Sayın Adnan Oktar'ın 17 Aralık 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 17 Aralık 2017

 

Kalplerinde Hastalık Olanlar ve Münafıklar Çok Şüphecidir. Münafıklar Hep Haksızlığa Uğradıkları İddiasındadır. Münafık Elçiye Göre Değil Kendi Garip Kafasına Göre Hareket Etmek İster

Müslüman bitaplıktan çekinecek. Bak diyor Allah ayette, Tevbe Suresi 38’de. Şeytandan Allah’a sığınırım: “Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız?” bak, kuşanmadan da bahsediyor. Mümin ilimle irfanla da kuşanacak, bilgiyle de kuşanacak yani teçhiz olmak. Önce bak “kuşanın” diyor Allah sonra harekete geçin. Ama “yerinizde ağırlaşıp kaldınız.” Yani öldünüz bittiniz anlamına gelmez bu, ağırlaşma ayrı bir şeydir. Ağırlaştığında insan, hareketler normalin dışında bir seyri olur. Canlanma istiyor Allah, yani hareketli olmayı istiyor. “Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz?” Bu da ciddi bir tehdit Cenab-ı Allah’tan. “Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır.” (Tevbe Suresi, 38) Çok çok az tabii, burada hiçbir şey yok.

Nur Suresi 48: “Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir.” (Nur Suresi, 48) İşte bu münafıklar, Resul (sav)’e çağrılıyor, adam yüz çeviriyor, kendi kafasına göre ayrı bir mantıkla hareket ediyor. “Eğer hak lehlerinde ise, ona boyun eğerek gelirler.” (Nur Suresi, 49) Yani bir çıkarları varsa maddi bir çıkar bol imkana kavuşacaklarsa boyun eğerek gelirler.

Allah diyor ki bak: “Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, onlar zalim kimselerdir.” (Nur Suresi, 50) Zalim ne demek? Cehennemlik yani berbat adam anlamına geliyor. Bak, “kalplerinde hastalık mı var?” Allah hastalığa dikkat çekiyor, kuşkucu olduklarına dikkat çekiyor. Çok şüphecidir münafıklar. Ve “Allah'ın ve elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar?” Münafıklardaki iddia hep haksızlık iddiasıdır dikkat ederseniz. Hep adaletsizlik ve haksızlık olduğu kanaatindedirler. Yoğun olarak ifadelerine baktığımızda şeytani yönlerinin orada ağırlaştığını görürüz. “Hayır, onlar zalim kimselerdir.” İşte psikopat, insan öldüren, asan kesen, hırsızlık yapan, insanları yaralayan pislik yapan insanlardır.

 

Münafık Ayetle Konuşur Ama İslam’dan, Kuran’dan ve Müslümanlardan Nefret Eder. Ama İnsanlar Arasında İtibar Sağlayabilmek İçin Dindar Gibi Görünmeye Çalışır

“İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.” (Bakara Suresi, 8) Mesela ayetle konuşuyor Kuran’la konuşuyor ama Kuran’dan nefret ediyor İslam’dan da nefret ediyor, Müslümanlardan da nefret ediyor. Ama insanlar içinde itibar sağlayabilmek için işte Kuran’a titiz olduklarını, İslam’a titiz olduklarını söylerler münafıklar. Ama pratikte mesela namaz kılmaz münafık, yalnızken kılmaz. Kendi aralarında birbirlerine güveniyorlarsa onda da kılmazlar, eğer sırdaşlarsa kılmaz. Ama bir mümin varsa yanlarında hemen gider abdest alır. Gider derken yani eğer görünmüyorsa banyoyu kapatır abdest almaz. Mesela o giden münafık da öyleydi. O sırtlanın karısı denilen o sapık. Kapalı bir şey o, münafıklardan bahsediyoruz çünkü. Bunlar sembolik isimler yani belirli bir zümre belirli bir kişi değil. Bunlar tarih boyunca her zaman karşılaşılacak ve her zaman karşılaşılan klasik tipler. Peygamber Efendimiz (sav) zamanı, Mevlana’nın zamanı, şu anki zaman hiç fark etmez hepsinde aynı özellikler görülmüştür. Mevlana dedik de tabii iki türlü Mevlana var, bir Anadolu Mevleviliği var, o beş vakit namazında işte tasavvuf ehlidir, Allah’ı zikreder, İslam’dan Kuran’dan bahseder, helale harama titizdir. Bir de İngiliz Mevleviliği vardır onda Müslümanlık diye bir şey yoktur. Açıkça Mesnevi’deki ifadeyi delil olarak gösteriyorlar. Ne diyor oradaki ifadede: “Bizim yolumuzda Müslümanlık diye bir şey yok” diyor. “Kafirlik diye de bir şey yok” diyor, yani “biz Müslüman olmayınca kafir de olmayız” diyor. “Dolayısıyla Müslümanlığı kabul etmiyoruz” diyor. “Kim olursan ol gel” diyor. “Mecusi de ol, putperest de ol, bizim yolumuzda zaten Müslümanlık diye bir şey yok” diyor. Şimdi bu küfür bir ifade bu Müslümanın söyleyeceği bir söz değil. Ama Anadolu Mevlevileri böyle bir şey kabul etmez. Veyahut homoseksüel izahlar yani Anadolu Mevlevisi asla böyle bir şeyi kabul etmez. Veyahut şarabın helal olması, mesela diyor ki “has talebelere şarap ve haram olan her şey helaldir” diyor. Mesela Anadolu Mevlevisi ne kadar has talebe olursa olsun hiçbir şekilde ne şarap içer ne de harama yanaşır.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Karaman İl Başkanlığı Kongresi’nde konuştu, şu açıklamaları yaptı Adnan Bey: “15 Temmuz gecesi bunların hesabı tutsaydı belki bu kardeşiniz burada olmayacaktı. 15 dakika geç kalsaydık belki o yaptıkları atışlar bizi vuracaktı. Asıl hesap yapıcı Allah, Allah’ın hesabı tüm hesapların üzerindedir bunu bilmiyorlardı. Kıyamet gününde şefaat eden üçtür; peygamberler, alimler, sonra şehitler. Peygamber olamayacağımıza göre iki sınıf kalıyor, ya alim olacaksınız ya şehadet şerbetini içenlerden olacaksınız. Ben şu anda karşımda böyle bir kitle görüyorum. Şehadete namzet bir kitle görüyorum karşımda.” Şöyle devam etti konuşmasına: “Türkiye bölgede attığı adımlarla bu kirli hesaplara çomak sokmuştur. Terör devletinin kurulmasına engel olmuştur. Orası diyor ‘Filistin’in başkenti olarak ilan edilmeli’ diyor. Biz çoktan ilan ettik. İşgal altında olduğu için oraya gidip büyükelçiliğimizi açamıyoruz. Bizim başkonsolosluğumuz bile büyükelçi ile temsil ediyor. Fiili olarak biz bu işi yapmışız, bizim resmi olarak da o günler yakın ve büyükelçiliğimizi de ayrıca orada açacağız. Batılı kurum ve kuruluşların teröristlere verdiği destek medya boyutuyla kalmıyor. Terörün bu kadar meşrulaştırıldığı alenen desteklendiği bir başka dönem yoktur. Şunu unutmayın; yalanın en güçlü panzehri hakikatlerdir” dedi.)

İşte elinden geleni yapıyor Tayyip Hoca, elinden gelen konuşmayı yapıyor. Ama şimdi Filistin konusu, Kudüs konusu, Kudüs için Müslümanlar yürüyüş yapıyor dünyanın her tarafında, “ordularımız hazır, askerlerimiz hazır” diyorlar, işte “Kudüs’ü vermeyiz.” Tamam, bu doğru yani böyle bir şey zaten olmaz. Peki niye Müslümanları birleştirmiyorsunuz, İttihad-ı İslam’ı kabul etmiyorsunuz? Madem Filistin’i kurtarmak istiyorsunuz, değil mi? De, Müslümanlar birleşsin de birleşmesen dahi de, onu bile demiyor. Mesela İslam ülkelerinin başkanları bir araya geldiğinde “İslam alemi birleşmelidir” diye bir karar çıkmıyor. Bak “İslam alemi birleşmelidir” diye bir karar çıkmıyor. Karar ver, yapmasan dahi söyle, dilinde olsun hiç olmazsa bak, yapmasan bile dilinde olsun bir şey kaybetmezsin. De “İslam alemini birleşmesini ben istiyorum.” Irak, Suriye, Lübnan, Fas, Tunuz, Cezayir hepsi gelsin bir araya bunu desin, diyemiyorlar. Ama Filistin konusu açıldı mı hepsi konuşuyor. İşte “Filistin’i kurtarmak gerekiyor, şöyle yapmak gerekiyor, Müslümanlar eziliyor” falan diyor, güzel. Tamam, çözümü çok net, İslam Birliği’ni oluşturdun mu konu bitecek. Bak birleşmeye üşeniyorsan bile üç kelime diyeceksin “İslam Birliğini istiyorum” bunu de. Mübarek bunu de, dilin kopmaz, diyemiyor demiyorlar. İslam ülkelerinin liderleri bunu diyemiyor. Ne hikmettir Allah’ın hikmeti diyemiyorlar. Her şeyi konuşuyor uzun uzun anlatıyorlar, desene “İttihad-ı İslam olsun, İslam birliği olsun bu konu bitsin” desene. Zaten konu kökünden hallolur ne Filistin meselesi kalır, ne Fas, Tunus, Cezayir’deki konular kalır. Ne Irak, Suriye konusu kalır.

 

(Batı medeniyetinden kaynaklanan bir zulmün yaşandığına dikkat çekerek şunları söylüyor Bilal Erdoğan: “Ne zaman yeniden ecdadın o huzur, barış ortamını tesis ettiği izzete ulaşabileceğiz? Biraz da bizim kendimize dönüp bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Yüzyıllar boyu dünyada barışı temin eden, zulme karşı duran bir ecdadın torunları olan bu ümmetin de artık kendine gelmesi, yapması gerekenleri yapması, birlik olması ve yeniden dünyada kardeşlik hukukunu yüceltmesi gerekir diye düşünüyorum” dedi.)

Bilal’e helal olsun aferin. Tayyip Hocam’dan istirham ediyorum, bu adamların kafasına inşaat çivisi gibi çaksın 313 kere “İslam Birliği’ni İstiyoruz” bu kadar. Utandıralım. Filistin konusunda köpüre köpüre konuşuyorlar. Irak yok oldu, Suriye yok oldu gözünüzün önünde gıkınızı çıkartmadınız. Libya yok oldu gıkınızı çıkartmadınız. Afganistan yok oldu, ezildi bitti sesinizi çıkartmadınız. Yemen halen mahvediliyor. Kolera, bombardıman mahvedilmiş vaziyette gıkınızı çıkartmıyorsunuz. Arakan her yer her yer kan ağlıyor, Arakan’da su gibi kan akıyor. Ve çok perişan Müslümanlar. “İslam Birliği’ni istiyoruz” sultanlar, krallar, başkanlar bak size bir zarar getirmez bu, zenginliğinize zenginlik katar malınız mülkünüz elden gitmeyecek söz veriyoruz. İslam Birliği olunca bir şey olacak zannediyor. Bir şey olmaz daha zengin olursun. Hükümranlığının da gitmez “krallığım gider” gitmez krallığın, İslam Birliği senin krallığınla niye uğraşsın? Krallığın bir zararı yok daha zengin olursun, daha rahat edersin, daha sözün geçer, daha iktidarın güvenli olur. Şu an sallanıyor hepsinin iktidarı. Büyük bölümünün yüzde 80’inin, yüzde 90’ının iktidarı sallanıyor ayakta duramıyorlar. 

 

(ABD’nin Kudüs kararı sonrası, Kudüs’ün statüsüyle ilgili bir tasarı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ele alınacak. Tasarı, Kudüs’ün statüsü konusunda alınan herhangi bir kararın hükümsüz olduğuna dikkat çekiyor. Kudüs’ün statüsü konusunda Birleşmiş Milletler’in herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğinin altını çiziyor.)

Tamam, iyi güzel. Ama bunlarla bir yere varılmaz. Teker teker İslam ülkeleri mahvoluyorlar sıradan gidiyorlar. Bütün insanlar da bunu seyrediyor. Felaket adım adım sona doğru yaklaşıyor. Çözüm İslam Birliği’dir. İslam Birliği’ni anlamazdan geldikleri müddetçe Allah felaketin dozunu daha da artıracak, daha da facia olacaktır. Ne zaman ki İslam Birliği’ni isterler, Allah’ın emri yerine gelir o zaman biter. Allah “ayrılıp-dağılmayın birlik olun” diyor. Hatta “kurşunla kaynatılmış binalar gibi.” Burada böyle bir şey göremiyoruz. Adam ağzına dahi almak istemiyor, konuşmak dahi istemiyor. Koskoca İslam aleminde bir tek Tayyip Hoca İslam Birliği’nden bahsediyor. Adamları çağırıyor adamlar uyuyor utanmıyorlar da yani. “Hadi canlanın şevklenin” diyor daha da beter uyuyorlar. Ama Filistin muhabbetine girdin mi oho Filistin başörtüleri falan, işte Filistin’le ilgili kıyafetleri üstlerine alarak falan hamaset edebiyatını çok iyi yapıyorlar.

 

Münafık Kendince Müslüman’dan Daha Müslüman İddiasıyla Ortaya Çıkar. Peygamberimiz Döneminde, Ezilen, Şehit Edilen Müslümanları Kurtarmak İçin Müminleri Cihada Çağırdığında Hemen Peygambere Ahmakça Akıl Veriyorlar

Münafık konusu önemli. Kalbinde hastalık olan insanlar konusu önemli. Öyle hassas bir çizgisi var ki onun, mesela İslam’ı anlatıyor Müslüman, İslam’ı yaşıyor. Münafık çıkıyor, Müslümandan daha Müslüman görümünde kendince ama münafık. Peygamber (sav) diyor ki “arkadaşlar sabah erkenden büyük bir cihat yapacağız, çocuklar, anneler felaket bir baskı altındalar bunları kurtaracağız.” Adam geliyor diyor “şimdi Muhammed bunları söyledi ama” diyor “onun düşünemediği yön var” diyor “hava sıcaklığını hiç önemli görmüyor” diyor. “Adamlar savaşmayı biliyor mu onu da önemli görmüyor” diyor, haşa “bunları akıl edemiyor” diyor. Bunu iddia edince ne oluyor? Önce peygamberliğini inkar etmiş oluyor, imamlığını da inkar etmiş oluyor. Kendinin daha akıllı olduğu kanaatinde. Bu sefer vahiy iniyor “Allah niye böyle yaptı ki?” diyor “ertelemesi gerekmez miydi?” diyor “başka türlü olması gerekmez miydi?” Bu Yahudilerde de var daha önce, Allah’ı eleştiriyorlar, peygamberi eleştiriyorlar. Münafıklara bakıyoruz aynı kafadalar. Fakat eleştirirken kafası çalışmayanları ikna edecek gibi de oluyorlar. Çünkü sözü süslü söyledikleri için, avam ağzıyla, avam mantığıyla söyledikleri için ikna edici olabiliyor bazen. Mesela diyor ki “şu mal dağıtımına bak, sen bunu adaletli görüyor musun?” diyor. “Sana ne kadar verildi?” diyor “şu kadar” “bana da az verildi ama bak o yeni gelenlere çok daha fazla para verildi” diyor “bunda adalet görüyor musun?” diyor. “Görmüyorum” Diyor. “Allah’ın peygamberi o diyor “ama işte yanlış yaptı o” diyor “peygamber olarak onu seçmemesi gerekiyordu” diyor haşa. “Halbuki Mekke’nin Medine’nin zenginleri var onları seçse daha doğru yapardı” diyor. “Ne gerek vardı ki onu peygamber seçti?” diyor. Şimdi ahmak buna inanıyor. Düşünüyor hakikaten “Medine’nin zengini, adamın evi var arabası var, imkanları hepsi var” diyor. “O peygamber olsa hem onun malından mülkünden de Müslümanlar istifade ederdi. “bu Peygamber seçildi ama Muhammed” diyor (sav), “malı mülkü yok” diyor “burada bir yanlışlık olmuş” diyor. Şimdi ahmak, hem Allah’ı eleştiriyor ve çok sakin ama yaptığı ahmaklığın farkında değil. Peygambere öyle kafa tutmanın, Allah’a akıl vermenin ne kadar ahmakça ve ne kadar küfrani olduğunun farkında değil.

 

(“Mini etekle oturanlara neden çok laf atılıyor?” izleyici sorusu)

Onun birçok nedeni var. Birincisi en çok rastlananı gördüğünde beğeniyor aslında güzel buluyor ama kendisinin asla olamayacağını düşününce onu tahrip etmek istiyor, yok etmek istiyor. Yani aslında bir öldürme isteğinden kaynaklanıyor o. Yani “benim değilse yok olsun.” Yani tek nedeni budur. İkincisi yaşlı hanımlarda olan modeli, onlar diyorlar ki; “biz dekolteyi kontrollü kullanmaktan yanayız.” Mesela “fazla mini etek olmaması lazım. En fazla diz seviyesinde.” Dizin üstüne çıktı mı ne görünecek? Bir facia görünecek. O zaman bunun neyini övünme olarak anlatıyorsun? Senin öyle güzel bir bacağın olsa belli ki açarsın, dekolte de giyinirsin. Sen o facianın görünmemesi için haklı olarak kapalı tutuyorsun. Peki, bunu bir diğergamlık, fedakarlık gibi anlatacağına aczini ortaya koyarak anlatsan da daha doğru, tutarlı olsan olmuyor mu? Diyor; “göğüs dekoltesine karşıyım.” Buruş buruş göğsün, tabii ki açamazsın. Niye gençleri kıskanıyorsun? “Sırt dekoltesine karşıyım.” Sırt mı kalmış sende? Normal olabilir, insanlık hali. Tabii ki herkes ölüme doğru gidiyor, yaşlanacak ama samimiyetsiz konuşma. Belli ki o yaşlanmanın meydana getirdiği ağır çöküntüyü göstermek istemiyorsun. Ne uzatıyorsun yani? Güzel bir kadını hiç duyuyor musunuz siz? Mesela güzel yakışıklı bir delikanlı da dekolteye karşı olduğunu pek görmezsiniz. Böyle kadınlara ulaşması imkansız tipler. Mesela çok cahil, çok görgüsüz tipler oluyor bazen. Bir kadınla karşılaşıyor, son derece kaliteli, klas, takılarıyla, kıyafetiyle her şeyiyle nefis, pırıl pırıl. Adam leş gibi kirli, ağız burun birbirine girmiş. “Hiç oluyor mu ya dekolte de hiç buna gitmiş mi yani?” falan diyor. Dekolte gitmemiş ama sen neye göre bunu dedin yani? Gitmemiş yani senin oradaki amacın ne? Ona ulaşamayacağını bildiğin için kıskandığın için, ağırına gittiği için onun o halini engelleyip kendinde de beğenmeyi yok etmeye çalışıyorsun. Kendindeki beğenmeyi yok ettiğinde o rahatsızlığı duymayacak. Çünkü kadınlar bakımlı olmasa onlara imrenmeyecek, güzel görmese, kapalı görürse imrenmeyecek. İmrenmediğinde psikolojik rahat edecek ama imrenip de elde edemediğinde ağırına gittiği için hedefi imha, lafla, sözle, şununla, bununla, işte kapatma falan. Asıl kökeni budur.

 

Nereye Baksak Muazzam Bir Mükemmellik Görüyoruz. Allah Varlığını Çok Net, Açık ve Sarsıcı Bir Keskinlikte Gösteriyor. Tüm Görüntü Allah’a Ait

Allah’la dost olmak, eğer mevcut durumu, mevcut gördüğünü samimi kabul ederse bir insan, Allah’la dost olmuş olur. Yani vicdansızlık edip anlamazdan gelmezse Allah’la dost olmuş olur. Çünkü biz baktığımızda, samimi baktığımızda renkli bir dünya görüyoruz. İnsanlar ve cisimleri görüyoruz. Bir de, her şey çok mükemmel yani muazzam bir mükemmellik var. Allah, varlığını çok keskin gösteriyor ama yani çok sarsıcı, net gösteriyor. Öyle flu falan değil. Hani omzumuzdan tutup bizi sarsma var ya, ondan daha net gösteriyor. Yani çok özür dilerim, eşek olsa anlar artık yani. Eşek, hayvan olsa anlar, o derece net. Ama bazı insanlar tabii Allah aklını kapatırsa göremez o. Yani şuurunu kapanırsa göremez. Bu kadar belirgin, açık varlığını gösterince her şeye hâkim olan gücü sevmek gerekir mi, gerekmez mi? Yani şu laf mı? Bütün görüntü O’na ait, sevgiyi O yaratıyor, dostluğu O yaratıyor, arkadaşlığı O yaratıyor. Yiyeceklerden zevk almamızı, müzikten zevk almamızı, güzel kokudan, güzel tattan zevk almamızı, her türlü mutluluğu alenen Kendisi yaratıyor. Ama biz diyeceğiz ki hâşâ, “bizi ilgilendirmiyor” falan diyeceğiz. Yani en vahşi mahlûk bile olsa bunu yapmaz. İşte bunu yapmadı mı bir insan yani normal insan vasfı gösterdi mi Allah’a dost olur. Çünkü alenen görür varlığını ve ona müthiş bir sevgi duyar. Çünkü mesela bak bize kola sunuyor Allah, mesela çikolata paketlere koymuş, süslü olarak yaratıyor, paketin içinde. Tadı nefis, mesela kokusunu ve tadını nefis yaratıyor. Nereye baksan, mesela tablolar görüyoruz balıklar var, suyun içinde balık sevelim diye. Sarman’ı gösteriyor, mesela bu özel yaratılmış. Bunun tüyünden bir tane alsan Sarman’ın bütün özellikleri onun içinde kodlu. Bunun bir tüyünden parça alsa, ondan yüzlerce, binlerce Sarman çıkar. Aynısı tıpkısı çıkar, kodlu, bütün özellikleri kodlu.

 

(Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın büyük oğlu Mehmet Yavuz Yılmaz, Beykoz'daki evinde şakağından tek kurşunla vurulmuş halde bulunmuştu. Kesin ölüm nedeni ve saati otopside belli olacak ancak icra kurulu üyesi olduğu İstanbul Kent Üniversitesi'nden bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, Yavuz Yılmaz'ın bir süredir mücadele ettiği hastalığa dikkat çekilerek son dönemde giderek ağırlaşan ve felce doğru ilerleyen komplikasyonları nedeniyle ağır stres altındaydı denildi. Temporal lob epilepsi hastalığından mustarip olup, tedavi görmekte olduğu söylendi.)

Evet, doğru ama bir de internetine falan da bakılsın onun. Bilgisayarına falan baksınlar. Yine de bu normal bir hareket değil. Yani olabilir bu hakikaten onu umutsuzluğa, ümitsizliğe sevk etmiş olabilir ama yine de bir gariplik var. Bilgisayarı çok iyi kontrol edinsin, telefonu kontrol edilsin. Polis bilir de, ben yine de içim rahat etsin diye söylüyorum. Şüpheli bir ölüm olabilir bu.

 

(Tarihinde hiçbir siyasi darbenin yaşanmadığı ABD’de darbeyle ilgili televizyon programları yapılmaya başlandı. ABD Fox News kanalı, “ABD’de darbe” konulu bir yayın gerçekleştirdi. Programda ABD iç siyasetinde yaşananların bir darbe etkisi olup olmayacağı tartışılıyordu. Ayrıca Trump’ın bazı kesimler tarafından desteklenmediği ve bu nedenle yönetimde istenmediği belirtilirken bu dönem içerisinde yaşanan soruşturma ve takiplerin de bu yüzden olduğu Trump’ın elini zor duruma düşürmek için yapıldığı savunuldu.)

İşte İngiliz derin devletinin tipik bir atağı en başından söylemiştim, ona rahat vermezler dedim. İngiliz derin devleti bunu ezmeye çalışacaktır biz de destekleyelim dedim. Rusya, Türkiye, İslam alemi destekleyelim dedim. Ama yeterli destek pek oluşmadı. Destekliyor ama yeterli değil. Baksan adam hemen üç kişi çıkartmış üç kadın, tecavüz etmiş bilmem ne falan diyerek. Ne kadar kızdırıcı bir üslup. Madem tecavüz etti o vakte kadar niye bekliyorsun? Değil mi yıllarca niye bekliyorsun? Bir de sizi ne yapsın? Öyle şeylerde hakaretten, tehdit ve şantajdan dava açılması lazım. Karşı dava açması lazım Trump’ın.

 

(“Yehova Şahitleri nedir?” izleyici sorusu)

Yehova Şahitleri. Bir Hristiyan tarikatı ama tabii klasik Hristiyanlık gibi değil. Hristiyanların kabul etmediği bir tarikat yapılanması. Ama Allah’ın birliğini kabul ediyorlar. Anlatımlarında Allah’ın varlığını birliğini anlatıyor olmaları iyi. Darwinizm’in geçersiz bir teori olduğunu söylüyorlar o da iyi. Doğru dediklerini kabul etmek lazım. Allah bir güzel, peygamberler Hz. Musa (as), Hz. İbrahim (as), Hz. İshak (as) savunuyorlar bu da güzel. Sevgi, saygı, hürmet, nezaket bunlar da güzel. Bakarız Kuran’a zıt yönleri varsa onları kabul etmeyiz. Kuran’a uygun olan her yönünü kabul ederiz. Ortodokslar için de bu geçerli, Ermeniler için de geçerlidir. Katolikler için de geçerlidir Museviler için de geçerlidir. İslam’la uygun olan kısımlarını alırız İslam’a uygun olmayan kısımlarını bırakırız. Bu kadar. Dolayısıyla tedirgin olmak yersiz olur.

 

(CNN’in yan kuruluşu Rand Corporation Türkiye ve ABD’nin doğrudan savaşa girebileceğini iddia eden bir rapor yayınladı. Raporda Türkiye’ni terör örgütü PKK, YPG’ye askeri operasyonlarını genişletmesinin iki ülkeyi doğrudan silahlı çatışmaya itebileceği söyleniyor. “ABD’nin Ortadoğu’daki stratejik çıkarları ve ABD ordusu için sonuçları” başlıklı çalışmada Ankara ve Washington arasındaki çıkar farklılıklarının iki ülkeyi çatışmaya sürüklemesinin mümkün olduğu yorumu yer aldı.)

Amerikan ordusu komünistlerle işbirliği yaparsa, komünistlerle birlikte Türkiye’ye karşı saldırırsa adamlar sormaz mı “Kore’de ne yaptınız siz? Niye komünistlere karşı mücadele ettiniz?” derler. Dolayısıyla Türkiye öyle bir şeyde yalnız kalmaz. Rusya ve Çin de yanında olacaktır. Bundan Amerika zararlı çıkar. Yani Türkiye o bölgeyi hallaç pamuğu gibi atar. Ve Amerikan kamuoyuna da bunu anlatamazlar rezil olurlar. Hangi hükümet yaparsa yapsın tepetaklak gider. Dolayısıyla öyle pervasız bir hareket olmaz yapamazlar.

 

(“Okullarda din kültürü eğitimi nasıl olmalı?” izleyici sorusu)

Bir kere hem İslam dini hem Hristiyanlık hem Musevilik anlatılması lazım. İslam’daki mezhepler, tarikatlar hakkında da bilgi verilmesi lazım. Hristiyanlığın bütün kolları anlatılması lazım. Özetle çok kısa birer satır öğretebilirler. Musevilik anlatılması lazım. Budizm anlatılması lazım. Budizm’in ne olduğunu da bilmiyor insanlar bu genel kültürdür çok önemli. Bir de Kuran’ın teknik olarak anlatılması gerekiyor. Mesela on dokuz sayısı kodları, tekrar eden sayılar. Bilimle Kuran’ın uyumu, Kuran mucizeleri bunların anlatılması gerekiyor. Bedir Savaşı, Hendek Savaşı işte Peygamberimiz (sav) karnına taş bağlardı şu bu falan yıllardan beri bunlar anlatılıyor. Böyle olmaz yani din bütün dünyada çok önemli bir konu. Hayattır din mesela bir Musevi için hayattır. Hristiyan için hayattır, Müslüman için de hayattır. Dolayısıyla özlü derli toplu bilginin herkese sunulması gerekir. En hayati genel kültür konusu.

 

(“Yeni buluğ çağına girmiş kızların evlendirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” izleyici sorusu)

Buluğ çağına girmiş bir kız daha yeni vücudu oturuyor yani yeni gelişiyor. Ailesinin ona bakması lazım. Evlendirmemesi lazım. O spor yapacak, kendini eğitecek, bilgilendirecek, vücudu gelişmeye devam edecek. Çünkü kemikleri daha gelişiyor. Kasları gelişiyor. Vücudu yeni oturuyor. Sen evlendirirsen hamile olduğunu düşün vücudu gelişmeden hamile olmuş oluyor. Onun vücuduna gitmesi gereken protein, kalsiyum, fosfor falan çocuğa gitmiş olacak ve onun vücudu ciddi şekilde sarsılır gelişemez. Çocuk küçük kalır yani. Kas gelişimi oluşmaz. Vücudu da bozulur. Onun için vücudu nihai noktada gelişinceye kadar bir genç kızın evlendirilmesi yahut evlenmesi doğru olmaz. Buluğ çağına girdiyse zaten buluğ çağını tamamlaması gerekir ki sağlıklı, sıhhatli, zinde olsun. Çünkü hem ruhen hem bedenen gelişiyor. Ruh gelişimine de zarar verebilir, beden gelişimine de zarar verebilir böyle bir şey. Ama tamamen ruhen ve bedenen geliştikten sonra evleniyorsa bu güzel. Çok çok güzel.

 

(Eski İran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin kızı Faize Haşimi yapılan incelemelerde babasının cesedinde normalin on kat üzerinde radyasyon tespit edildiğini söyledi.)

Ama çok acayip şey o. Radyoaktif madde verilmiş demek ki. Önemli eğer bu doğru bilgi ise ki güveniyoruz Hanımefendi’ye. Alenen cinayet olduğu anlaşılıyor. Failleri bulunsun ve amaçları da öğrenilsin. Çünkü Ravsancani çok efendi, çok güvenilir, temiz, dindar bir insandı. Bu bir derin devlet cinayetiyse yani İngiliz derin devletinin bir oyunuysa dünyayı başlarına geçiririz. Kanunla hukukla tabii. Ben öncesinde söylemiştim. O İngiliz derin devletinin bir cinayeti olabilir demiştim. İlk haber aldığımda. Cinayet haberini aldığımda yani vefat haberini alınca böyle demiştim o zamanlar. Şimdi bunu teyit eden bir delil çıkmış oldu. Çok karanlık bir şey, böyle şeylerin hiçbirini yanlarına bırakmamak lazım derhal gereğini yapmak lazım.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler