Sayın Adnan Oktar'ın 10 Kasım 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 10 Kasım 2016

 

Atatürk'ün Asaleti, Kalitesi, Modernliği, Aydınlığı, Görgüsü, Nezaketi Muhteşemdi. Gerçek Bir Osmanlı Paşası İdi

Bugün rahmetli Atatürk’ün, koç yiğidimizin, aslanımızın şehadetinin yıldönümü. Şehit ettiler biliyorsunuz. Çünkü zehirlediler. Aslan gibi delikanlı hiçbir şeyi yoktu elli yedi yaş nedir? Elli yedi gencecik yaş. Mahvettiler. Elli yedi yaşında fotoğrafı var, bayağı çökmüş. Bir umursamazlık, ferahlık, yalnız bırakmalar. İngiliz derin devletinin kahpe bir oyunuyla kalleşçe şehit edildiği anlaşılıyor. Elli yedi yaşında bir insan böyle olmaz. Sahip de çıkmamışlar, çok çok ayıp etmişler ama çok çok ayıp etmişler. Daha hala duruyor orada kilo hesabıyla kinin. Zoruna ne oluyor? Sirozda kinin kullanılır mı? Siroz teşhisi koyulduğu halde kinin, kilo hesabıyla.

Halbuki orada en az yirmi-otuz böyle yaşlı anne falan orada güzel her şeyiyle ilgilenebilirdi sarayın. Mesela yerleri siler süpürür. Orayı bir kere hamam gibi sıcak yapacaksın. Madem orada tutuyorsunuz. Yemesi içmesi. “Paşam sigara Allah rızası için” dersin, sigara sakın, içki. “Paşam bak bizi seviyorsan Allah rızası için içme.” Bu nezaketli bir insan. Gece gündüz, gece gündüz sigara sigara sigara, içki, mahvettiler aslan gibi delikanlımızı. Herhalde o da sıkılıyordu anladığım kadarıyla. Çünkü bütün sorumluluk üstüne, belalar hep üstüne. İngiliz derin devleti bir yandan tehdit ediyor, bilmem kim tehdit ediyor. Bir de Osmanlı’dan kalma bir gelenek içki, sigara. Dur diyen olmamış. Halbuki Atatürk Orman Çiftliği’nde ona güzel böyle bir köy evi gibi bir çiftlik evi ahşaptan mükemmel bir şey yapsalar Osmanlı donatsalar orası çok uygun. İklimi de iyi. İçkiyi sigarayı da tamamen keseceksin, güzel kuzu eti falan böyle ayran, çiftliğin ayranı sakin bir hayatla çok uzun yaşayabilirdi. Tabii kaderi öyleymiş ayrı.

 

Sevgi Olmazsa Kainatın Hiçbir Anlamı Kalmaz. Cennet De Sevgiyle Anlamlıdır.

Sevgi olmazsa kainatın hiçbir anlamı kalmaz, cennetin de anlamı kalmaz, dünyanın da anlamı kalmaz. Korkmamızı sevgi için istiyor Allah. Çünkü korku olmadığında adam pervasız davranıyor birçok insan. Allah’ın yasaklarına uymuyor. O zaman saygı kalmıyor. Saygı kalmayınca sevgi kalır mı? Allah’ın dediğine uymuyorsan nasıl seviyorsun yani? Sevdiğin bir şey söylüyor sen yapmıyorsan sevmiyorsun demektir, anlamı bu. Bir de sevgilimiz bizden çok güzel şeyler istiyor. Namaz çok ferahlatıcı, çok güzel. “Beni anın” diyor “Bana dua edin” diyor, “size icabet edeyim” diyor. İcabet ettiğini gösteriyor.

Güzellikleri iyi temaşa etmek lazım. Böcekler, çiçekler, kuşlar onun için tabiat ortamı çok önemli. Şehir tehlikeli bir şey, her yerin şehir olması. Yaymak lazım şehri, bahçeli evler olacak, çocuklar görecek çiçekleri böcekleri, kuşları, örümceği, hatta salyangoza varıncaya kadar hepsini görecek. Sincabı görecek, tavşanı görecek.

 

Allah İmtihanı Hep Makul Düzeyde Yaratıyor. Peygamberimiz Birçok Savaşa Giriyor Ama Hiç Ciddi Yaralanmıyor

İmtihanı Allah müminlerde makul düzeyde yapıyor mesela Resulullah (sav)’da hiç yaralama yapmadı Cenab-ı Allah. İstese yapardı. Savaş ortamı var. Çok gazveye gitti, çok savaşa gitti. Sahabelerde yaptı Cenab-ı Allah. Burun koptu, çene koptu, kol-bacak koptu. Ama Resulullah (sav) da ona müsaade etmedi. İmtihanı diğer yönden ağır olduğu için Allah dengede tutuyor. Bir de itibarı açısından müsaade etmedi Allah çünkü müminlerde burukluk meydana gelebilirdi. Mesela kolu kopsa, bacağı kopsa yahut çenesi falan kopsa burukluk meydana gelebilirdi. Bak, Cenab-ı Allah’ın inceliğine, güzelliğine bak, yaralanma meydana getirtmedi. Bütün savaşlara girdiği halde ne bir ok mızrağı, ne bir şey hiçbir şey isabet etmedi. Kılıç da isabet etmedi. Bir tek şu mübarek ön dişi kırıldı, kesici dişlerden biraz daha, azı dişlerden yakın yerdeki diş, azı dişlerden son ön kısma en yakın olan diş. O kırıldı o kadar. Onun dışında hiç yara almadı Allah’a şükür. İmtihanı Cenab-ı Allah tam yapıyor. Mesela istese şehit de ederdi Allah ya da daha gençken şehit edebilirdi, şehit etmedi. Çok büyük mucize bu. Yaralanmaması mucize, şehit edilmemesi mucize. Ağır hastalık vermedi. Büyük urlar, büyük hastalıklar o tip bir hastalık vermedi. Asrı sahabede çok. Mesela Ebu Bekir (ra)’da da öyle, öncü oldukları için Allah onda ağır bir hastalık, ağır yaralanma yapmadı. Hz. Ömer (ra)’da da olmadı. Bu çok büyük mucize. Hz. Ali (ra)’da olmadı. Hz. Ali (ra)’nın o güzel yeşil gözleri çok herhalde konjonktivit bahar nezlesi, sürekli kıpkırmızı, alerjik. Çiçek mevsiminde kıpkırmızı oluyor bayağı da ağrıyor. O zaman ilaç yok, alerji ilaçları yok hiçbir ilaç yok. Resulullah (sav)  işte sadece yıkamasını söylüyor ki iyi bir yöntem. Güneşe çıkmaması, dinlenmesi. Ama bak sahabelerden en sevilenlere onlar da örnek oldukları için onlarda da Allah yaralama yapmadı, büyük yaralama. Yani son derece makul, savaşlara zaten bizzat giriyorlar. Hz. Ali (ra) önde savaşıyordu biliyorsunuz. Resulullah (sav) da öyle. Yani mesela çene, burun kopması, kulak kopması, el-bilek kopması, ayak kopması bunlar olmadı. Bunlar mucizedir. Diğer sahabelerde çok fazla oldu. Hep bacağı kopan, kolu kopan çok fazla var. Çenesi kopan, burnu kopan. Gözleri çıkan var mesela ok buradan giriyor öbür taraftan çıkıyor, iki gözü birden çıkıyor. Ama müthiş bir tevekkül. Onlar tabii tarihi olduğu için verdikleri cevaplar, “ne diyorsun?” diyorlar “gözün çıktı, iki gözün?” “Resulullah (sav)’ı göremeyeceğim bir tek o yüzden bir zorluk çekiyorum” diyor. O kadar. Normalde iki gözü çıkmış aynı aşk aynı şevkle. Müthiş bir imtihan, tabii cennet belli mekanı yani. Ona o şekilde tevekkül ediyorsa bitti. Çünkü bizim aldığımız sevabın yüz bin misli alıyor onlar. Yüz bin misli, iki yüz bin misli alıyor. Göz çıkması çünkü çok mühim bir şey. İki gözü birden çıkıyor Allah yolunda. Tam alenen aşk. Tam aşk ifadesi, tam aşık eylemi. Gözü dönmüş aşıklar olur ya. Allah için bir cinnet hali geliyor sevgiden. İşte Allah’ın istediği de bu. Yoksa ne yapsın Cenab-ı Allah yani. “Size eza edip de ne yapacak?” diyor “Cenab-ı Allah.” Cehennem tehdidinin hepsinin sebebi o. Cehennemin sebebi de o. Cehennemden Allah hoşlandığından değil, beğendiğinden değil. Sırf sevginin oluşması için cehennemi istiyor. Çünkü başka türlü, insan, Allah diyor ya ayette “zalim ve cahil” “zeluma ve cehula” diyor Allah. Cahil ve zalim ve sabırsız, aceleden yaratılıyor. Tevekkülde sorun çıkıyor. Bunlardan işte burada imtihanla sabrederek, irade kullanarak kurtuluyoruz. Allah tabii öyle suni Kendini sevdirebilir istese. Ama bu olmaz. Mesela meleklere sevdiriyor, emrediyor seviyorlar. Ama insanda öyle değil. İnsana Allah Allahsız olabileceği deliller de sunuyor, Allah’a inanacağı deliller de sunuyor. Eğer yüksek vicdana sahipse Allah’ın lehine olan delilleri kullanıp Allah’tan yana oluyor. Eğer imanı zayıfsa işte Darwinizm’e inanıyor, materyalizme inanıyor veyahut işte hayta gençler bir şeyler söylüyor onlara inanıyor veyahut milletin dünyaya dalmasına bakıyor bazı kişilerin o da dünyaya dalıyor. Yok çoluk çocuğa karışacağım diyor, yok evler alacağım. Çoluk çocuğu ne yapıyor? Morgda başında bekliyor çocuk, çocuk sana ne yapsın yani? Çocuk seni sonsuz etmez. Çocuğun yapacağı hiçbir şey yok. En fazla hastanede can çekişirken başında bekler. O da gelirse.

 

Kadının Kıymetini Bilmemek Çok Büyük Anormalliktir.  Kadın Dünyadaki En Güzel Varlık, En Güzel Nimetlerden Biridir

Kız çocukları ne tatlı varlıklar. İnsanlar onların kıymetini bilmiyor. Bir kadın zıtlığı oluşmuş. Çiçeğin kıymetini bilmemek gibi mesela kedinin kıymetini de bilmiyorlardı. Kedinin kıymetini öğrettik. Kediden hatta nefret ediyordu bayağı bir kısmı. Bütün dünyada bir kediseverlik salgını çıktı, gördünüz. Kadın da dünyadaki en güzel varlıktır. Daha üstüne varlık yok güzellikte. Ama bakımlı güzel olur kadın. Bakımlı, makyaj yapacak, bakımlı olacak, dekolte olacak. Saygı göstereceksin, nezaket göstereceksin, iffetine titiz olacaksın. Avrupa'da falan öyle. Mesela kadın arabadan inerken sanki kraliçe karşılıyor gibi karşılıyorlar. Elinden tutuyor, nezaketli indiriliyor. Tam dekolte, göğüs dekoltesi var, sırt dekoltesi var, ta beline kadar dekolte oluyor. Mini etek de giyiyor. Ama bu saygıyı kat kat daha da artırıyor. Çünkü onun bir nezaket, güzellik olarak onu yaptığını herkes biliyor. Yani ite kopuğa eğlence çıksın diye yapmıyor onu. Allah’ın nimetini zahir etmiş oluyor. Saygıya layık bir harekettir o. Cıvıklık için değildir.

 

(“Siz IŞİD’in ancak ilimle, irfanla etkisiz hale gelebileceğini söylemiştiniz. Ama şu anda Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde onlarca ülkenin ordusu IŞİD’i yavaş yavaş bitiriyor. Ellerindeki toprakları da almaya başladılar.” sorusuna cevap)

Tamam da şimdi IŞİD bazen karşı saldırı yapıyor. Adamlar püskürtüyorlar, geri kaçıyor. Bazen de geri çekiliyorlar. Bu geri çekilme işlemi çok içlere kadar da olabilir. Yani geri çekilme, ricat demek mağlubiyet anlamına gelmez. Bütün savaşlarda savaş taktiğidir. Ricat, geri çekilip daha şiddetli, daha güçlü bir atak yapmak için olur. IŞİD’in felsefesi, mantığı şu; kendisi orada yerleşik kalırsa dışarıdan bir saldırı olduğunda stratejik yönden en kötü durumda olur. Çünkü yerleşik bir yeri ele geçirmek çok kolaydır. Yani dışarıdan saldırı çok kolaydır. Yerleşik bir yeri muhafaza hatta çok çok zordur. Mesela onun için biz PKK’ya karşı dezavantajlı oluyoruz. Mesela karakola saldırıyor o avantajlı oluyor. Mesela on kişiyle saldırıyor. Ama karakol orada sabit kalmak durumunda kalıyor. Onun için şimdi onlar da orada sabit kalacağı için, çok fazla mühimmat ve asker yığacakları için, IŞİD’in saldırması için muazzam bir zemin meydana gelmiş oluyor. IŞİD nihai saldırısını yapmadı. Sadece gerilere doğru çekiliyor. Orada bir strateji yaptığı, bir taktik uyguladığı açıkça görülüyor. Adam kaybı yok şu an IŞİD’in. Yani hiç adam kaybı vermeden geri çekiliyorlar. İsteseler geri atak yapıp, o işgal edilen yerlerin hepsini yani iki-üç gün içinde alabilirler. Yani çok rahat alabilirler. Ama onların istediği benim gördüğüm oraya çok daha fazla mühimmat ve çok daha fazla asker gelmesini istiyorlar. Çünkü benim gördüğüm mühimmata ihtiyaçları var, erzaka ihtiyaçları var. Yeteri kadar mühimmat ve erzak gelmedi şu an oraya. Yani bomboş oralar, kullanılmayacak durumda. O yüzden de onlar bir karşı atağa ciddi anlamda geçmiyorlar. Eğer oraya yeteri kadar askeri malzeme, mühimmat, lojistik malzemeler işte lojistik araçlar şunlar bunlar gelirse benim kanaatim gözlerini kırpmazlar. Yani hallaç pamuğunu çevirirler. Zannettikleri gibi değil. Ama gönüllü çekileceklerini ben daha önce söylemiştim. Hatta hiç bu operasyon başlamadan önce, “Türkiye söylese onlar zaten çekilirler” dedim. Nitekim Türkiye söyleyince de çekilmeye başladılar. İsteseler çatışırlardı yani direnirlerdi. Direnmediler. Hiç zayiat vermeden çekildiler. Bütün silah ve mühimmatlarıyla geri çekildiler. Hiçbir şekilde silah bırakmadılar. Yani oraya giren kişiler sadece yıkılmış evler, tahrip edilmiş mekanlar, boş kutular falan buldular, boş çuvallar. Yani hiçbir şey bulmadılar. Dolayısıyla daha o kastedilen mücadelenin olmadığını görüyoruz. Tabii biz karşı tarafı da desteklemiyoruz. İki tarafı da desteklemiyoruz. Kan akıtarak olmaz bu işler. Fikirle olur, anlatımla olur, şefkatle, merhametle olur. Ama Allah muhafaza bir saldırı varsa nefsi savunma olabilir. Onda da aşırıya gitmemek lazım, o kadar.

 

(“IŞİD ve Müslüman kelimeleri yan yana kullanılamaz.” yorumuna cevap)

Ama tarih boyunca Müslümanlar çok kan akıtmış. Yani şiddet Müslümanların bir kısmında olmuş. Gelenekçi Müslümanlarda var. El Kaide’de şunda bunda var ama aynı şekilde İran da şu an Müslümanları asıyor. Suudi Arabistan’da kılıçla doğruyor, o da kesiyor. Dolayısıyla bir inanç bozukluğu hakim. Bu da ancak Mehdiyet’le olur yine. Dönüp dolaşıp konu aynı noktaya geliyor. Neyine kızıyorsunuz? Sünni düşüncede bu yok mu? Namaz kılmayan kesiliyor, oruç tutmayan kesiliyor. Sakalını kesen kesiliyor. Hemen hemen her konuda her şeyin karşılığı doğranmak. Onun için şimdi sana sorsam, sen de gelenekçi İslam’ı savunduğun ortaya çıkar. Bir de bakacağız ki sen de farkına varmadan aynı kafanın içindesin. Tabii iyi niyetle gelenekçi İslam’ı savunuyorlar. Yani Müslümanlara laf gelmesin, İslam’dan taviz olmasın. Halbuki İslam’dan taviz değil ki o, İslam’a ilave edilmiş bir şirk hükmü. Sen onu kahramanlık zannediyorsun şirk hükmünü. Allah adına söylenmiş bir yalanı muhafaza etmeyi kahramanlık, Müslüman mücahitliği, cihat ruhu olarak görüyor. Halbuki öyle bir şey yok. Hurafe, Allah adına söylenmiş bir yalan var. Sen ona uymadığında kahramanlık yapmış olursun. Uyduğunda Allah’ın dinine tavır almış olursun. Olmaz.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” açıklaması yaptı ve şunları söyledi; “Bugün gidin Suriye’ye Irak’a herhangi bir yere, insanlara Türkiye ile ilgili kanaatlerini sorun. Asla zulüm, katliam gibi ifadeler duyamazsınız. Biz oralardan ayrılalı bir asır oldu ancak oralardaki insanların bekleyişi hiç bitmedi. Türkiye, Türkiye’den büyüktür yani biz 780 bin kilometrekareye hapis olamayız. Bizim fiziki sınırlarımız başka gönül sınırlarımız başkadır. Kırım’daki, Makedonya’daki, Kafkasya’daki kardeşlerimiz fiziki sınırlarımızın dışında olabilir ama gönül sınırlarımızın içinde, kalbimizin tam ortasındadır.”)

Tayyip Hocam sağlam ülkücü maşaAllah, üslupları güzel. Tayyip Hocam’ın bu yönü iki yıldan beri bilenler tarafından biliniyor. O yüzden iyi destek var Tayyip Hocam’a. Sağlam delikanlıdır yani vatan, millet, bayrak, devlet dedin mi gözü hiçbir şey görmez. Bu üslubu da çok iyi olmuş. Çok köklü slogan olan ifadeler. Faydalı, güzel konuşmuş.

 

İnkarcıların Müminlere Karşı Gizli Ve Açık Alaycı Tavrı Allah'ın Yarattığı Özel Durumlardan Biridir

Şeytandan Allah’a sığınırım. “Doğrusu, “suç ve günah işleyenler”, kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi.” (Mutaffifin Suresi, 29) Dünyada çok rastlanan bir şeydir. Allah yaratır, müminlere karşı dünya çapında binlerce seneden beri müminlere gülünür. Küfür güler öyle, bir fıtrat olarak Allah yaratıyor. Konu bulur güler münasebetsiz bir şekilde. “Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi.” (Mutaffifin Suresi, 30) Yine küfürde kaş-göz işareti, işaretleşme, imalar, gizli alaycılık, güya sezdirmeden alay etme yaygın bir özelliktir. İngiliz derin devletinin elemanlarında da var bu. Züppelerde, çakallarda, kaşar tiplerde çok rastlanır, bilinir bu. “Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi.” (Mutaffifin Suresi, 31)  Bir yapmacık neşeleri olur bunların böyle dana böğürtüsü gibi. Samimiyetsiz gülüş, samimiyetsiz bir neşe anlayışları vardır. Kuran ona dikkat çekiyor. “Müminleri gördükleri zaman ise: “Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır” derlerdi.” (Mutaffifin Suresi, 32) Şaşkın, şaşırmış, doğru yolda olmayan ve sapkın; görüşleri, düşünceleri, her şeyi sapkın, anormal adamlar diyor. Küfrün zaten sevgisizlik anlayışında temel kelimelerdir bunlar. Temel düşüncedir yani Müslümanı mutlaka sapkın, yanlış yolda, hasta olarak görme eğilimindedirler. İnandığından değil o, bir slogan, öyle görmek isterler. “Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi.” (Mutaffifin Suresi, 33)  “Onların üzerine vazife değil” diyor Allah. “Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler.” (Mutaffifin Suresi, 34) Müminlerin bir özelliği olarak ahirette küfrü Allah onlara hep komik gösteriyor, müminleri güldürüyorlar. “Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle.” (Mutaffifin Suresi, 35)  Oturdukları koltuklarda onların haline gülüyorlar. “Nasıl, kafir olanlar, işlediklerinin ‘feci karşılığını gördüler mi?’” (Mutaffifin Suresi, 36)  diyor Allah. O tip bir alaycılık Müslüman için imtihan unsurudur. Ama Müslüman tabii böyle bir şempanze ordusuyla karşılaşmış gibi, bir uzman gözüyle onları değerlendirecek. Yani küfürden bir insan eğer ahlaksızlık yapıyorsa Afrika’da şempanzeleri maymunları inceleyen bir bilim adamının akılcılığıyla, sinirlenmeden, şaşırmadan onları analiz ederek değerlendirecek, bakacak, düzeltmeye ve tedavi etmeye çalışacak.

Mesela şu an bir savaş var; kökeninde Mehdiyet var. Onun da kökeninde sevgi var yine. Mesela IŞİD de Allah’ı sevdiği için savaşıyor. Ona karşı olanlar da Allah’ı sevdiğini iddia ederek onlara karşı savaşıyor. Kökeninde yine sevgi var fakat sevgi yanlış uygulandığı için terör meydana geliyor. Allah korkusu yerli yerine oturmadığı için şiddet meydana geliyor. Akıl kenara gitmiş oluyor. Kuran’ın dışında yoldan kaynaklanan şirk mantığı kendini göstermiş oluyor. Şirk insana işte böyle acı ve sıkıntı veriyor. Zorlama oluyor yani.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler