Sayın Adnan Oktar'ın 9 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 9 Mart 2018

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuran’ın yeterliliğine dair açıklamasının ardından sosyal medyadan kendisine tepkiler geldiğini belirterek kimseden korkusunun olmadığını söyledi. “Şimdi de dünkü konuşmadan sonra birileri aynen bu şekilde sosyal medyada konuşmaya başladı. Siz bu fakiri korkutamayacaksınız. Hak neyse ben onu söylemeye devam ederim. Kitabımız Kuran’ımızın İslam’ın hükümlerini sağa sola evirip çevirmeye hakkınız yok. Ve böyle bu tip gözlüklerle bakarak kalkıp da dinimize fatura kesmeye de hakkınız yok” dedi.)

Şanlı kabadayı sonuna kadar yanındayız. Konuşmalarında da hiç mahsurlu bir şey yok gayet güzel konuştun. Kuran’a da uygun, Resulullah (sav)’in sünnetine de uygun, İslam’ın ruhuna da uygun mükemmel konuştun, gayet doğru konuşman. Yanlış konuştuğunu söyleyen bana gelsin. Neredeymiş? Gayet mükemmel konuştun. Yanlış eksik olan birisi varsa o konuşanlar.

Tayyip Hocam ne diyor? “Kuran yeterlidir” diyor. Allah ne diyor? “Kuran yeterlidir” diyor. Allah’ın dışındakiler ne diyor? “Kuran yeterli değildir” diyor. Tayyip Hocam da diyor ki “ben Allah’ın dediğine bakarım putların ne dediğine bakmam” diyor. Bu kadar işte. Bak “hadis Kuran’a uygunsa alırım” diyor, “sünnet Kuran’a uygunsa alırım” diyor, bitti.

 

(Cumhurbaşkanımız’ın bir konuşması şu şekildeydi: “İnsanlar dinle ilgili kime kulak vereceğini, neye itimat edeceğini şaşırıyorlar. Bu konularda konuşma yetkisi benim değil. Diyanet işleri başkanı değilim ama bir Müslüman olarak, üzerinde sorumluluğu olan bir insan olarak dinime getirilen bu zafiyete de tahammülüm yok.”)

Tabii ki tabii ki. Sen ayrıca cumhurbaşkanısın ululemirsin hakkın da var, öyle bir şey yok. Bir de dini eğitim de almış birisin. Laf onlar “açıklama yapamaz” diyerek falan. Onu söyleyenlere bakıyoruz ağzını yıkamaktan haberi olmayan, yolunda yürümekten aciz bazı sahtekarlar. Cumhurbaşkanısın sen ve ilim ehlisin. Tayyip Hocam’ın özelliği bütün gençliği hep İslam-Kuran’dır. Ömrü boyunca okumuş bir insan. Bir kere mürşit sağlam, Erbakan Hocam’ın dizinin dibinde yetişti. İskender Paşa’dan feyz aldı. Nakşiliğin maneviyatından istifade etti. İmam Hatip mezunu gece-gündüz okuyan birisi. Ayrıca Kuran’ı anlamak zor bir şey değil, dağdaki çoban da anlar, profesör de anlar. FETÖ’cü bazı sahtekarlar “biz anlarız siz anlamazsınız” kafasındalar. Bunların sahtekarlığının sonu geldi, oyun oynamayı bırakacaklar. Tayyip Hocam istediği gibi konuşsun. Konuşmalarında bir hata yok gayet de düzgün gayet güzel. İfade çok net derli-toplu hiç uzatmalarına gerek yok. Ne diyor? “Kuran yeterlidir, Kuran’a uygun olan sünneti de kabul ederiz” bitti. Bunun dışında oraya buraya çekmeye hiç gerek yok çok net bir çerçeve bu. Demagojiye gerek yok çok net.

Bir de Tayyip Hoca bak Kuran’ın yeterliliğini, sahabe döneminin İslam anlayışını, şeytani, putçu sistemin, gerici, boğucu, İslam karşıtı karanlık sistemin temeline balyozu vurunca bak nasıl bağırıyorlar mucize bu. Bak “Allah razı olsun, Allah sana kuvvet versin, Allah senden binlerce kere razı olsun” diyeceklerine bütün güçleriyle “aman sus” diyorlar. Bu, doğru yolda olduğunu gösteriyor Tayyip Hoca’nın. Sonuna kadar devam. Bir de bunlara hiç ihtiyacı yok. Gereğini yapsın. Hiç. Bu kalitedeki insanlar Türkiye'ye zarar veriyorlar. Avrupa’da da zarar veriyorlar, dünyada da zarar veriyorlar. Bizim başımızı derde sokuyor bunlar. Bunlara bizim hiç ihtiyacımız yok. Hemen gereği yapılsın. Ne gerekiyorsa yapılsın. Bu kalitedeki insanların yüzünden Türkiye çok çekti. Sanatta, estetikte, kalitede, güzellikte, demokraside her şey de çok büyük zarara uğradı Türkiye. Bir avuçlar ama çok büyük zarar verdiler. Bundan sonra buna müsaade etmeyelim.

 

Mesela o devirde Peygamberimiz (sav) altın moda oluyor, fakir fukara herkes alıyor. Diyor “altın konusunda rekabeti kaldıralım, gümüş ucuz gümüşe ağırlık verelim” diyor “altında rekabet oluyor o da fitne meydana getiriyor yapmayın, şu an bunu kaldıracak durum yok” diyor. Kadınlar falan kavga çıkartıyorlar, işte “niye onu almadı niye bunu almadı?” falan sahabeler de zor durumda kalıyorlar. Onun için “altına önem vermeyin şu an” diyor, ortalık bir yatışıncaya kadar. “Altın haramdır dedi” diyor. Kardeşim, o an için söylüyor onu o an için. 20 yıl sonra, 30 yıl sonra onun geçerliliği kalmaz o an için söylüyor. Mesela savaş var akşam düşman bekleniyor, davul, dümbelek, darbuka eğleniyorlar, müzik, kaval, işte yaylı sazlar neyse. Resulullah (sav) diyor ki “Aman aman sakın müzik çalgı olmasın sessizlik olsun” diyor “dikkatlice dinleyin.” “Tamam müzik haram oldu” diyorlar. Haram etmiyor o an için söylüyor onu, o an için söylüyor, akılsızlık etmeyin. Yani o devrin ortaya çıkaranlarını kastediyorum. Tehlike gidince müzik istediğin gibi dinlersin, ne alakası var? Tayyip Hoca’nın demek istediği bu yani “devrin şartlarına göre durum değişir” diyor. Yani duruma göre güncelleme dediği bu. Sonra biraz vakit geçiyor Peygamberimiz (sav) “çalın eğlenin” diyor “çalgı olmayan düğünü istemem” diyor mesela “çalın eğlenin” diyor “şarkı da söylesinler” diyor. Duruma göre yani. Güncellemeden kastettiği Tayyip Hoca’nın budur. Anlaşılmayacak bir şey yok burada. Yoksa Kuran ayetlerini değiştirelim demiyor. O devirde söylenen sünnetin bir hikmeti oluyor. O geçtikten sonra bir daha olmaz artık o. Mesela Kuran’da yine buna benzer örnekler de vardır. Irmak kenarına Müslümanlar geliyorlar, müminlerin emiri var lider. “Evladım, buradan geçerken bu sudan bir avuçtan fazla içmeyin suyu” diyor. Adamlar kana kana içiyorlar. Kana kana içenler bitaplaşıyor. Bir bildiği var; bitaplaşıyorlar. Bu bir avuçtan fazla su içmeyi haram kılan bir hüküm değildir. O zaman diyeceksin ki sen “bir avuç suyun dışında su haramdır” diyeceksin, değil mi? Kuran’a göre öyle diyeceksin sen bakıp. Güncellenme ne demektir? O, o ana ait demektir o ana ait. Mesela üç sene sonra, bir sene sonra yahut altı ay sonra yahut üç-beş gün sonra durum değişir. Savaşa ve şarta göre söylenmiş bir söz bu.

 

(Cumhurbaşkanımız konuşmasında bu konudan bahsediyor Adnan Bey. Yaptığı İslam’ın güncellenmesi konusuna açıklık getirerek şunları söyledi Cumhurbaşkanımız: “Biz dinde reform aramıyoruz, bu haddimize de değil. Elbette asla değişmeyen ve değişmeyecek olan kurallar da vardır. Allah’ın yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de açıkça ifade ettiği hükümler asla değişmemiştir değişmeyecektir. Kuran’ı Kerim kıyamete kadar caridir. Ancak bunların uygulamadaki karşılıkları elbette zamana ve şartlara göre değişecektir. Mecelle kaidesidir yani. Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkar olunamaz. Biz içtihatları değiştirmezsek, uygulamaya ilişkin kuralları uygun şekilde yenilemezsek sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz. Müslümanlar sürekli kendilerini geliştirmek durumunda. Peygamberimiz (sav) ‘kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz’ buyurur.”)

Çok mükemmel Tayyip Hocam nur gibi Müslüman. Çok güzel konuşmuş. Özetle, dışarıda da Tayyip Hoca’ya karşı, Avrupa’da da öyle bir ters bakış oluyor. Onları da her röportajımda açıklıyorum bayağı rahatlıyorlar. İsrail gazetelerine konuştum Tayyip Hoca hakkında gayet rahatladılar. Hahamlarla konuştum rahatladılar. İngiliz, Amerikalı gazetecilerle konuştum rahatladılar. Tayyip Hoca’yı tanıtmada samimi anlatım çok önemli. Bunu benim dışımda anlatan yok. Gayet de mükemmel bu görevi yerine getiriyoruz.

 

Allah Sevgisinin Derinleşmesinin Yolu, Allah’ın Büyüklüğünü ve Gücünü Sözle Değil Filli Delillerle Kavrayıp Beynimizin İnanmasıdır

Allah’ın sevgisini kazanmak için yapmamız gereken en önemli şey Allah’ın büyüklüğünü ve gücünü sözde değil fiili delillerle kavrayıp beynimizin inanmasıdır. Onda zaten mümin Allah’ı hem sever hem güvenir hem bağlanır hem de tevekkül edeyim diye uğraşmaz tevekkül edeyim edeyim diye gerek duymaz zaten eder. Öbür türlü tevekkül etmek için uğraşıyor. Orada tevekkül etmek için uğraşmasına gerek kalmaz zaten tevekkül eder Allah’ın gücünü anladın mı. Ama Allah’ın gücünü anlamak için de biraz düşünmek lazım. Bu asrımızda çok çok rahat mümkün zaten, geçmişte de mümkün. Ama en çok tasavvufta falan insanlar kendini görerek çok anlıyorlar Allah’ın büyüklüğünü, kendinden. Ama şu an atomların yapısından tut bütün kainatın yapısı, işte moleküller hücre şu bu falan hepsi. Buradan da Allah’ın büyüklüğü ve çapını -büyüklüğünün çapı yok da yani anlayalım diye söylüyorum- kavranabiliyor kavranıyor. Ama isteyen daha da geniş kapsamlı kavrayabilir. Bu bir özel ruh halidir. Zaten onu kavradıktan sonra şahıs özel bir boyuta geçer ama özel boyuta geçtiğini hissetmez. O bir korunma boyutudur, özel korunma boyutudur, galip olur. Dünya hakimi olur yenemezsin hiçbir şey de yapamazsın, durduramazsın yani.

 

(Çağdaş Ses Genel Yayın Yönetmeni Ece Sevim Öztürk, Twitter hesabından Berat Albayrak’ın iki fotoğrafını paylaşarak şunları yazdı: “Sare Davutoğlu’nun elini inancı gereği sıkmayan damat, Bakanlık çalışanı kadınlara karanfil vermiş. Erdoğan ‘İslam’a güncelleme gelsin’ filan diyordu. Damat getirmiş galiba.” Cumhurbaşkanımızı tenzih ederiz.)

Bir kere Berat modern delikanlıdır, dışa dönük, aydın, aklı başında bir delikanlıdır. Duruma göre tabii ki. Ben mesela bazı hanımlar var elini tutmuyorum. Bu bir nezakettir çünkü onun inancına saygı duyuyorum. Mesela o inancına göre tokalaşmaması gerektiği inancında. Saygısızlık olur orada elini uzatırsan. O, inanca saygıdır, mesela Hristiyan’ın inancına saygı duyarsın, Musevi’nin inancına saygı duyarsın, Sünni’nin de çeşitli inançta olanları var onlara da saygı duyarsın. Mesela o kendine göre haram görüyorsa sıkmaz elini o nezakettir. Ama o helal olarak görüyorsa onun elini sıkar. Berat “benim inancıma göre bu böyle” demiyor, “oradaki insanın inancına göre bu böyle” diyor. Ve “karşımdaki insanın inancına saygı gösteriyorum” diyor. Berat kibar bir delikanlı, nezaketli, kendi halinde bir delikanlı. Çocuğu akılları sıra mahcup edecekler falan. Berat’tan biz ilerisi için çok şey bekliyoruz, bayağı şevkli gayretli nur gibi insan. Hiç uğraşmaya da gayretli olmasınlar.

 

(Tuncay Özkan Sayın Erdoğan’ın, “İslam güncellenmeli” konusunu bugün yeniden açıklaması hakkında Twitter hesabından şunları yazdı; (Cumhurbaşkanımızı tenzih ederim) “Erdoğan yirmi üç saatte çark etti. “İslam güncellenmeli” Dinde reform ne haddimize” dedi.)

Doğru söylüyor, çark etme yok ki, dinde reform yapalım demiyor ki. Bu adamlar anlamıyorlar mı yani? Bak “Kuran’a uyalım” diyor, “Kuran’a uyalım, sünnet de Kuran’a uygunsa ona da uyalım” diyor, bu kadar. Güncelleme de sünnetin uygulaması, Resulullah (sav)’ın zamanındaki ile aynı olmaz. Mesela Peygamberimiz (sav) farz edelim yerde derinin üzerinde yatıyor farz edelim, sen karyolada yatarsın fark etmez, masada yemek yersin fark etmez bu bir güncellemedir. Aynı hayatı yaşamak durumunda değilsin. Onun bir farziyeti yok çünkü, farz olan Kuran’dır. Mesela binek, Peygamber (sav) binekten bahsediyor, Kuran’da da binekten bahsediliyor ama biz arabaya biniyoruz. Hayır bir kere özünde konu kapanmış daha lafı uzatmaya ne gerek var? Diyor ki, “Sadece Kuran’a uyalım ve sünnet Kuran’a uygunsa buna uyalım” diyor. Burada bitti konu başka bir şey yok. Kuran’ı güncelleyelim demiyor yani Kuran hükümleri değişsin, şekillensin, demiyor. “Sünnet Kuran’a uygunsa uygulansın” diyor. Güncelleme sünnette olur, sünnet olan konularda olur, onu da güncelliyorsun tabii ki. Mesela, sandalet ayakkabı giyeceğine normal ayakkabı giymiş oluyorsun bu bir güncellemedir. Saçına zeytin yağ süreceğine başka bir şey sürüyorsun bu. Yahut mesela o devrin kokusu neyse kullanılan, başka bir koku kullanıyorsun. Mühim olan temiz, güzel kokmak bunlar güncellemedir. Mesela Peygamber Efendimiz (sav) cübbe giyiyor, sen şimdi ceket, pantolon giyersin bu güncellemedir. Peygamber (sav) de şimdi olsa ceket, pantolon giyer. Bana cübbe getirin demez, bu güncelleme olur. Peygamberimiz (sav) de olsa aynısını yapar. Çok net konuşmuş Sayın Cumhurbaşkanı. Bir; Kuran'a tam uyalım diyor zaten burada konu bitiyor. İki; Sünnet Kuran'a uygunsa ona da uyalım diyor.

 

(Binali Yıldırım, dinimizin sevdirilerek anlatılması gerektiğiyle ilgili şunları söyledi. “Dinimizin en güzel en doğru şekilde öğrenilmesi için bizim kolaylaştırmamız lazım. Zorlaştırmamamız lazım. Dini sevdirmemiz lazım. Korkuyla insanlara din anlatılmaz. İnsanlara dini sevdireceksin. Güzelliklerini anlatacaksın. İslam kolaylık dini, insan aklına, mantığına uymayan hiçbir şey İslam’a da uymaz bu kadar açık. Hurafelerle temeli, mesnedi olmayan bilgilerle hiç kimse din hakkında yargılama yapmasın. Ahkam kesmesin” dedi.)

Ya mübarek ne güzel senin dilin böyle, ne güzel konuşursun sen böyle maşaAllah. Allah ömrüne bereket versin. Bu konuşman tabii çok hayati, çok çok güzel, tam Müslüman’ca Resulullah (sav)’ın ağzıyla konuşmuşsun. Allah ömrüne bereket versin maşaAllah diyoruz.

 

(“Hayatımızda sevginin önemi nedir?” izleyici sorusu)

Bizim zaten yaratılış gayemiz sevgi onun dışında geriye hiçbir şey kalmıyor. Et, kemik, yağdan oluşuyor insan. Ağaçlar var, yollar var, arabalar var, yiyecek var. Uyku uyuyor insan yani eğer sevgi yoksa hayat cehennem olur. Her şey cehenneme dönüşür. Sevgiden dolayı bütün hayat cennete dönüşüyor. Allah sevgidir, saf sevgidir. Bütün kainatı sevgi için yaratmıştır. Sevgi de dünyadaki en zevkli olan, en güzel olan şeydir. Her gördüğümüz şey sevgi içindir, cehennem bile sevgi için yaratılmıştır. Şeytan da sevgi için yaratılmıştır. Sevgiyi insanlara öğretmek için kıyaslayarak orada insan sevgiyi öğrenir. Bütün kötülükler bile yine sevgiyi öğretmek için Allah tarafından yaratılır. Bütün bu sonsuz uzay her şey atomlar her şey sevgi içindir. Ana konudur sevgi ama şeytan insanları sevgiye direnecek şekilde yaratıyor. Vahşiyane bir şekilde sevgiye karşı insanlar direniyor. Kadınları, erkekleri herkesi direnmeye çağırıyor şeytan ve kitleler de buna uyuyor. Savaş, terör, anarşi ve kanla dünyayı mahvediyorlar. Kirleterek, gericilikle, komünistlikle, PKK’lı olarak, IŞİD’ci olarak dünyayı mahvediyor şeytan. Ama tabii Mehdiyet şu an çok güçlü bir atağa geçtiğini görüyoruz. Tayyip Hocam’ın son açıklaması Mehdiyet açıklamasıdır, bir harikadır çok tarihi büyük bir olay yaşandı aslında, şu an yer yerinden oynuyor. Mehdiliğin damgasını vurdu. Devlet adına Mehdiyet ilan edilmiş oldu. Mehdiyet ahlakı ilan edilmiş oldu, Mehdiyet felsefesi ilan edilmiş oldu. Bak gerici güruhu, cahil cühela bilmeyenler Tayyip Hocam’a karşı olanlar, öylesine olayın içine girenler bas bas bağırıyorlar yer yerinden oynuyor. Güç yetirebilirler mi? Yetiremezler.

 

(“İstanbul için düşündüğünüz projeler var mı?” izleyici sorusu)

İstanbul’da en çok yıkıma ihtiyaç var. Şu binalar, nasıl yapmışlar bunu, kim müsaade etmiş? Akıl alabilecek gibi değil her yeri mahvetmişler. Nasıl sahipsiz kalmış İstanbul böyle nasıl olmuş? Güzelim şehri ne hale getirmişler? Tamamının yıkılması lazım, yeni bir şehir kurulup İstanbul’da mesela o yeni proje için İstanbul uygun. Şehri o tarafa çekmek lazım. Merkezde olan resmi binaları da o taraflara almak lazım ki, mecburen ilgili kişiler de oraya gitsin. Ferahlasın İstanbul çok korkunç böyle bir şey. Bağlık, bahçelik; tarihi binaları bırakacaksın. Berbat bütün binaları yıkacaksın. Onun yerine Osmanlı konakları, güzel Osmanlı sarayları muhteşem yerler yapacaksın. Oraları da halka açacaksın bu kadar.

 

(“Hz. Süleyman (as) neden atları çok seviyordu?” izleyici sorusu)

Bir tek atları değil kuşlar, karıncalar hepsiyle ahbap hepsini seviyor yani kediler, köpekler her şey var. Tevrat’ta geçiyor maymun bile getirttirmiş. Tavus kuşları, her türlü kuş çeşidi, her türlü karacalar, geyikler dolu sarayın içi, muhteşem bir hayvan sevgisi var. Atlar ayrıca Kuran’da geçiyor. Ama oradaki ifadesi tabii atlara olan sevgisinden genel sevgi anlayışı da anlaşılıyor, genel tutku anlayışı da anlaşılıyor. Kuran’ın üslubu, nezaketli bir üslubu vardır Cenab-ı Allah’ın. Oradaki üslubundan anlaşılıyor, diyor ki mesela “Boyunlarını okşuyordu atların, bacaklarını okşuyordu” diyor ve perde arkasında onların saklanmasından bahsediyor Allah. At perde arkasına normalde saklanmaz. Ama belki onları korumak için, belki zarar gelmesin diye de perdeyle kapatılmış olabilir. Ama tabii çok hikmetli orada kastedilen coşkun sevgidir. Muhteşem bir sevgi anlayışıdır.

 

(Aydınlık’tan İsmet Özçelik Sayın Devlet Bahçeli’nin bu açıklamasını eleştirdi. “Bahçeli alenen Suriye topraklarını işgalden söz ediyor. Bu sözler bölgesel işbirliğine dinamittir. Sayın Bahçeli bu konuşmaları kimin adına yapıyor. Arkasında kim var herkes bunu soruyor. Ondan bunu yapmasını Amerika mı istedi? Bahçeli daha önce de Amerika Türkmen şehri Telafer’i bombalarken sessiz kalmış, Türkiye’yi bölünmeye götüren anlaşmaları onaylamış ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamıştı. Yani Bahçeli birileri adına görev yapıyor, görev adamı.” Dedi.)

Ama şimdi orada Bahçeli “Biz burayı işgal edelim Türk toprağı olsun” demiyor. “Oraları güven yurdu haline getirelim, yine Suriye toprağı olsun ama Türkiye’yle dost, Türkiye’yle iç içe, namaz kılınan, oruç tutulan, Türkiye’den oraya gidilen, oradan Türkiye’ye gelinen dost topraklar haline gelsin” diyor. Yoksa; biz orayı ilhak edelim, toprakları Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine katalım demiyor ben öyle anlamadım. Yani mesela Barzani Türkiye’ye yakın, daha da yakın olduğunu düşünün. Orası Türkiye toprağı gibi oluyor. Ama fiilen Türkiye toprağı mı? Değil. Ama çok yakın olursa bir nevi Türkiye toprağı gibi olur. Yani hukuken değil manen bizimle birleşen bir topraktan bahsediliyor.

 

Mehdi (as) İle İlgili Hadis Açıklamaları

“Hz. Mehdi (as)’ın sağ pazusunda” diyor Peygamberimiz (sav) “şu iki ayet yazılmıştır.” Şeytandan Allah’a sığınırım “Hak geldi batıl yok oldu, zaten batıl yok olucudur.” Sağ kolunda bu yazıyor diyor Peygamberimiz (sav).

Hz. Ali (kv) minberden şu hutbeyi veriyor: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler” yani fıkıhla ilgili. “Zira halkı helak eden olay alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.” Bak dikkat edin “alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.” Şu an ne yapıyorlar? Aynısını yapıyorlar. Hz. Ali (kv) uyarmış. Hz. Ömer (ra) diyor ki: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı.” Yani Tevrat’ı bırakıyor kendi yazdıkları kitaplara sarılıyorlar. “Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam” diyor. “Sen misin onu diyen” dediler Hz. Ali (kv)’yi de, Hz. Ömer (ra)’ı da şehit ettiler o devrin yobaz münafıkları. Tayyip Hoca’ya karşı öfkelerinin nedeni bu. Hz. Ali (kv)’nin, Hz. Ömer (ra)’ın üslubunu kullanıyor olması.

Peygamberimiz (sav) diyor ki: “Hz. Mehdi (as) devrinde Yemen ikiye ayrılır” diyor. “Yemen’in kuzeyi ve güneyinde birer fitne çıkar. Yemen halkı yönetimde anlaşmazlığa düşer ve Yemen ikiye ayrılır” diyor. 1400 yıl öncesinden söylüyor aynısı oldu, değil mi?

“Bir gün Hz. Ali (kv)’ye gelirler ‘halk hadislere dalmış, hadis ezberliyorlar’” diyorlar. Hz. Ali (kv) soruyor “gerçekten öyle mi?” diyor “evet” diyorlar. “Resulullah (sav)’den işittim ki, gelecekte vuku bulacak o fitnelerden söz ediyordu. O fitnelerden kurtuluş nedir nasıldır diye Resulullah (sav)’e sordum. Resulullah (sav) dedi ki ‘tek kurtuluş Kuran’dır.’” Gayet net.

Resulullah (sav) diyor ki bak “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” Sahih Müslim’de ve Hanbel’de ve Hanbel’in Müsned’inde. Fıkıh olarak asla olmaz. Kuran’da ne varsa o.

Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler ancak onlara izin verilmedi.” Darimi’nin Es-Sünen’inde.

“Biz hadis yazarken Peygamber (sav) yanımıza geldi ve ‘yazdığınız şey nedir’ dedi. Senden işittiğimiz hadisler sözler Ya Resulullah dedik. Peygamber (sav) dedi ki; ‘Allah’ın Kitabı’ndan başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın Kitabı yanında başka kitap yazdıkları için yoldan çıktılar helak oldular” diyor. Hatip El-Bağdadi, Takyid, sayfa 33. Yine “Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik bize izin vermedi.” Nerede? Sünen-i Tirmizi, Es-Sünen, Kitab’ul İlim, sayfa 11.

Hz. Ömer (ra) diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istemiş. (İbn Abdilberr, Camiu Beyani'l-İlmi )

 

(“Grip olduğumuzda beyaz et mi kırmızı et mi yemeliyiz?” izleyici sorusu)

Şimdi bu günlerde benim gördüğüm, duyduğum yeni bir grip cinsi ki mevsimi açısından çok tehlikeli. Biz şimdi bahara ve yaza geçeceğimiz için vücut kış modundan bahar moduna geçiyor. Bu geçim safhasında virüs çok etkili olabiliyor. Her zaman olur bu biliyorsunuz mutattır. Kırmızı et, bol bol et yesinler. Kilo alacağız korkusuna falan da gerek yok. Et kilo aldırmaz. Tatlı yemesinler sadece hamur işi yemesinler. Et ve sebze, salata bolca yesinler. Et yani günde yarım kilo bile yiyebilirler. Ama et, tavuk eti değil. Kırmızı et, ya dana eti yahut koyun-kuzu ama koyun-kuzu daha iyi olur tabii. Aman aman aman. Bir de soğuğa dikkat etsinler üstlerini kalın. Bir de çok yormasınlar kendilerini. Mesela sabah çıkıyor uzun uzun yürüyüş yapıyor, çarşıya gidiyor oradan oraya gidiyor, oradan devlet dairesine gidiyor, oradan bilmem nereye facia kendini yoruyor, ondan sonra iş yapıyor. Vücut direnci feci şekilde kırılır. Aman ha. Dinlenerek hareket etsinler. Uykularına da dikkat etsinler en az yedi saat uyusunlar. İşte Hocamız üç saat uyuyor, dört saat uyuyor. Benimle kimse yarışmaya kalkmasın. Ben bana kalırsa ben üç saat spor yapıyorum daha iyi geliyor bana. Üç-dört saat uyku bana yetiyor. Ama her bünye bunu kaldırmaz. Bak sürekli kola, kahve sürekli içiyoruz ama her bünyeye gelmez bu, tansiyonu yükseltir. Onun için benimle kimse kendini kıyaslamasın. Zararlı diyorsam zararlıdır. Dikkatli olsunlar. Az uyumak iyi bir şey değil. Dört saat uyku olmaz. Bana tamam ama insanlar genellikle yedi saat uyursalar daha iyi olur. Herkes için bu daha iyi. Ve et illaki kırmızı et. Lokantada falan yemeye de gerek yok, evde.

 

Tevrat’tan Mehdi (as) İle İlgili Açıklamalar

“Moşiyah Mehdi” diyor Tevrat'ta “kendi görevi için dünyanın yaratılışı öncesinde özel olarak yaratılmış ve hazırlanmıştır” diyor. Daha kainat yokken Mehdi hazırlanmıştı diyor. Daha yani bu patlama, ilk patlama yokken, madde yokken, zaman yokken Mehdi hazırlanmıştı diyor.

“Moşiyah Mehdi insanlar tarafından seçilemez. Çünkü görevi için Allah onu seçmiştir. Moşiyah’ın ruhu seviyelerin en yükseğinden keter, atik seviyesinden gelir. Moşiyah’ın ruhu bizim tutunabileceğimiz bir umut ışığı, neşenin güzel kokusu ve her şeyin en iyisi ile sonuçlanacağı ümididir. (Likutey Halakhot, Birkat HaReiach, 4/21)

“Moşiyah hiç silah kullanmadan dünyayı fethedecektir.” (Siyah Sarfey Kodej 1/67)

“Yaratılıştan önce (yüce olan, kutsal olan Allah tarafından) yedi şey belirlenmişti. Tevrat, tövbe, cennet, cehennem, arş, kutsal mescit ve Mesih Moşiyah Mehdi’nin kimliği.” (Babil Talmudu, Pasahim 51:A)

“Dünyadan önce yedi şey yaratılmıştır. Bunlar; Tevrat, tövbe, cennet, cehennem, arş, mescit ve Mesih Mehdi’nin ismidir. Mesih Mehdi’nin ismi hakkında şöyle yazılmıştır: “Kralın Mehdi (as)’ın adı sonsuza dek yaşasın. Güneş durdukça adı var olsun.”” (Mezmurlar 72:17)

Kuran’da da Cenab-ı Allah Enbiya Suresi 105’te, kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Andolsun, biz Tevrat’tan sonra Zebur'da da: 'Şüphesiz Arz'a (dünyaya) salih kullarım varisci olacaktır' diye yazdık.” (Enbiya Suresi, 105) Bu Kuran’ın ihbarı üzerine Zebur’a baktığımızda Moşiyah Mehdi'den bahsedildiğini görüyoruz. Yani bak Kuran'ın ihbar ettiği yere baktığımızda sadece onu görüyoruz.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler