Sayın Adnan Oktar'ın 30 Mayıs 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 30 Mayıs 2017

 

(Darbe Komisyonu’nun raporunda cemaatlerin akredite edilmesi önerildi.  Raporda şu ifadelere yer verildi; “Cemaat yapılarının çoğu açık, şeffaf olmaktan uzak olup genellikle faaliyetlerini gizlilik içinde ya da denetimlerden uzak şekilde yürütmektedir. Bu oluşumların sosyal ve dini meşruiyet, denetim, hukukilik, mali yapının şeffaflığı gibi kriterler bakımından akredite edilmesi hukuki düzenlemeler gerektirmektedir. Böylece gizli, gizemli programlar izleyen yapılanmaların kamu yararı çalışması adı altında zararlı faaliyetler yürütmesine göz yumulması engellenmiş olur” dendi.)

Orada Fethullah Gülen terör örgütünün meşruiyetini sağlayacak bir zemin hazırlayabilir bu tip mantıklar. Fethullah Gülen cemaati tamam tehlikeli bir cemaattir ama bütün cemaatler tehlikelidir, hepsi devlet için bir tehdittir mantığı oluyor. Bunun bir kurnazlık olma ihtimali var. Şöyle yani hükümet FETÖ çetesinin üzerine gitti, doğru. Ama bir tek FETÖ çetesi değil ki aynı yapılanma bütün vatan zemininde mevcut.  “Tarikatlar, cemaatler aynı mayadan, aynı kökten, aynı sistemden geliyor ve hepsinde aynı karakter var. Aynı felakete sebep olacak yapıda olduğu için hepsine FETÖ çetesine nasıl titiz davranılıyorsa bu yapıya da aynı şekilde titiz davranılması gerekir” yani “Türkiye çapındaki yapıya titiz davranılması gerekir” şeklinde de anlaşılabilir bazı insanlarca. O zaman hükümet bütün Müslümanlara karşı mücadele eden bir hareketmiş gibi algılatmak isteyen kişilerin sözü yerine gelmiş olur. Yani FETÖ çetesi ne diyordu? “Hükümetin derdi biz değiliz yani hedefi biz değiliz. Hükümetin hedefi İslam yani bunlar Türkiye’yi parçalamak, bölmek istiyorlar. İslam’ı da Türkiye’den kaldırmak istiyorlar. Dolayısıyla ilk bize pençe attılar yahut ilk bize gereğini yaptılar. Arkadan bütün cemaatlere bunu yapacaklar” diyorlardı. Bu çok yaygındı biliyorsunuz o zamanlar biz de bunun iftira olduğunu söylemiştik. Şimdi bu raporda bütün Müslüman cemaatlerin tamamının örtülü, anlaşılmaz, esrarengiz yapılanmalar olduğu, maddi yönden de gelirlerinin kuşkulu olduğu dolayısıyla denetime açık bir haline getirilmesi gerektiği ifade olunuyor değil mi, yanlış anlamadıysam? Evet, yani cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümet bütün Müslüman cemaatlere karşı tavır almamıştı. Böyle gösterilirse bu İngiliz derin devletinin istediği yapı olmuş olur.

 

Modern İslam Demek Sahabe İslamı Demektir, Peygamberimiz Döneminde Yaşanan İslam Demektir.

Peygamberimiz (sav)’in yaşadığı İslam neyse biz aynısını savunuyoruz. Tayyip Hocam’ın görüşü de aynısıdır. Peygamberimiz (sav) zamanında mezhepler yoktu. Kuran vardı sadece. Herkes Kuran’a uyuyordu. Peygamberimiz (sav) de Kuran’a uyuyordu. Dolayısıyla bir mezhep değil. “Adnancılık” diye de bir şey yok. O espri olarak söylenebilir. Ben onu şaka olarak söylüyorum arada sırada. Çocuklara, “Küçük minik Adnancı” falan diyorum. Ama Kuran talebesi olmak vardır. Peygamberimiz (sav) de Kuran talebesiydi. Ben de bir Kuran talebesiyim. Bütün Müslümanlar Kuran talebesidir. Dolayısıyla modern İslam demek, sahabe İslam’ı demektir. Tabii ki toplumun bütün kesimlerine bakıyorum. Hepsi destekliyor beni. Gelenekçi Ortodoks olanlar bile bilinçaltında destekliyorlar. Çocukları falan tam benim görüşümde zaten.

 

Taciz Veya Tecavüze Uğrayan Kadının Utanmasını Gerektiren Durum Yoktur

Genç kızlarda bu çok büyük bir hata oluyor. Mesela tecavüze uğruyor. Ömrü boyunca onun ızdırabı içinde. Kardeşim sen bir suç işlememişsin ki. Yani ortada bir suç yok. Ve sen masumsun. Hiçbir suçun yok. Dolayısıyla üzüleceğin bir şey de yok. Bazen toplumda kızın ailesi babası falan ters hareketlerde bulunuyorlar. O çocuk bir suç işlememiş ki ters harekette bulunuyorsun. Saygıda hürmette en ufak kusur olmaz. Hatta bir nevi üstün konumdadır. Çünkü ona sabrettiği için, Allah onu öyle imtihan ettiği için üstün konumda olur ve saygı duyarsın. Kaybedilen hiçbir şey olmaz. Orada üzülmek çok büyük bir hata. Kuran’a, İslam’a uygun bir hareket değil.

 

Peygamberimiz Ümmi İdi, Hz. İbrahim De Okul Bitirmedi Ama Hepsi Arifti, Müthiş Kaliteliydi

Peygamberimiz (sav)'in bir eğitimi yoktu, üniversite mezunu, lise, ortaokul hiçbir eğitim almadı.  Hz. İbrahim (as) da eğitim almadı. Hz. Nuh (as) da eğitim almadı. Eğitimi Allah vahiyle kalbine ilham eder. Ona arif kişi denir. Kalbine ilka olan güzel davranışlarla yaşar. Adam üç üniversite mezunu olur, hayvan gibidir, yani çok görgüsüz ve vahşi olur. Ama hiçbir eğitim almamış bir insan arif, olgun, derin bir insan olur. Bütün mesele, bütün konu Allah'a kalbi derin yakınlık, Allah korkusu, Allah sevgisidir. Eğer o tam anlamıyla varsa, Allah o kişiyi zaten sürekli kontrol altında tutar ve eğitir ve mükemmel olur. Dolayısıyla çok kaliteli olur.   

 

(“Bir evde kadının sözü mü geçmeli, erkeğin sözü mü?” sorusuna cevap)

Evin reisi annedir yani doğal olarak annedir, her şeye hakim ama bunun içinde tabii nezaket ve sevgi de vardır. Anneye ağırlık verilmesi lazım. Kadına hürmet eski Türk adetidir. Mesela Göktürklerde kadın çok yüce bir varlık olarak ele alınıyordu. Yüce biliniyordu ve ailenin reisi konumundaydı. Eski bir adet bu. Ama İslam ahlakına geçtiğimizde kadının baskı altındayken, kadının tam aksine kurtulmuş, rahatlamış bir insan konumuna getirdiğini görüyoruz. Bazıları diyorlar ki, “Kuran'daki bütün hükümler erkekler için.” Allah diyor ki erkeklere, “siz mücadeleye gidin, siz çalışın.” Bu ne demek? Kadına bakın ve kadın rahat etsin. Mesela kadın savaşa gitmiyor “gitmeyin” diyor, erkek gidiyor. Mesela “kadına” diyor Allah, “mehir verin, para verin, kadını evden çıkartmayın” erkeğe söylüyor Allah. Hep kadının rahatlığı için emirler. Bütün emirler Kuran'da hep erkeğedir ve hep kadının rahatı içindir, kadının konforu içindir. Dolayısıyla kadın kutsal bir varlık olduğu için, değerli olduğu için ailede hürmeten, nezaketen onun sözünün geçmesi güzel olur.

 

Kadınların Kıymetinin İyi Bilinmemesi Deccaliyetin Telkinleriyle Oluyor.

Kadınların sanatçı yönleri üstündür. Grift düşünür çok ince detay düşünürler yani erkeklerin göremeyecekleri çok ince detayları görürler. Sabır ve dayanıklılık güçleri yüksektir. Yani çok sabırlıdır kadınlar. Dayanma güçleri yüksektir. Yani tahammül gücü yüksektir. Güzel varlıklar. Mesela çok temizdir kadınlar, temizliğe daha dikkat ederler. Sanatçı ruhları çok önemli bence. Çok güçlü bir sanatçı ruh vardır kadınlarda. Renkleri, detayları daha güzel görürler. Sesleri daha detaylı duyarlar. Merhametlidir kadınlar, çok çok merhametlidir, daha merhametli olurlar. Say say bitmez, çok güzel varlıklardır kadınlar. Çok değerlidir. Kıymetlerinin iyi bilinmemesi deccaliyet sebebiyle oluyor. Zaman gelecek, Allah'ın bu büyük nimetleri çok yükseklerde olacaklar, baş tacı olacaklar. Cennette de hep onlar sultan gibidir. Cennetin en büyük nimetidir kadınlar.

 

Kardeşlerimiz, Yardımlaşmanın Artması Gerektiğini Söylerken Hayvanlara Bakılıyor İnsanlara Bakılmıyor Diye Örnek Vermesinler

Hayvanlardan örnek vermemeleri lazım. Yani şöyle diyebilirler mesela "Zalimlere, gaddarlara, insanlara imkan verilebiliyor, onlar" işte "ihya ediliyor" falan denebilir. Efendim, mesela "bomba yapmak istiyor adam, onunla ülkeleri bombalamak istiyor. Suudi Arabistan gidiyor onlara milyonlarca dolar para veriyor" bunlar örnek olarak verilebilir. Hayvanlar zaten ancak desteklenecek hale geldiler. Ancak korunuyorlar. Daha yeni elde ettik bunu. Şimdi o zaman "a yapmayalım" derler. Yani o suç gibi görünür, yanlış anlar insanlar onu. Öyle yapmasınlar da, hayvanlardan örnekler vermeyelim. O hiç olmaz öyle bir örnek çünkü onlar zaten ağzı var dili yok. Aç insan yine bir şey bulur, bir şekilde bir yiyecek bulur ama onun imkanı yok ki ne diliyle anlatabiliyor ne eliyle anlatabiliyor hiçbir şey yapamıyor. Onun muhtaçlığı daha şiddetlidir. Daha öncelikli olmuş oluyor dolayısıyla. Ve onun yiyeceği nedir? Nihayetinde bir avuç bir şey. Elbise falan da istemiyor bir şey de istemiyor. Bir avuç, iki tane yarım ekmek versen o onu hırlayarak yer büyük bir iştahla. Onu yapmasınlar yanlış oluyor o iyi niyetle yapıyorlar ama hiçbir kimse hayvanlardan örnek vererek açlığı veyahut insanlara ilgisizliği anlatmasınlar.

 

Putin’in Hataları Olabilir Ama Dünya Geneline Baktığımızda Samimi Olduğunu Görüyoruz

Putin kabadayıdır, delikanlıdır. Tipik kabadayıdır. Zeki delikanlıdır. Vicdanlıdır, Haktan yanadır tavrı. Hataları yok mu? Çok galiz hatalar yaptı, var hataları oluyor. Rus devletinin birçok elemanının hatası var. Mesela Suriye’deki olaylarda bombalamalar falan çok büyük hataları, çok büyük yanlışları var. Daha açıkçası büyük günahları var doğru bu. Ama genele baktığımızda dünya geneline baktığımızda Putin’in hakikaten dürüst, samimi, Allah’tan korkan biri olduğunu görüyoruz. Hep dindarlardan yanadır, Müslümanları korur. Musevileri korur, Hristiyanları korur. Kabadayı ve yiğittir. Dünyevi de bir hırsı yok yani dünyayla da bir bağı yok. Akşama kadar devlet işleriyle uğraşıyor. Bütün gençliğinden beri öyledir. O yönüyle biraz Tayyip Hoca’ya da benzer. Ama vicdan yönünden daha yüksektir Tayyip Hocam tabii. Kıyas olmaz. Ama hata günah yönüyle bakarsak o zaman hiç kimseyle bağlantı kuramayız. Öyle değerlendirmemek lazım. Özetle iyi bir insandır.

 

Müminin Ölüm Anından İtibaren Korku Yaşaması Diye Bir Şey Olmaz.

Cennet çok akıllı bir yerdir. Cennetin tamamı akıldır zaten. Allah’ın aklının hakim olduğu bir yerdir cennet. Ölüm anından itibaren insanı tedirgin edecek hiçbir şey olmaz. Gereksiz korkuları yaşayacaklarını falan zannediyorlar. Öyle bir şey olmaz Müslümanda. Ölüm anında ki çoğu kişi de beden ölümünden önce ölürler. Yani adam gözü anlamsızlaşıyor falan yaşıyor zannediyor halbuki çoktan ölmüş oluyor. Hatta böyle konuşmaları da bazen abuk sabuk da olur. Mesela garip şeyler konuşur. Ama bazen de son ana kadar şuuru açıktır. Son ana kadar şuuru açık olanlar da hep mesela Peygamberimiz (sav)’de öyle “Refik-i Ala’ya” dedi. Elini kaldırdı o mübarek sağ elini yani “Yüce Dosta” dedi. Eli düştü. O kadar. Bak vefat edeceği anı biliyor.

 

(“İslam’dan önce çarşaf var mıydı?” sorusuna cevap)

Tabii. Hristiyanlıkta, Musevilikte kara çarşaf var. Musevi hanımlar İsrail’de çarşafla geziyorlar. Tarihi resimlere de bakın hep çarşaflıdırlar. Hristiyan kadınlar da hatta şu anda da Sicilya’da hanımlar Hristiyan hanımlar hep siyah çarşafla geçerler. O bütün dinlerde kadınların korunması için Allah tarafından mümin kadınlara tavsiye edildiği anlaşılıyor. Ama dekolte bir hanımın rahat etmesi için tedbirdir. Kuran’da Allah kadınların dekolte olduğunu kabul ediyor zaten Allah. Dekolte kıyafetiniz var ama dışarı çıkarken sizi rahatsız ederler kötü insanlar olabilir, yanlış insanlar olabilir size sarkıntılık yapmak isterler, kötü söz söylerler bundan korunmak için güzelliğinizi dekoltenizi örtün diyor çarşafla. O beladan kurtulduktan sonra yine açacak, yine dekoltesini yaşayacak kadın. Kuran’ın hükmü budur.

 

Kuran Çok Açık Ve Nettir Kuran'ı Okuyan Her İnsan Açık Ve Net Ayetleri Anlar

Kuran’ı açtıklarında bu delikanlılar var ya hanımlar gençler görüyoruz hepsi aklı başında hepsi Kuran’ı tek anlarlar başka türlü anlamazlar. Gönülleri çok rahat olsun. Mesela namazı anlatalım tek anlarlar. Başka türlü yani mesela yüz kişi olsun biz burada anlatalım muhalif anlayan olmaz. Mealini açıkladığımızda Kuran’ın anlamını açıkladığımızda tek türlü anlanır. Mesela zekatı açıkladığımızda ayetle tek şekilde anlaşılır. Üç-dört şekilde anlaşılmıyor Kuran. O konuda anlatım yapanlara inanmasınlar. Öyle değil. Kuran çok açık sarihtir. Çok keskin sarih açıktır. Anlaşıldı. Mesela ben buraya geldim ne anlıyoruz? Birisi buraya gelmiş. Kuran’da bunun kadar açıktır. Mesela “Namaz kılın” diyor açık net. Zamanlarını belirtiyor açık ve net. Hiç karmaşık imalı kapalı bir hüküm yoktur. Kuran’da hüküm açık ve muhkem olması gerekir. Açık ve muhkem hükümlerden biz sorumluyuz. İma olduğu iddiasıyla anlam çıkaranlara uymasınlar. Çünkü o Allah’ın hükmü olmaz. O onun zekasının bir ürünü olur. Allah’ın hükmü olması için açık sarih hüküm olması lazım. Muhkem, keskin, anlaşılır Allah’ın açıklaması olması lazım.

 

Bir Çok İnsan Ölüdür, Zombi Varlıktır

Beynimizin içinde biz bir şey görüyoruz mesela bin kişinin katledildiğini görüyoruz beynimizin içinde. Aynısını rüyamızda da görüyoruz, bin kişi katlediliyor adam hopluyor bayağı panik oluyor “vah vah” diyor. Ertesi gün bir uyanıyorsun bin kişi katledilmemiş, sadece sen orada imtihan olmuşsun. Beyninin içindeki görüntünün ne olduğunu sadece Allah bilir, sen dışarıda ne olduğunu bilemezsin. Beyninin içinde o görüntüyü görürsün. Bir buçuk yaşındaysa zaten canı çok önceden alınır. Çocukların canı çok çok önceden alınır. Yani hiçbir çocuk ölüm acısını duymaz. Öyle bir şey olmaz. Zaten imtihan diye bir konu olmaz, bitmiş imtihanı çocuğun sabi zaten. Onlar cennetten getiriliyor yine cennete götürülüyor, o kadar. Sadece göstermek için Cenab-ı Allah getirir, gösterir ve geri götürür. Herhalde anlamıştır kardeşimiz ama detaylandırabilirim daha da. Akıl hastası olan kişi de mesela kırk yaşında akıl hastası, kırk yaşında ölmüş oluyor. Yürüyor olması, konuşuyor olmasıyla alakası yok, birçok insan ölüdür. Dünyadaki insanların ölü olduğu bir gösterilse insanlara insanlar yaşayamazlar çok korkarlar. Mesela işyerindeki insanların birçoğu ölü oluyor haberi olmuyor yani zombi, bildiğin ölü normal. Yok. Robot gibi özel yaşatılıyor. O da öyle yani mesela kırk yaşında akıl hastası oluyorsa kırk yaşında ahirete gitmiş oluyor. Bedeni kalır seksen yaşına kadar yaşar. O önemli değil ikinci beniyle yaşar.

 

Allah'a İnandığını Söyleyip Dine İnanmadığını Söyleyenler Haşa Allah'ın İnsanlardan Habersiz Olduğunu Söylemiş Oluyorlar.

Şimdi “Allah var” diyorsun tamam, “insanlardan haberi yok” diyorsun “olaylardan haberi yok, kainattan haberi yok.” Allah olmuyor ki anlattığın, başka bir şeyden bahsediyorsun sen. Aciz bir varlıktan bahsediyorsun. Yani insanın bile kainattan haberi var, insanın bile insandan haberi var ama senin söylediğin Allah olmuyor zaten bir ilah oluyor bir değişik ilahtan bahsediyorsun. Onun Allah’ın gücüyle hiç açıklanamayacak şekilde dünyadan ve dünyadaki insanlardan haberi yok. Olmaz. Eğer “Allah dünyadaki insanları görüyor, biliyor içini dışını her şeyini biliyor” diyorsan o zaman şunu diyorsun, “hiçbir amacı yok” diyorsun “Allah’ın.” Yani mesela bardağın amacı var, ayakkabının amacı var, gözlüğün amacı var, ceketin amacı var, arabanın amacı var her şeyin amacı var” diyorsun “ama kainatın amacı yok” diyorsun, “hiçbir amaç olmadan yapmış Allah” diyorsun. Yani “Allah’ın hiçbir gayesi yokmuş” diyorsun. Bu olmaz yani bu kadar mantık çöküntüsü olmaz.

 

Akılcı Düşünen Allah'ı Seven Bir İnsanı Yalnızlık Olgunlaştırır, Derin Düşündürür

Eğer akılcı düşünüyorsa Allah’ı severek, Allah’a sığınarak düşünüyorsa olgunlaştırır ama öbür türlü şizofren bir yapıya doğru götürür. İçine kapanır asosyal ve dengesiz olabilir. Ama Allah’ı seviyorsa mesela Peygamberimiz (sav) yalnız Hira Mağarası’na çekiliyordu, candan tefekkürleri oluyordu. Mesela tarikatlarda çilehaneler vardır. Yalnız kalır orada şahıs kırk gün hiç kimse ile görüşmez. Bazen de camilerde itikafa çekilirler, Kuran’da da var. Yalnız kalır, derin düşünür. Tefekkür eder. Kendini analiz eder. Eksiği kusuru var mı onları düzeltir. İmanını derinleştirir. Ama Allah ile yoğun bağlantıyla olur bu. Allah’ı çok severek olur.

 

Pozitif Ve Negatif Utangaçlık Vardır

Utangaç, iyi utangaç olmaları, kötü bir şey değil. Ama tabii bazen utangaçlık konuşma yeteneğini bozdurabilir, samimi sevgisini ifade etmesini engeller yani iki türlü utangaçlık var. Bir; adam birisi hayasızlık yapar, insan onun adına utanır kızarır yani oradan geri gider; bu faydalı. Ama mesela iltifat ediyor utanıyor, bir şey konuşuyor utanıyor, bir şey söyleyemiyor. Sevdiğini söyleyemiyor yani bu negatif etkisi. Yani negatif utangaçlıktır bu, olumsuz utangaçlık, bu bir zarar. Orada açıkça şeytanın oyuncağı olmuş oluyor. Olur mu? Sevgi gürül gürül anlatılır. Coşku gürül gürül anlatılır. Kelime eksiltilmez. Mesela “seviyor musun?” diyorsun. “Sence?” diyor. Yani böyle bir cevap olur mu? Ağırına gidiyor. “Tabii seviyorum” de yani. Utanılacak bir şey yok onda. Gurur yapacak bir şey de yok.

 

Namaz Vakitli Olarak Farz Kılınmıştır

Kaza namazı Kuran’ın üslubunda hiç öyle bir şey yok Allah’ın anlattığı şeyde. “…namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.” (Nisa Suresi, 103) Adam ne diyor? “Yok sen Allah’ın ne dediğine bakma. Vakitli olarak farz kılmış gibi görüyorsun kendini ama öyle bir şey yok. Geri vakte doğru da gidebilirsin” diyor. Yani “vakitli kıl ayrı da” diyor “vaktin gerisine doğru da gidebilirsin” diyor. Allah diyor ki “vakti geldiğinde kılacaksın” Vakitli olarak. Vakti geçtiyse. Abdest yoksa namaz olmaz. Vakti girmediyse de namaz yoktur. Yani sen adam sabah namazını öğlen kılıyor, “borç kılıyorum” diyor. Allah’ın dediğini beğenmiyor. Bak, Allah “vakitleri belirlenmiş bir farzdır.” dedi mi bitti. Artık onun geçtiği görülüyor. O vakitte kıldın mı sen? Kılmamışsın. Şimdi bak “sabah vaktinde” diyor iki rekat namaz kılacak farz namaz. Kıldın mı? Kılmadın, geçti. Artık öğlen onun kazasını yapamazsın. Öyle bir şey olmaz. Bitmiş o. Ertesi gün sabahına da yapamazsın. Ertesi gün sadece o günün farzını kılabilirsin, o kadar.

 

Müslüman Yemez İçmez Yerde Oturur Kalite Bilmez Diye Biliyorlar. Biz Bu İmajı Yerle Bir Ettik

Bir de saraylar Müslümanların olsun yani Müslümanlar sarayları kullansınlar, o yönüyle de güzel olur. Küfrü, deccaliyeti kızdırmak için de güzel olur. Çünkü Müslümanlar oralara gelemez, yiyemez. Mesela kaliteli bir arabaya binemez, kaliteli bir evde oturamaz, kaliteli eşya kullanamaz. Hep sürünür, ezilir, küfredilir, bağırılır, çağırılır. İşte “gerici” denilir “yobaz” denilir gibi bir inanç var idi. Biz bunu patlattık yerle bir ettik. Dümdüz oldular. Zaten şu anki feryatlarının dertlerinin kökeninde de o var. Yani bu kadar bağırmalarının nedeni o. Yani “Nasıl olur da bu nimetlere siz kapıyı açarsınız? Bu nimetler bizimdi. Nasıl bizim elimizden alırsınız? Biz kenarda kaldık. Müslümanların eline geçti bu nimetler. Güzel kadınlar, güzel evler, güzel arabalar, güzel elbiseler, güzel olan her şey nasıl sizin elinize geçer? Nasıl güzel müzik dinlersiniz? Nasıl güzel eğlenirsiniz? Bizimdi bunlar. Bizim elimizden aldınız. Vah vah bize” kafasındalar. Onun için bazı cahil cühelayı da ayaklandırıyorlar. Onlar da onların matemine eşlik ediyor. Halbuki adamların derdi onları ezmek zaten.

 

Kuran'ın Hiçbir Bilgisi Yanlış Çıkmamıştır. Edebi Yönden Benzeri Yoktur

Diğer dinlerle kıyasladığımızda anlıyoruz zaten. Hristiyanlıkla, Musevilikle kıyasladığımızda değişmediği her yerinden anlaşılıyor. Mantıksız hiçbir yer yok. Hepsi tutarlı ve hepsi de iki dindeki eksiklikleri, yanlışlıkları çok düzgün düzenleyen, o hataları gideren üslup içerisinde Allah tarafından indirilmiş. Çelişki yok. Yani hiçbir çelişki yok. 6666 ayet içerisinde hiçbir çelişki, mesela Tevrat ve İncil’in çelişkileri çok fazla var ama Kuran’da yok. Hiç yok. Bir de hayret edilecek şekilde modern bilimin yeni bulduğu gerçekleri 1400 yıl önce bildirmiş. Mesela yerin göğün birleşik olduğunu söylüyor ilk başlangıçta Cenab-ı Allah, “sonra ayırdık” diyor. Mesela bu yeni bulunan bir şey, bilinecek bir şey değil. Bir de hiçbir dediği Kuran’ın yanlış çıkmamış. Yani 6666 ayetten hiçbiri 1400 yıldan beri yanlış çıkmamış. Yani “bak, burada hata yapılmış, burada yanlıştır” diye hiç kimse ortaya çıkmadı. Yok. Bir de benzeri edebi yönden yapılamıyor, o da çok şaşırtıcı. Edebiyatçılar bunu bilir tabii, herkes bilmez. Yani edebiyatla, şiirle ilgilenen herkes bilir. Benzeri yazılamıyor, hazırlanamıyor. Bu deliller yüzlerce, binlerce çoğaltılır.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler