedilmez en keskin delilidir. Gören biri var, bu dehşet bir olay fizikle falan anlatmaya kalkmayı anlatmak bile anormal oluyor. “Fizikle anlatmak mümkün mü?” diye düşünmek bile anormal oluyor. Gören biri var yani, akıl durduracak bir şey hiçbir açıklaması yok bunun bir acayip bir şey bu, tarif edilecek gibi de değil, hiç tarif edilecek gibi değil, bilim de buna hiç cevap vermiyor.  Öbürüne cevap vermene hiç gerek yok ki ana konu bu zaten gören var bir tane gören. Görme olayı var, sen görme olayı ile muhatap olmuyorsun ki. Aradaki mekanizmalarla ilgileniyorsun sen onları bırak gören kim? Gözsüz gören var onun üzerinde dur sen. Göz görmüyor ki, görmeyen gözden bahsediyorsun sen bize anlattığın göz görmüyor. Her insanın gözü amadır, göz görmez beyindeki göz görür, iç göz görür o da gözsüz görüyor ve şuuru var. Ve ben gördüm diyor akıl durduracak bir şey bu tek başına, daha konuşmaya geçmedim, duymaya geçmedim. Dokunmaya, tatmaya falan geçmedim, bir de burun, koklamaya geçmedim. Bir de bunlara geçsek of tek başına çok büyük olay. Net Allah'ın varlığının en keskin metafizik dev delili reddedilmez delili, başka hiçbir delile gerek yok. Bununla biter.

 

(“Zor zamanlarımızda nasıl sabır göstermeliyiz?” izleyici sorusu)

Zor zamanlarda Allah'a sığınacağız, Allah'a tevekkül edeceğiz. Çünkü bu ekrandaki görüntüyü kastediyor herkes. “Zor zaman” diyor. Mesela filmde bir insanı kovalıyorlar, köşeye sıkışıyor falan. Tavanlardan atlıyor heyecanla seyrediyorlar ne olacak diye. Halbuki filmin sonu belli. Kader de öyledir filmin sonu bellidir. Heyecanlanacak hiçbir şey yok. Allah ne diyorsa o olacaktır. Üzülmek son derece yersiz. Üç yıl sonra, beş yıl sonra kendi haline gülüyor aklına gelince o konular, hiç.

 

(“Bazı Müslüman alimler kadınları hayvanlara benzetiyor neden?” izleyici sorusu)

İşte deccaliyet ilk başta bir teşhisi koymuş böyle bir karar almış. Ta Sümerlerde var, Akatlarda var, Firavun devrinde var kadını hayvan olarak görmek. Darwin’e kadar gelmiş. Bak Darwin de hayvan gibi görüyor. Gelenekçi Ortodoks sistem onlar da insanla hayvan arası yani buçuk olarak görüyor. Dolayısıyla hayvan olarak görüyor idi. Bu bir şeytanın oyunu. Şeytan dünyanın en güzel varlığını en kötü varlık gibi göstermek istedi. Biz de şeytanın bu oyununu tepesine geçirdik şu an. Çırpınmasının nedeni o. Adamlarını şimdi üstümüze salıyor. Bir şeyler yapacağını zannediyor. Tepiniyor, debeleniyor, komplolar hazırlıyor, oyunlar yapıyor. Ne yaparsan yap kanunla hukukla ne gerekiyorsa yapacağız.

 

(“Her sözünüz olay oluyor, neden bu kadar etkilisiniz?” izleyici sorusu)

Sözü yaratan Allah'tır. Ne diyor Allah; “Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir Suresi, 29) Her konuşmadan önce, Allah o konuşmayı yaratır. Sonra konuşma meydana gelir. Etkiyi de, tesiri de Allah meydana getirir. İnsanları tesirlendirir, yoksa hiç etkilemez adamı, söylersin etkilemez, tesiri meydana getiren Allah. Bir tesir gücü meydana getiriyor, tarif edilemiyor o. Peygamberimiz (sav)’de de vardı o, diğer peygamberlerde vardı. Bediüzzaman’da vardı, Abdülkadir Geylani'de vardı, müthiş tesir gücü vardı Allah'ın hikmeti. Allah herkese o nimeti nasip etmez.

 

(“Cennetteki hayatımız da kaderin bir parçası mı?” izleyici sorusu)

Cennetteki hayatımız, bu dünyadaki hayatımız, zer alemindeki hayatımız hepsi bir bütündür. Sonsuz evvelde de vardık biz, sonsuz sonrada da varız. Kader hiç değişmez. Ben dedim ki mesela bak, büyük olaylar olacak dedim 2018’de. Bismillah daha girdik hemen başladı ki daha bunlar en ufak kıvılcımları. Daha dur, acayip alevlenecek ortalık. Çok büyük olaylar olacak ve sonunda İmam Mehdi (as) zahir olacak.

 

(“İyilik de kötülük de insanlardan mıdır?” izleyici sorusu)

Tabii ki insanlardan zuhur eder ama Allah yaratır. İnsan bir televizyon cihazı gibidir öyle düşün. Ona elektrik verilmedikten sonra, yayın verilmedikten sonra çalışmaz. Sadece et kemiktir ama ona elektrik verildiğinde, yayın verildiğinde o canlanır, konuşur, görür, duyar. Ama elektrik kesildiğinde, yayın kesildiğinde o da ölür. Geri kalan da o et kemik parçalanır gider. Dolayısıyla her şeyi yaratan Allah’tır. İyiyi, kötüyü yaratan da Allah’tır. Bizim eğitimimiz için bu gereklidir.

 

(Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “PYD-PKK’nın Marksist, Leninist ideolojisini kabul etmeyen binlerce Kürt var” dedi. Zaten burada modern tarihin en büyük ironilerinden birini görüyoruz. ABD Suriye’de müttefiki olarak bir Marksist, Leninist örgütü belirlemiş bulunuyor.)

Ama o tabii ki bir taktik olarak yapıyor onu. En aşağılık adamlarla bile işbirliği yaparlar. Dolayısıyla onu Amerikan politikalarına zıt görmezler ama talimat yukarıdan, İngiliz derin devletinden geldiği için onu yapıyorlar. Yoksa kendi kafası olarak öyle bir şey yapmaz.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler