Sayın Adnan Oktar'ın 22 Şubat 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 22 Şubat 2018

 

(Adnan Bey, çok uzun zamandır siz insansız hava uçakları gibi tankların da insansız hale gelmesi gerektiğini söylüyordunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili bir açıklama yaptı: “Bu kötü komşular bizi en sonunda silahlı ve silahsız insansız hava aracı sahibi yaptılar. Şu an kendimiz üretiyor olmasaydık bir tane insansız hava aracımız düşse ne olur diye düşünürdük. Düşürürseniz düşürün be. İnsan yok ki içinde, istediğiniz kadar düşürün yine yaparız. Bizim insansız tankları da üretir hale gelmemiz lazım ve bunu da yapacağız. Vurulursa bunlar vurulsun. Yeter ki benim Mehmetçiğime bir şey olmasın” dedi.)

Tayyip Hocam, Afrin’i al Afrin’i al, şehri alalım. Şehrin alınması sembolik anlamı çok büyük. Afrin alınıyorsa hiçbir yerde PKK’yı barındırmayacağımızın imzası demektir. Her ne pahasına olursa olsun Afrin’in alınması lazım. Şehrin mutlaka alınması lazım. Özel Harekatçılarımıza Allah güç-kuvvet versin Allah yardımcıları olsun, Allah zafer versin, Allah galip etsin. Kafirleri kahr-ı perişan etsin. Komünist, Allahsız, Kitapsız PKK’yı Allah yerle bir etsin. Onlara destek sağlayan unsurlar FETÖ başta olmak üzere Allah hepsini helak etsin. Ordumuzu havada, karada, denizde muzaffer etsin. Afrin’in alınması demek bütün bölgenin kurtulması demektir. Afrin’in sembolik önemi çok büyük. Ne gerekiyorsa yapılsın, mutlaka kazıyalım. Yavaş da olabilir hızlı da olabilir ama mutlaka almamız gerekiyor.

 

(“Tövbe ederken ağlayan insanlar sizce doğru mu yapıyor?” izleyici sorusu)

Yalnızken yapıyorsa olur ama gösteriş yapıyorsa olmaz. Yalnızken ağlayarak tövbe ediyorsa bu çok güzel. Yahut ağlayarak dua ediyorsa Allah’a sevgi için bu çok güzel. Ama bütün kalabalığın önünde tahtanın üstüne çıkıp bağıra bağıra çirkin görüntüler vererek, elinde de kirli bir mendille tiksindirici görüntü vererek yapıyorsa bu çirkin tabii. Bu gösteriş olmuş olur.

 

(“Hz. Süleyman (as) bugün yaşasa sarayı nasıl olurdu?” izleyici sorusu)

Zaten sarayı yapacağız. Kudüs’te yapacağız. Sarayı öyle görülmemiş bir şey yapacağız. Ferah bir 50 ton, 100 ton altın kullanırız. 100 ton altın iyi, ancak yani. Çünkü İngiltere’de depolarda dolu altınlar hiçbir işe yaramıyor. En az 500 ton altın var. Sırf Türkiye’ye ait 500 ton. Diğer ülkelerden de var. Her ülkenin altını orada, 70 ülkenin altını, tabii. Yüzlerce ton, 1 ton, 2 ton, 10 ton değil.

 

(“İntihar eden kişi sonsuza dek cehennemde mi kalır?” izleyici sorusu)

Allah esirgesin eğer cinnet hali varsa tabii ki olmaz. Cinnet hali varsa çünkü daha önce ölmüş oluyor yani aklı kapanıyor ne yaptığını bilmiyor. Öyle bir şeyde olmaz tabii. O ana kadarki yaşantısı esastır. Cinnetten sonrasından sorumlu olmaz. Bilinçli olarak da zaten aklı başında bir insan pek yapmaz, Allah esirgesin. Açık şuurla olacak bir şey değil. Genelde şuurları kapanıyor şeytan musallat oluyor yani şeytan vücutlarına giriyor şuuru tamamen gitmiş oluyor. Dolayısıyla şeytan onu intihara sürüklüyor. Öyle şeyde arkadaşları yardımcı olması lazım. O tip bir eğilim gösterdiğinde şeytanın etkisi yoğunlaştığında o hissedilir görülür. Akrabaları, kardeşleri kim varsa onu alıp bir seyahate götürebilirler, bir yere götürebilirler. Onu rahatlatacak bir şeyler yapılabilir. Ama en önemlisi tabii imani, Kurani eğitmektir. Allah korkusunu anlatmak, ahireti hatırlatmak çok önemlidir. Genellikle yüzde 99 virgül 99 cinnet hali olur. Cinnette de tabii böyle bir şey olmaz. Cehennem olması için açık şuurla yapıyor olması lazım, bilincinin açık olması lazım. Allah’a isyan ederek yapıyor olması gerekiyor Allah esirgesin.

 

(Ahmet Hakan bugün sizin anlatımlarınızı destekleyen üç yazı yazdı. Birinci yazısında çocuk tecavüzcülerini hadım etme konusunu eleştirdi. “Kardeşim, bu herifler cinsel isteği fazla oldukları için bu alçaklığı yapmıyorlar. Bu herifler ruh hastası alçak oldukları için bunu yapıyorlar. Hadi diyelim ki hadım ederek cinsel isteklerini ortadan kaldırdınız. Peki ruh hastası psikopatlıklarını, alçaklıklarını, şerefsizliklerini nasıl ortadan kaldıracaksınız? Hiç mi düşünmezsiniz hiç mi akıl etmezsiniz?” dedi.)

Tabii biraz ağır bir dil kullanmış ama dedikleri genel mantık olarak doğru. Benim anlattığım da bu zaten. Adam Allah’tan korkmuyor zaten, merhameti şefkati yok, adamı hadım etsen ne olur yani? Ona çok eğlendiri gelir o, alelade bir şey gelir. Hatta daha da sapıklığını artırabilir yani. Daha da anormal şeyler yapabilir. Neden imani eğitimle, Allah korkusuyla, Allah sevgisiyle bu konuları halletmeyi düşünmüyorsunuz da hadım etmekle düşünüyorsunuz ben bunu anlayabilmiş değilim. Neden Darwinist-materyalist sistemi durdurmayı düşünmüyorsunuz? Neden Darwinizm’in geçersizliğini anlatmayı düşünmüyorsunuz? Neden yaratılışın delillerini anlatmayı düşünmüyorsunuz? 700 milyon fosil var yaratılışı ispat eden. Evrimi, Darwinizm’i anlatan hiçbir delil yok. Bunları anlatmak varken, iman hakikatleri, Kuran mucizeleri anlatmak varken, imanlı çok güçlü imana sahip nesil yetiştirmek varken adamı hadım etme, adam güler hadım etmene. Niye? Ha asma, adam zaten psikopat “as” der yani, o kendi kendini asmak istiyor zaten. “Var mı bir naylon ip?” falan diyor, manyak. Adam delirmiş, Darwinist-materyalist sitemden delirmiş, kendisinin hayvan olduğuna inanıyor adam. “Ben Allah’a inanmıyorum” diyor, hayvan olduğu kanaatinde. Adam delirmiş. Onun için Darwinist-materyalist eğitimin durdurulması lazım.

 

(Amasya Ülkü Ocaklarının düzenlediği etkinlikte MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem Hanımefendi’ye kardeşimiz Esra Pehlivan İngiliz Derin Devleti kitabınızın 2. Cildini hediye etmiş.)

Çok iyi olmuş. Milliyetçi Hareket Partisi’nin güçlü olmasını istiyoruz. AK Parti’nin güçlü olmasını istiyoruz. Saadet’in güçlü olmasını istiyoruz. CHP de gerçek Atatürkçü olsa süper olacak aslında ama. Büyük Birlik, Saadet, bunlar da çok samimi ve candan partiler. Özel Harekat ahir zamanın sahabeleri gibi, asker de öyle, polis de öyledir. Ne gerekiyorsa olsun. Afrin’i istiyoruz, inşaAllah. Afrin sembolik. Afrin’i söktük mü bütün bölgeden PKK’yı sökeriz.

 

(Ahmet Hakan üçüncü yazısında ise “Esad ile görüşülsün” diyenlere hak vermeye başladım” dedi. Ve şöyle açıkladı: “Suriye konusunda iki ana eksen var. Birincisi Amerika, YPG, PKK ekseni. İkincisi ise Rusya, İran, Esad ekseni. Türkiye birinci eksene uzak duruyor çünkü orada PKK var. İkinci eksene de uzak duruyor çünkü orada Esad var. Böylece iki eksenin de ne tam içinde yer alabiliyor ne de tam dışında. İşte tam da bu nedenle “Esad’la görüşülsün” diyenlere hak vermeye başladım.” Dedi.)

Esad’la görüşülsün” diyen benim. Bizden sonra CHP söyledi. Ben dedim ki “MİT görüşsün” dedim. Yani “Tayyip Hoca görüşmesin. MİT görüşsün.” Bir hafta sonra açıklama geldi. “Milli İstihbarat Teşkilatı görüşmeye başladı” diye. Bak, ben söyledikten bir hafta sonra “Milli İstihbarat Teşkilatı görüşmeye başladı” diye bakan açıklama yaptı.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür Sanat Özel Ödülleri Töreni’nde konuştu. “Kültür ve Sanat en az ekonomi ve savunma sanayi kadar önemlidir. Ekonomi ve savunma sizin dünyanın somut güçleriyle olan ilişkinizi de belirleyicidir. Ancak kültür ve sanat da somut olmayan unsurlar karşısındaki konumunuzu tayin eder. Ve bu ikisi birlikte bir ülkeyi ve milleti yükseltir. Nasıl tek kanatlı kuş ya da uçak havalanamazsa bunlardan biri olmadığında da bir ülke hedeflerine ulaşamaz. Türkiye’nin 2023 hedeflerinin somut unsurları için gece gündüz çalışırken kültür ve sanatı da asla ihmal edemeyiz” dedi.)

Geçende de böyle bir konuşma yapmıştı. Allah ilham ediyor, çok hayati bir konu. Bizim gece gündüz üstünde durduğumuz bir konu. “Buna çok dikkat çeksin” demiştim “Tayyip Hoca” ama epey oluyor ben bunu söyleyeli. Fakat şu an böyle bir üslubun içine girmiş olması mükemmel. Sürekli hükümetten istediğim bu benim zaten. Kültür, sanat ve kalite. Kalite çok hayati bir konu. Onu ne hikmetse Tayyip Hoca pek söylemiyor kaliteyi, halbuki kalite çok hayati bir konu. Mesela sanatta da kalite olur. Mesela kalitesiz bir sanat olabilir. Kültür olur da kalitesiz bir kültür olur. Kalite çok hayati. Onu da ön plana alsın Tayyip Hocam.

 

(“Yatak odasında dini simgenin bulunması doğru mu sizce?” izleyici sorusu)

Yatak odasında adam ölebilir, yatarken insan ölür, kalbi durur ölür, beyin kanaması geçirir ölür. Tabii ki orada Kuran olacak, seccade olacak, tespih de olacak. Dini her türlü simge olacak. O yanlış bir inanç olarak, “düğün olan yerde Kuran olmaz. Düğün olan yerde Allah anılmaz. Düğün olan yerde mukaddesatla ilgili hiçbir şey olmaz. Nişan olan yerde Allah anılmaz, Kuran olmaz. Yatak odasında Kuran olmaz, Allah anılmaz.” Yani bu şeytanın telkinleri, bunlara itibar etmemek lazım. Kuran, İslam her yerde olur. Allah bütün dünyayı Müslümanlara mescit kılmış, dolayısıyla yanlış biliyorlar onu. Çok vahim bir hata o.

 

(“İnsan öldüğünde insanın ruhu da mı ölür veya ruh kalır mı?” izleyici sorusu)

Şimdi sizi de böyle şey yapmak istemiyorum ama beden diye bir şey yok yani bir dikkatlice baksanız hemen anlarsınız yani insan sadece ruhtur. Bir de gölge varlık vardır gölge o kadar başka bir şey yok. Şimdi anlatırım da ortalık karışsın da istemiyorum ama dikkatlice bakarsanız ekrandaki işte ne görüyorsan o. Ruhtan ruha geçiş var. Beden yok ki o anlamda beden çürüyen mürüyen falan öyle bir olay yok sadece ruh vardır. Ruh ikinci bir aşamaya geçmiş oluyor yani uykudan uykuya geçiyor, uykudan uykuya geçiyor yani üç-beş çeşit uyku şekli var. Ölüm de daha keskin canlı görüntünün oluştuğu bir uyku şekli. Mesela şehadet de bir uyku şeklidir, o da ayrı bir uyku şeklidir. Mesela insan rüya görür daha berrak rüyalar vardır, bir de bulanık rüyalar vardır. Mesela siyah beyaz da rüya görebilir insan daha flu, renkli olmaz mesela bazı rüyalar çok çok fludur. Bazısı da çok net keskin hatta bazısı adam uyandım zannediyor değil mi? Hatta mesela bir rüya görüyor çırpınıyor kalkıyor “ya” diyor “Allah esirgesin ne kötüymüş ya” diyor “iyi ki uyandım” diyor. Halbuki uyuyor yine uyuyor haberi yok, sonra uyandığında anlıyor uyuduğunu.

 

(“Aklı yarım insanlara karşı ne yapmalıyız?” izleyici sorusu)

Aklı yarım insan çok fazla var dünyada güzel yüzlüm yani o aslında sonradan fark ettiğimiz bir şey oldu. İmtihanın gereği olarak Allah onu yaratmış. Kendi hallerine bırakmak lazım yani çok kafayı takmamak gerekiyor. Çok takip edilirse çok yorucu olur o çünkü onların zararı kendine olur zaten. Mesela münafıklar da öyle kendine olur zararı onların. Kendi hallerine bırakmak lazım. Her akılsızlıkla uğraşmaya kalkarsak iptal oluruz olmaz yani bırakıp biz Allah’la bağımıza, Allah’la bağlantımıza ağırlık vereceğiz ona göre hareket edeceğiz. Allah'ın rızasını kazanmaya, Allah’ın sevgisini kazanmaya dikkat edeceğiz. Arada görünen unsurlar, görüntüler önemli değil onları yok hükmünde kabul edin.

 

(“Herkes iyi olduğunu iddia ediyor. Peki dünya neden bu halde?” izleyici sorusu)

Güzel doğru söylüyorsun. Hakikaten derler ki, ‘İnsan kendini beğenmese çatlar ölür’ derler. En gıcık adam bile kendini bayağı beğeniyor. En ters, en aksi adam bile son derece haklı olduğu, haksızlığa uğradığını, insanların onu anlayamadığını, çok değerli bir varlık olduğunu falan düşünüyor. Ama bunlara kafa takmak doğru değil yani doğru iyi insan doğru yolda devam edecek. Bak, “siz iyi olursanız” diyor Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Kötüler size zarar veremez.” Müminin iyi olması yeterlidir, görüntüye kafa takmaya gerek yok. O filmin içinden çıkıp senin üstüne o gelemez. Kaderin dışında bir şey olmaz. Biz sadece Allah’a hizmet edip kararlı olarak Allah’a sadakat göstereceğiz o yeterli olur.

 

(“Şeytanlar insanlara maddi zarar verir mi?” izleyici sorusu)

Öyle bir imkanları olmaz yani o Allah’ın kabul etmediği bir şey. Ama kafayı bulandırır, şüphe meydana getirttirir, kuşku meydana getirttirir bunları yapar. Unutkanlık yapabilir, vesvese verir, kargaşaya sebep olabilir, kuruntuya sebep olabilir kafada, abuk sabuk şeyleri getirebilir kafaya o kadar.

 

(Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’de teröristlerden arındırdığı Mervane Köyü’ndeki sivilleri sağlık taramasından geçirdi Adnan Bey. TSK’ya bağlı askeri doktorlar köyde çoğunluğu kadın ve çocuk onlarca hastayı muayene etti. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise açıklamasında, “Bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonlarında bırakın hayatını kaybeden, burnu kanayan bölgede tek sivil olmamıştır” dedi.)

Yalnız şimdi hem MİT’ten biz rica ediyoruz hem de ilgili askeri birimden rica ediyoruz bu tip belgelere bizim çok ihtiyacımız var. Yurt dışında bizim propaganda yapabilmemiz için bu tip belgelerden en az yüz-iki yüz adet belgeye ihtiyacımız var çok fazla bize fotoğraf versinler. Özellikle Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan rica ediyoruz basına bunları yansıtsın bir şekilde biz de basından alalım. Ordu foto film merkezi zaten gereğini yapar diye düşünüyoruz ama çok belgeye ihtiyacımız var. Avrupa’ya birçok şeyi anlatmamız için bunlar çok güçlü belgeler. Mesela yemek veyahut askerin çocuklara sarılmış koruyor veyahut işte cephede nasıl dikkat ediliyor bu tip resimler evet. Bunlara çok ihtiyacımız var.

 

Arkadaşlıkların Uzun Sürmesi İçin İnsanların Eksik ve Kusurlu Olduğunu Baştan Kabul Etmek Gerekir. Allah, Kuran’da İnsanın Nankör, Zalim ve Cahil Olduğunu Söylüyor

Arkadaşlıkların sürekli olması için yapılacak şey insanların kusurlu olduğunu baştan kabul edip öfkelenmemek çünkü Allah ayette “İnsanların zalim, cahil ve nankör olduğunu” söylüyor. Allah Kendisine karşı bu tip tavır içinde olduğunu söylüyor, zaten insanlara karşı rahat rahat öyle olurlar. Dolayısıyla bunu kabul ederek akılcı bir yaklaşımla öfkelenmeden şefkatle, makul bir çizgiye yaklaşmak lazım. Yoksa hiçbir şekilde bağlantı kurulamaz. Çok sık bu tip olayla Müslümanlar karşılaşabilir. Bunları büyütmemek lazım. Sükunetle karşılamak lazım. Ve her şeyin hayırlı iyi ve güzel yönüne bakarak hareket etmek gerekiyor.

 

Afrin Harekatı’yla İlgili Önemli Açıklamalar

Özel Harekâtçılarımıza Allah güç kuvvet versin. Afrin şehir merkezinin alınması fitnenin yok olması için farz-ı ayn. Farzdır alınması, Allah fethi müyesser kılsın. Ne gerekiyorsa yapılsın. Çünkü eğer Afrin şehir merkezi alınmazsa bütün bölge gitti demektir. Boydan boya PKK’nın ablukasına kapı sonuna kadar açılmış demektir. Bu da alenen bir fitnedir. Fitnenin def-ü refi için Afrin’in fethi farz-ı ayn. En kısa sürede Allah fethi müyesser etsin. Özel Harekâtçılarımıza Allah güç kuvvet versin. Sonuna kadar dualarımızla, ruhumuzla, görünenlerle, görünmeyenlerle yanlarındayız. Görünmeyenler önden gittiler zaten. Ne gerekiyorsa hepsini deruhte etsinler. Allah güç kuvvet versin, Allah yardımcıları olsun. Zafer bekliyoruz. Sonuç zafer. Sonuç zafer. Sonuç zafer. Net söylüyorum. Bastırsınlar, inşaAllah fethun karib. Fetih yakın inşaAllah.

Şehri 360 derece aslanlarımız sarsınlar. Onlar çok daha iyi takdir ederler ama ben kendi görüşüm olarak söylüyorum. Tamamen her noktadan sarsınlar. Evler için de önce bir uyarı yapılması, orada sivil varsa onu sormak. Yüksek sesle oraya duyuracak şekilde onu bir şekilde duyurmak gerekiyor. Sonra eğer orası tamamen PKK’yla doluysa o ev yahut yer uzaktan dürbünle, şununla bununla çok iyi tespit edilerek yavaş yavaş ilerlemekte fayda var. Ama çok iyi izleme gerekiyor. Çok fazla dürbün kullanılması lazım, her hareketin izlenmesi gerekiyor. Onun için oraya binlerce dürbün ihtiyacı var. Her yerden, her cepheden, hem havadan izlenmesi gerekiyor. Çünkü dantel gibi orada ince ince hareket gerekiyor. Yani dantel üstünde yürür gibi hareket gerekiyor. Ordu bunu çok iyi bilir. Asker Özel Harekât çok iyi bilir de ben tabii vatandaş olarak söyleyince içim rahatlıyor, o yüzden söylüyorum. Boşaltılmış eve de asker sakın girmesin. Ev tamamen boşaltıldıysa tank ateşiyle veya topçu ateşiyle evi dövüp ondan sonra girmek gerekiyorsa girilsin. Fünye falan patlatıyorlar bence ona da gerek yok. Ev direkt indirilsin aşağıya, boş evlere asker girmesin. Mutlaka topçu ateşiyle yıkalım. Yani o evler girilecek gibi olmaz. Ama sonuç kesin fetih söyleyeyim Allah’ın izniyle. Gönülleri çok rahat olsun. Sonuna kadar yanlarındayız. Yurtdışını iyi bilgilendirelim. Yurtdışını bilgilendirecek bir sistem yok şu an. Bunu biz yapalım. Daha önce de olduğu gibi, her zaman olduğu gibi yine biz yapacağız. Hem Fransızca hem İngilizce adım adım bilgilendirelim ki, aleyhte propaganda olmasın.

 

Münafıklar Müminlerin Özgürlüğüne Karşı Olduklarını, Özgürlüğü Kısıtlamak Gerektiğini Öne Sürerek Atak Yaparlar. “Biz Mutaassıbız” “Biz Daha Takvayız” Diye Ortaya Çıkarlar Ama Aslında Müthiş Ahlaksızdırlar

Münafıklar, insanların bilinçaltında şöyle bir düşüncesi vardır; acı çekmek gerekir din için, gülmemek gerekir, eğlenmemek gerekir yoksa cennete gidemezsin, Müslüman olamazsın. Din, çok zor olmalı ki, yani içinden çıkılmayacak derecede zor olmalı ki dinde iyi bir yol alabilesin. Dolayısıyla kadın, eğlence, müzik bunlar dini öldüren, İslam’ı öldüren, kalbi öldüren şeylerdir diye biliniyor. Bu çok eskidir, 5 bin, 6 bin yıl öncesine git yine aynıdır. İslam dinleri de hep cennet özgürlüğünü getirir insanlara. Hz. İbrahim (as)’ın dini de öyleydi. Hz. Nuh (as)’ın getirdiği din de öyleydi. Peygamberimiz (sav)’in getirdiği din de öyle, Hz. Musa (as, Hz. İsa (as) da hep cennet özgürlüğü, cennet neşesi, cennet kalitesi, cennet davranışı getirir. Münafık sistemler de cehennem açmazı, cehennem sıkıntısı, cehennem yasakları, cehennem nimetsizliği, cehennem azabı getirir. Şimdi, Peygamberimiz (sav) ilk başlangıçta muhafazakardı. Hz. Hatice (ra)’la evlenmişti. Yani sakin bir hayatı vardı içine kapalı, böyle eğlenceden uzak, kadınlardan uzak yalnız yaşayan bir insandı. Fakat Kuran gelince Kuran ona alabildiğine bir özgürlük getirdi. Allah alabildiğine bir özgürlüğü emretti. Mesela Zeyd’in hanımıyla evlenmesi. Normalde asla yapmaz asla yapmaz ama Kuran özgürlüğünde bu Allah’ın istediği bir şey oluyor. Mesela “Zeyd karısından boşanınca biz seni onunla evlendirdik. Ama sen insanlardan utanıyordun” diyor. Peygamber (sav)’in o muhafazakar kişiliğinin halen devam ettiğini görüyoruz orada. “Utanıyordun” diyor, çekiniyor yani. “İnsanlardan çekiniyordun halbuki kalbinde de öyleydi” diyor. Kalbinde özgürlük istiyor ama dışarıda zahiren muhafazakar. Allah “bu böyle olmaz” diyor. Mesela Peygamberimiz (sav) çok kadınla evlenmek istiyor ama evlenmiyor. Allah diyor ki bak “sana teyzenin kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, amcanın kızlarını hepsini sana helal kıldık” diyor “ve kendini sana hibe eden kadınları da helal kıldık, ayrıca kendin alacağın cariyeleri de sana helal kıldık, sana mahsus olmak üzere” diyor. O engeli de kırıyor, o muhafazakar yapıyı da kırmış oluyor Allah, rahatlaması için.

Mesela kadınlarla bağlantıda insanlar tutucu o dönemde, çok çok tutucular. Özgür değiller, yani kadınlara sevgi sunma konusunda özgür değiller. Allah diyor ki “Kadınlar sizin tarlanızdır, istediğiniz gibi varın” diyor. Böyle yeni bir özgürlük dalgası dahi her yeri kaplamış oluyor. Peş peşe özgürlük emirleri geliyor peş peşe. Hep, işte Allah ayette diyor ya “sizin üstünüzde ağır zincirleri kırıyor, ağır teklif zincirlerini kaldırıyor” işte bu, sürekli özgürlük getiriyor. Özgürlük getirdikçe münafıklar da halka karşı avantaj elde ettiklerini düşünüyorlar. Diyorlar ki “bak peygamber sabaha kadar hanımlarını geziyor. Biz sabaha kadar Dırar Mescidi’ndeyiz hiç kadın yok. Ama o kadınlarla sohbet ediyor, gece de bütün karılarını geziyor. Hz. Ali (kv) de aynısını yapıyor” diyorlar. Hz. Hasan (ra)’a da aynısını yapıyor, Ehlibeyt’e bu şekilde. O devirde bir Ehlibeyt düşmanlığı meydana geliyor bu devre kadar, yobazlarda da vardır Ehlibeyt düşmanlığı devam etti. Onlar bu özgürlüğünü, Kuran’ın Allah’ın emriyle gelen özgürlüğü kıskandılar çok rahatsız oldular. Ve bütün kullandıkları konu münafıkların buydu. İşte “Peygamber sizi cihada gönderiyor orada sizi öldürtüyor” haşa, işte “bak sıcakta sizi cihada gönderiyor, paramızı topluyor ama adaletli dağıtmıyor, gidiyor hiç alakasız kişilere veriyor paraları halbuki bize vermesi lazım.” Hatta karıları bile diyorlar “bize niye vermiyorsun da dağıtıyorsun?” diyorlar. Peygamber (sav)’e güvenmediklerini açık açık ifade ediyorlar. Onunla ilgili bu sefer ayet iniyor “kalbinizde en ufak bir kuşku duymaksızın” şeytandan Allah’a sığınırım “Peygamberin hükümlerine boyun eğmedikçe tam iman etmiş ayılmazsınız” diyor. O, münafıkların azgınlığını durdurmak için gelen bir ayet o. Çünkü her hükmünü anormal karşılıyorlar. Yani her özgürlük hükmünü anormal karşılıyorlar. Kendileri de çok mutaassıp olduklarını, tutucu olduklarını söylüyorlar. İşte “bizim bulunduğumuz mescide kadın gelmez. Takva mescidi bizim mescidimiz, kadınlarla bizim hiç işimiz olmaz görüşmeyiz.” Mesela kadınlara çok soğuk ve sert davranıyor o devrin münafıkları. Ama Peygamberimiz (sav) de çok sevecen. Kadın olmayan bir yemekli toplantıya gitmiyor. “Eğer eşim de gelecekse orada hanımlar varsa gelirim yoksa gelmem” diyor. Mesela düğünde de “eğlence yoksa ben o düğüne gitmem” diyor Peygamberimiz (sav). Ama mesela münafıkların düğünlerinde hiçbir şekilde çalgı olmuyor hiçbir şekilde yok eğlence hiç olmuyor. “Takvayız biz” diyorlar “bizde böyle bir şey olmaz, kadın da gelmez bize” diyorlar. Ve bu kafayla büyük bir topluluğu kendilerine çekiyorlar 300’e yakın. Kadınlardan uzak olma, ama hepsi homoseksüel, sahtekar.



DEVAMINI GÖSTER