Sayın Adnan Oktar'ın 5 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 5 Mart 2018

 

(Afrin’de şehit olan 8 askerimizin 5’i Afrin’e gitmeden önce birliklerinin önünde beraber bir fotoğraf çektirmişlerdi. Çekilen fotoğrafta 5 şehidimiz ve 1 gazimiz var.)

Alper kabadayıların hası, kabadayıların en hası, maşaAllah. Aferin benim canıma. Allah hepsinin şehadetini makbul etsin, kabul etsin. Tebrik ediyoruz Allah mübarek etsin. Her gün imreniyoruz onlara her gün ne mutlu onlara. Cennete gider gibi gidiyorlar. Cihada öyle gidiyorlar, cennete gider gibi gidiyorlar. Oradan da cennete. Allah bizlere de nasip etsin. Çağırsınlar çağırsınlar ısrarla çağırsınlar, inşaAllah.

 

(“Kalp ile tasdik etmek yeterli midir?” izleyici sorusu)

Vicdan ne diyorsa onu yapacağız. Kalp ile tasdik yani özel bir durum yok. Ona kalp ile tasdik deniyor ama vicdanın emrini yerine getirmek var, sadece bu.

 

(“Hayırla bakıldığında her iş sevap mıdır?” izleyici sorusu)

Tabii ki. Yani eğer iyi niyetle yapıyorsa onu ibadet kastıyla yapıyorsa sevap olur. Mesela yolun üstünde bir taş vardır. Halbuki onu özellikle koymuşlardır, karayolları özellikle koymuştur. Ama şahıs insanlara hayır olsun diye kaldırabilir onu. O zaman sevap.

 

(“Bir Müslüman’ın nezaket anlayışı nasıl olmalıdır?” izleyici sorusu)

Tam vicdanına göre, tam samimiyetine göre, tam dürüstlüğüne göre yani rahatsız edici olmayan, abartıya kaçmayan candan içten alabildiğine samimi bu yeterlidir. Samimiyetin dışında yapılan her nezaket, her tavır, her iltifat her şey rahatsız edici, itici durabilir.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat’la ilgili yeni bir açıklama yaptı. “28 Şubat gibi hadiselerin milletimize verdiği zararların başında suni tartışmalarla değerlerimizi yıpratmak gelir. Bu ülkede hiç kimse kökeni, inancı ve meşrebi yüzünden ikinci sınıf vatandaş olarak görülemez. Milletiyle ve devletiyle olan bağları asla zayıflatılamaz. 28 Şubat’ın failleri sırf kendi çıkarlarını korumak adına sahte düşmanlar ve elbette buna karşı sahte saflar üretmişlerdir. Bunları kabul etmiyoruz” dedi.)

Çok güzel derli-toplu akıllıca etkili her zaman konuşulması gereken sözler. Çok iyi olmuş tam. Hristiyan, Musevi olur, Kuran talebesi olur, Sünni olur, Vahabi olur, Alevi olur, Bektaşi olur. Kimsenin kimseye müdahale etmesi olmaz. Yahut tarikat ehli olur. Yani vatana millete devlete aleni bir zarar, fiili bir atak riski yoksa hiç kimsenin fikrine müdahaleye gerek yok.

 

Mehdi (as) İle İlgili Hadis Açıklamaları

Hz. Mehdi (as)’ın güzel simalı olduğuna dair çok fazla hadis var. “Peygamberler gibi azametli ve ihtişamlıdır” diyor Peygamberimiz (sav). “Baktın mı bir ihtişam vardır” diyor. “Görünüş olarak Hz. İsa (as)’a benzer” diyor. “Yüzü nurludur çehresi huzur verir, yüzü görkemlidir” diyor. “İlerleyen yaşlarında genç görünümlü olacaktır. Görünümüyle İsrailoğullarına benzer” diyor. “Ben-i İsrail endamındadır, orta boyludur, uzun ömürlüdür. Cildi parlaktır, cilt rengi kırmızıyla karışık beyazdır. Cilt rengi kimi zaman açık kimi zaman daha kırmızıya yakındır. Burnu güzeldir, burnu çok muntazamdır. İnce burunludur, burnu küçüktür. Burnunun orta bölümünde belli belirsiz küçük bir çıkıntı vardır.” Bunlarla ilgili en az 5-10 hadis var her maddeyle ilgili. Her maddeyle ilgili en az 5-10 hadis. “Alnı parlaktır, alnı geniştir, alnı açıktır.” Mesela sırf alnıyla ilgili en az 10 hadis var, alnının geniş olmasıyla ilgili sırf 10. “Alnında bir iz vardır, alnında hafif bir içbükeylik vardır. Yanağında ben vardır.” Mesela 30’a yakın bu hadis “yanağında ben vardır” 30’un üstünde bu hadis. “Bu ben açık renkli ve parlaktır. Bu ben Hz. Musa (as)’ın yanağındaki ben gibidir. Yanağındaki ben dışa çıkıktır.” Her biri ayrı madde bunların. “Hafif çekik gözlüdür, yeşil gözlüdür.” Yeşil gözle ilgili 4 hadis var. “Kaşları kavislidir.” Kaşlarıyla ilgili 10 hadis var. “İki kaşının arasında tek çizgi halinde küçük bir çukur vardır.” Bununla ilgili de 3 hadis var. Saçının ve sakalının özellikleri olarak “saçı gürdür, saçı siyahtır, saçları güzelliğiyle dikkat çeker. Saçları kulağının üstünde dalgalanır.” Yani kıvrılır diyor kulağının üstünde. “Sakalı sıktır, sakalı siyahtır, sakalı cezmedilmiş” yani düzeltilmiştir. “Sakalı yanlardan daha azdır.” İki yandan daha azdır. “İncedir sakalları. Hz. Mehdi (as)’ın sakalı hafiftir. Sakalı yanlarda az aşağı tarafı ise uzundur. Geniş vücutludur. Omuzları geniştir, omuzları heybetlidir. Uylukları geniştir, karnı geniştir. Başı büyüktür.” Karnı geniş başı büyüktür. Bak “karnı geniş, uylukları geniş, başı büyük, omuzları heybetli. Sağ bacağında siyah bir iz vardır. Sağ bacağındaki iz beden renginden farklıdır. Sırtında bir ben vardır. Göğsünde yaprak şeklinde bir leke vardır” sağ göğsünde yaprak şeklinde büyükçe yani cilt renginden daha koyu. “Heybetli bir şahıstır, bedeni çok güçlüdür. Sesi çok güçlüdür, sesi nefes kesicidir. Kemik yapısı gençtir. Uyluklarının arası açıktır. Diz kapakları öne çıkıktır.” Çok acayip bu detaylar. “Bakışları etkileyici ve keskindir. Hayranlık uyandıran bir çekiciliğe sahiptir bakışları. Yanakları daha az dolgundur.” Yani dolgun değildir yanakları diyor. “Dişleri güzel ve parlaktır, güldüğünde leman eder” diyor. “Yürüyüşü hızlıdır” diyor. “Konuşurken kimi zaman dilinde ağırlık oluşur. Konuşmalarına vurgu yapmak için sağ elini kullanır. Uzun ömürlüdür” diyor. Yorgun olduğunda gözkapağının hafifçe aşağı ineceğini dahi söylemiş Peygamberimiz (sav). “Gözkapağı yorgun olduğunda hafifçe iner” diyor. Çok acayip bir detay değil mi bunlar?

Fazl’dan, İsmail bin Mehran’dan Eymen bin Muhraz’dan, Rufai bin Musa’dan ve Muaviye bin Vahab’dan Ebu Sadık (as) Hazretleri’nin şöyle söylediği nakledildi: “Allah’ın Resulü (sav) dedi ki: Ehlibeyt’imden Kaim Muhammed Mehdi (as)’ın zamanında yaşama imkanı bulanlar ne kadar kısmetliler. Hz. Mehdi (as)’ın çıkışından önce Hz. Mehdi (as)’a inananlar, Hz. Mehdi (as)’ın arkadaşlarını sevenler ve Hz. Mehdi (as)’ın düşmanlarından uzak duranlar mübarek olsun.” Yani münafıklardan uzak duranlar mübarek olsun. “Bu insanlar benim en yakınlarım ve hesap günü dostlarım olacaklar” diyor Peygamberimiz (sav).

 

Münafıklar Kendilerini Dindar Gibi Göstermeye Çalışırlar Ama Hem Dinle Hem Mehdiyetle Hem İsa Mesihle Hem de Haşa Allah ile Alay Ederler

Münafıklar sanki görünüşte dürüstlüğü, İslam’ı, Kuran’ı savunuyor gibi olur ama hem Mehdiyet’le alay ederler, hem Hz. İsa Mesih (as)’la, hem dinle, haşa kendilerince Allah ile de alay ettiklerini zannederler, İslam’la da alay ettiklerini zannederler. Bu ahmaklıklarına da Kuran dikkat çekmiş. Ve hadislerde de var.

Bak diyor ki Peygamberimiz (sav): “Şüpheye düşenler Hz. Mehdi (as)’ın zuhurunu inkar edecek. Münafıklarsa onun ismini alaya alacaklardır.” Görüyor musun? Münafığın belirleyici yönünü görüyor musun? Bak “şüpheye düşenler onun zuhurunu inkar edecek. Münafıklar onun ismini alaya alacaklardır.” Bu, Bihar’ül Envar, cilt 51, sayfa 30. Bak “şüpheye düşenler onun zuhurunu inkar edecek.” “Yok, Mehdi gelmeyecek diyecekler” diyor, “Mehdi yok Mehdi gelmeyecek” diyecekler. “Münafık kimseler de onun ismini alaya alacaklardır” diyor, güya kendince.

 

(“Sevginin gıdası nedir?” izleyici sorusu)

Sevginin gıdası akıldır, derinliktir, tutkudur, Allah korkusudur, Allah sevgisidir, dikkatin Allah’ta keskin olarak devam etmesidir. Akıl gitti mi sevgi de gider, geriye ahmak bir et yığını kalır akıl gitti mi. Yani blok bir et yığını, korkunç bir mahluk kalır geriye Allah esirgesin. Akıl, din, iman, vicdan, tutku gitti mi her şey biter. İnsan bir ruhtur, akılla, vicdanla, derinlikle, dürüstlükle, dürüstlükle bak çok önemli dürüst olmakla, candan olmakla, Allah’tan korkmakla, Kuran’a uymakla melek gibi bir varlığa dönüşür. Yine bak ruh. Çünkü melek biz sokakta görüyoruz, bak melekle şeytan aynı oluyor sokakta. Şu an sokakta gezdiğimizde şeytan da geziyor insan kılığında kıyafetli geçiyor, arkasından melek geçiyor, yine şeytan geçiyor fark edemiyor insanlar. Neyle fark ediliyor? Ruhla fark ediliyor ruhla. Mesela şeytan olsa akıl almaz daralırız hemen kovarız, melek oldu mu da sarılırız “aman gitme” deriz. Neden? Ruhtan kaynaklanıyor, ahlaktan kaynaklanıyor. 

 

(“Risale’nin dili niçin ağırdır?” izleyici sorusu)

Nefis dili çok şahane, Osmanlıca çok güzel. Osmanlıcayı Türkçenin içerisinde geliştirmek lazım. Dil daha da zenginleşir. Hiçbir mahsuru yok, Türkçeye hiçbir zararı olmaz. Mesela “zat-ı şahaneleri” çok güzel çok ihtişamlı. Mesela “şerefyab olduk” çok muhteşem bir ifade. Türkçede bunun karşılığı yok. Mesela “müstefit oldum, istifade ettik” çok güzel. Dolayısıyla Risale-i Nur’un okunarak Osmanlıcanın kelimelerinin unutulmaması iyi olur.

 

(“Bir insan neden kin duyar?” izleyici sorusu)

Karşıdaki, mesela biz FETÖ’ye kin duyuyoruz, PKK’ya kin duyuyoruz bu bir ibadettir. Çünkü alçaklık yapıyor, İslam’a, Kuran’a, Allah’a, Kitap’a savaş açıyor, biz de ona karşı kin nefret duymakla mükellefiz. FETÖ’ye karşı kin, PKK’ya karşı kin, Allah’ın kullarına zulmedenlere karşı kin tabii bunu hukuk ve kanun çerçeveleri içerisinde yapılması gerekir. Ama o öfke, o buğz ibadettir. Adı kin olabilir bunun başka türlü de olabilir.

 

(“Irkçılığa bakış açınız nasıldır?” izleyici sorusu)

Irkçılık zaten söylenirken bile o kelime ırkçı; tiksinti verici kelime. Irkçılık, adama ırkçı dedi mi insan doğal olarak tiksiniyor yani. Hani böyle kötü bir şeyden bahsedildiği hemen anlaşılır; ırkçı. Ne demek ırkçı? “Deden kim?” diyoruz “Adem” diyor, “peki ırk” “kafamdan çıkarttım” diyor. Hz. Adem (as)’ın evladı değil misin sen? Nasıl ırk oluyor? Hepsi aynı ananın babanın evladı, aynı aileye mensuplar. Irkçılık diye bir şey olmaz. Irk üstünlüğünü savunmak yani genetik ırk üstünlüğü iddiası ahlaksızlık ve zulümdür başka bir şey yok. Ahlak bozukluğudur. Yani “bu ırk üstün” ne alakası var? Hepsi Hz. Adem (as)’ın evladı. Mesela zenciler hepsi çok zeki olur, Japonlar zeki olur, Hindular zeki olur, Türkler zeki olur, İngilizler zeki olur hepsi birbirinin aynı. Bir üstünlük diye bir şey yok. Üstünlük takvayla olur. Allah Hucurat Suresi 13’te, şeytandan Allah’a sığınırım: “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık” maymundan yarattık demiyor Allah. Bak nasıl yarattığını söylüyor Allah. Maymundan olsa ‘maymundan yarattım’ derdi, ne diyor? “Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık.” Amaç ne? Tanışmak için, üstünlük iddiası için değil, güzellik olsun. “Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır.” Güzel ahlaklı olan üstündür diyor Allah. “Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” Habîr.

 

Mümin Cehennem Korkusuyla İbadet Etmez. Müminin İbadeti Allah Sevgisinden Kaynaklanır. Mümin İçin Cehennemin Ateşinden Ziyade Allah’ın Ona Darılması Çok Acıdır

Cehennem korkusunun amacı Allah’a karşı mahcup olmaktır yani Allah’a karşı küçük düşmektir. Allah’ın Katında değersiz olduğunu bilmesi, Allah’ın ona darıldığını bilmesi bu çok berbat bir şey tabii, çok ızdırap verir. Adam cehennemin ateşinden ziyade Allah’ın ona karşı tavır almasını çok acı bulur çok zorlu bulur. Dolayısıyla önemli bir şey yani Allah’ın darılması bir mümin için en hayati konudur tabii ki çok etkilenir. Cehennemin korkusuyla ibadet edilmiyor zaten. Cehennem korkusu Allah sevgisini meydana getiriyor. Allah sevgisinden kaynaklanır. Yani cehennem korkusunun sebebi Allah sevgisidir zaten. Zincirleme bir netice vardır. Cehennem korkusu, Allah sevgisini, Allah’a saygıyı, helale harama titizliği, sevginin derinliğini, tutkunun derinliğini, sevginin kalitesini meydana getirir. Dolayısıyla mümin Allah’ı çok sevdiği için Allah’a ibadet etmiş olur bu zincirleme gelişme sonucunda.

 

(Adnan Bey, üniversite öğrencileri Taksim’de kadına şiddete dikkat çekmek için sosyal bir deney yaptı. Rol icabı meydanda kız arkadaşını tartaklayan gence kimse müdahale etmedi ve herkes bakıp yanından geçti. Ancak engelli bir genç arkadaşımız tekerlekli sandalyesiyle gidip adama çarptı ve kadını korumak için elinden geleni yaptı.)

Her yerde bu eğitim verilmesi lazım. Kadına birisi saldırıyorsa oradaki herkes sorumlu olsun. Gerekirse hukuki cezai yaptırım da olabilir. Mesela bir ay hapis cezası falan verilebilir gördüğü halde müdahale etmeyene bir ay, iki ay hapis cezası verilebilir, mecbur tutulabilir. Mesela 50-100 metre yakınında olup da bir kadına saldırı olduğu halde müdahale etmiyorsa cezai yaptırım. Çünkü adam sözden laftan anlamıyorsa hukuk terbiye edici olur. Hukukun terbiye edici yönünü kullanmak lazım.

 

(Adnan Bey, Amerikan elçiliği bir günlük kapama kararı almış ve elindeki istihbarat bilgilerini de Türk yetkili makamlarıyla paylaşmıştı. Bu istihbarata dayanarak terörle mücadele ekipleri ve istihbarat şubesi ortak bir operasyon yaptı. Elçiliğe saldırı hazırlığında olduğu tespit edilen 4 IŞİD’li yakalandı.)

IŞİD ile ilgili istihbaratı elde eden İngiliz derin devleti. Çünkü onları yöneten onlar. Başındaki adam diyor ki “Amerikan Büyükelçiliğine saldıracaksınız.” Sonra da telefon ediyor Amerikan Büyükelçiliğine “size saldırı olacak” diyor. Buyurun. Adamların da ismini veriyor. Kendi adamı mesela tutuklatıyor. Tutuklatmakta bir beis görmez İngiliz derin devleti. Çünkü kendi adamını zaten öldürür de gerekirse, sadece onları kullanır o kadar. IŞİD eylem yapacak olsa öyle davul-zurnayla yapmaz. Bir de Amerikan elçiliğine nasıl eylem yapılsın? Teknik olarak zaten mümkün değil. Koruma yöntemleri en gelişmiş koruma yöntemleri. Stratejik yönden öyle bir şeyin oluşması mümkün değil. IŞİD istese Amerikalıların savunmasız bulduğu noktalarına saldırabilir. Elçilikte ne var? Niye elçiliğe kafayı taksın? Önüne gelen elçiliğe kafayı taktı havası veriyorlar. En iyi savunulan yerdir fakat en çok da tehdit alan yer gibi gösteriyorlar. Bu bir oyun, İngiliz derin devletinin oyunu. Çünkü en emin yere en fazla savunma. Amerika’nın her türlü tesisi ortada ve savunmasız, her yerde. Her yerde güven içinde geziyorlar. Dolayısıyla demek ki İngiliz derin devleti şamata yapmak istediğinde kendine has usullerle şamata yapıyor. Bir de Amerika’ya saldırının anlamı ne? İngiliz derin devletini ne ilgilendirir o? Eğer bir örgüt, bir çete diyelim farz edelim onları düşman biliyorsa bile saldırdığı yerin düşmanla alakası yok. Düşman İngiliz derin devletidir. İngiliz derin devleti de görünmeyen bir düşmandır ve dolayısıyla da istihbaratın ortasındadır, içindedir. Bütün istihbarat kurumlarını İngiliz derin devleti yönetir dünyadaki, hemen hemen yüzde 90’ını onlar yönetirler.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler