Bir bitki doğuyor

Bitkiler yeryüzündeki ekolojik dengenin ve canlılığın devamında son derece önemli bir role sahiptir. Bitkilerin üremeleri son derece basit gibi görünmesine rağmen içerik olarak oldukça komplekstir. Bitkilerin çoğalma sisteminin detaylarını öğrendikçe hayrete düşmemek elde değil.

 

Baharda renklerine, kokularına, şekillerine hayran olduğumuz çiçekler aslında bitkilerde üremeyi sağlayacak organların meydana geldiği yerdir. Çiçeklerin açmaya başladıkları dönemde ortaya çıkan polenler bitkilerin erkek üreme hücreleridir. Görevleri kendi türlerinin çiçeklerindeki dişi organlara ulaşabilmek ve ait oldukları bitkinin neslinin devamını sağlamaktır.

 

Her bitki polenlerini dağıtabilmek için kendine özgü bir yöntem kullanır. Bitkilerden kimi böcekleri kullanırlar kimileri ise rüzgarın taşımasından faydalanırlar. Bitkilerin döllenmesindeki kuşkusuz ki en önemli nokta her bitkinin yalnız kendi türünden olan bir bitkiyi dölleyebilmesidir. Bu yüzden doğru polenlerin doğru bitkiye gitmesi son derece önemlidir. Peki özellikle bahar aylarında havada bu kadar çok çeşitte polen dolaşırken nasıl olup da döllenmede hiç karışıklık çıkmaz? Polenler uzun yolculuklara, farklı polen taşıyıcılara ve değişen şartlara karşı nasıl doğru yerlere ulaşır?

 

Polenlerden tohuma doğru...

 

Bazı bitkiler döllenme işleminin ilk aşamasında bir arı, kelebek ya da herhangi bir böceğin vücuduna polenlerinin yapışmasını sağlarlar. Bu böceklerin başka bitkilere konmasıyla bu bitkilerin polenleri taşınmış olur. Polenlerini böceklere dağıttıran bitkilerle bu dağıtımda görev alan hayvanların arasındaki ilişkiler hayret vericidir. Çünkü bu canlılar karşılıklı bir alışverişi gerçekleştirmek için birbirini cezbedecek yöntemleri ustaca kullanırlar.

 

Önceleri hayvanlarla olan ilişkilerinde bitkilerin rollerinin fazla olmadığı zannedilirdi. Oysa araştırmalar bu kanaatin tam tersi bir sonucu ortaya koydu. Bitkiler hayvanları etkilemede çok aktif bir rol oynarlar. Kullandıkları özel stratejilerle polenlerini taşıyacak hayvanları mükemmel bir şekilde yönetirler. Örneğin bitkilerdeki renk sinyalleri arılara ve diğer hayvanlara hangi çiçeklerin polenlerini yaymaya hazır olduğunu haber verir. Çiçeklerdeki renk çeşitliliği böcekleri nektarın olduğu merkeze yöneltir. Bu renkler çiçeklerin ne kadar uzakta olduğunu belli etmekle beraber çiçekte nektar olup olmadığını da anlatırlar. Çiçeklerin rengiyle bağlantılı olan nektar miktarları böceklerin çiçek üzerinde daha uzun kalmasını sağlayarak döllenme ihtimalini artırır.

 

Bitki tarafından bir böceği veya kuşu cezbetmek amacıyla kullanılan yöntemlerden biri de kokudur. Bizim hoşumuza giden çiçek kokuları aslında bitkiler tarafından böcekleri cezbetmek için kullanılır. Özel çiçek kokuları polen yayıcılarını tam gerekli zamanda çekecek şekilde salgılanır. Salgılanan koku etraftaki böcekler için yol gösterici rehberdir. Kokuyu alan böcek bu kokunun kaynağında kendisi için lezzetli bir nektarın birikmiş olduğunu anlar. Karşılıklı gerçekleşen bu haberleşmeyle böcek duyduğu kokunun kaynağına doğru yol alır. Böcek rengiyle ve kokusuyla ulaştığı çiçekten nektarı almak için uğraşacak ve polenler üzerine yapışacaktır. Aynı böcek uğradığı başka bir çiçeğe daha önce yapışan polenleri bırakacak ve bu sayede bitkinin döllenmesi gerçekleşmiş olacaktır.  Böceğin, yaptığı bu önemli işten haberi bile yoktur. Elbette şuursuz bir bitkinin böcekleri kendisine çekmek için bu kadar değişik yöntemler kullanması makul değildir. Tüm bunları onlara ilham eden Yüce Allah'tır.

 

Tekrar düşünmek...

 

İlkbaharda doğa yeniden canlanır. Çiçekler rengarenk açar, kış aylarında kuruyan dallar yapraklarla yeniden yeşerir. İnsan düşünmediği zaman çevresinde gerçekleşen bu mucizevi olayları göremez. Örneğin zar gibi ince kanatlara sahip olan kelebeklerin nasıl olup da uçtuğunu, her an her yerde gördüğümüz çiçeklerin nasıl bu kadar çeşitli renklere sahip olduğunu, metrelerce yükseklikteki ağaçların en uç dallarının bile Güneş altında nasıl yemyeşil kaldığını düşünmediğimiz sürece bunlardaki incelikleri kavrayamayız. Hatta bir çiçekteki olağanüstü sanat bile dikkatimizi çekmeyebilir. Bitkileri düşünelim, meyveleri, sebzeleri, çiçekleri ve ağaçları. Her biri farklı renklere, kokulara ve tatlara sahip olan bitkiler Allah'ın yaratma sanatının delillerindendir.

 

Çevrenizde her an gördüğünüz kimi zaman da sadece kitaplardan tanıdığınız bitkilerin her biri kendine özgü renklere ve desenlere sahiptir. Hepsinin üreme şekilleri, içerdikleri nektar oranı, kokuları hep birbirinden farklıdır. Gülleri düşünelim, kırmızı, beyaz, sarı, turuncu, pembe, geçişli renkler, kuşkusuz hepsi bunları gören bir insanın Allah'a hayranlık duyması için yeterlidir. Bu çiçekleri yaratan Allah'ın sonsuz kudretini kavrayamaması çok büyük bir nankörlük olur. Allah Kuran'da gördüğü yaratılış delillerini takdir edemeyen insanlardan şöyle bahsetmiştir:

 

Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerinden geçerler de, ona sırtlarını dönüp giderler. Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar. [Yusuf Suresi, 105-106]



DEVAMINI GÖSTER