Sayın Adnan Oktar'ın 10 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

10 Eylül 2016; A9 TV

 

(Suriye’de IŞİD saldırısı olduğu iddia edilen bir saldırıda tankımız isabet aldı. 3 askerimiz şehit oldu bir askerimiz yaralandı.)

Allah gani gani rahmet etsin. Allah şehadet şerbetini içirmiş, şehadetle şereflendirmiş Allah şehadetini kabul etsin, makbul etsin. Annesine babasına uzun ömür, sevdiklerine sabrı cemil nasip etsin Cenab-ı Allah. Fakat IŞİD saldırısı olduğuna ben inanmıyorum doğrudan PKK’nın olayı. Çünkü PKK’ya alan açmak istiyor Amerika, Türkiye’yi de bu konuda kullanmak istiyor. Bölge boydan boya PKK kontrolünde zaten. Türkiye’nin 900 kilometrelik sınırı çaka çaka PKK’lıyla dolu. Bizim hiç alakamız olmayan bölge kastedilen bölgeler. Orada PKK’lı falan yok sadece PKK’nın rahat edemediği alanlar var. PKK’nın enine arşınına tavır koyamadığı alanlar var. Orayı PKK için güvenli hale getirtmek istiyorlar. Bunda da Türkiye’yi kullanmak istiyorlar. Çünkü oraya Türkiye girecek, oradan IŞİD’i, El-Kaide’yi kim varsa geri çekecek alan boşalacak. Türkiye geri çekilecek, geri çekildi mi oraya PKK dolar. Olay bu. Yani PKK’nın güvenliği açısından istiyor bunu Avrupa, yani İngiliz derin devleti ve Amerika. Bu oyuna çok dikkat etmek lazım. Bölgeden önce PKK unsurlarını tamamen temizlemek lazım. Yani PKK’yı oradan sökmeden bizimle hiç alakası olmayan alanlarda IŞİD’li aramak mantıklı gelmiyor bana. Türkiye’nin böğrüne yapışmış 900 kilometrelik alanda boydan boya PKK işgali varken onu yok gibi görüp, diğer bölgelerde IŞİD’li avına çıkmak -ki zaten onlar Türkiye’yle çatışmaya girmiyorlar- yanlış olur diye düşünüyorum. Ayrıca tankın da IŞİD tarafından vurulduğuna da inanmıyorum doğrudan PKK işi. Çünkü PKK’ya tanksavar silahlar verdi Almanya, İngiltere, Amerika gelişmiş tanksavar silahlar verdi. O tanksavar silahlarla tanklarımızı vuruyorlar. Benim kanaatim daha da vuracaklardır. Tanklarımızı zaten oraya onlar özellikle çektirdiler yani o bölgeye. Teker teker tanklarımızı vurmayı düşünüyorlar o silahları kullanmak için.

 

(CIA Başkanı John Brennan Suriye ve Irak’ın bölünebileceğini söyledi. Brennan yaptığı açıklamada “Irak ve Suriye bir daha toplanamayabilir. Oralarda çok fazla kan aktı ve çok fazla yıkım ve mezhep ayrımı oldu. Ve ben kendi ömrümde bir daha bu iki ülkede merkezi hükümetin kurulacağını göremeyebilirim. Burada bir çeşit federal bölge olabilir. Yani merkezi hükümetin yanı sıra özerk bölgelerin olduğu bir yapı. Üç-dört yılda neler olacağına bağlı. Suriye ve Irak’taki Kürt bölgeleri gibi pek çok özerk bölge ortaya çıkabilir” dedi.)

Bölünme diye bir şey yok. İslam alemi birleşecek, bütünleşecek, mezhep ayrılıkları kalkacak. Gelenekçi Ortodoks Müslümanları Sünni-Şii diye birbirlerine kırdırmak istiyorlar. Kuran Müslümanlığı vardır, Kuran’a dayalı Müslümanlık vardır. Müslümanlar tektir, Müslümanın Şii’si, Sünni’si olmaz hepsi nur gibi Müslüman, hepsi kardeş. Böyle bir oyun asla kabul edilmez. Bölünmesi için de hiçbir sebep yok. Suriye ve Irak bütün olarak kalacaktır. İttihad-ı İslam içinde de yerlerini alacaklardır. Boş yere çırpınıyorlar.

(İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “15 gün içinde 28 belediyenin yönetimi teröristlerden ve Kandil’den alınacak” dedi. Bu belediyelere kayyum atanacağını belirtti. “Bir belediye başkanı terör örgütüne destek veriyorsa o belediye bize ait değildir. Ve böyle bir kişi bir gün bile görevinde kalamaz” dedi. Ayrıca Sayın Soylu, 20 bin yeni polis alımının gerçekleştirileceğini söyledi. Bu polislerin 10 bini özel harekat için eğitim görecek ve sınav şartı olmayacak. Diğerleri ise sınavla alınacak.)

Güzel. Ama tabii bir, milli şuur dersi verilmesi, milli manevi kalkınma hamlesi yapılması çok önemli. Rahmetli Erbakan Hocam çok söylerdi zamanında “manevi kalkınma hamlesi” diye, çok hayati görürdü. O çok imanlıydı, maşaAllah. Erbakan Hocamız’ın da vaktinde söylediği bu güzel politika mutlaka acil ve ivedi uygulanması lazım. Derslerde çocuklara ilkokuldan itibaren milli şuur dersi verilmesi gerekiyor. Darwinizm’in, materyalizmin yanlışlığı, Allah’ın varlığının delilleri, Türkiye’nin birliği bütünlüğü ve bütün manevi değerlerimizin en yüksek güçte gençlerimize öğretilmesi lazım.

 

(“Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da milletin iradesine darbe vurup belediyelere el koymasına, halkın iradesini hiçe sayması hakkında neler düşünüyorsunuz?” sorusuna cevap)

Halkın iradesi şu an oluşuyor. Halkın iradesine darbe vurmuş PKK, değil mi? Orada o belediye başkanı göreve geliyor ama PKK desteğiyle geliyor. PKK desteği olmadan olmuyor. Ve PKK da ona nefes aldırmıyor. Devlet ne yapıyor? PKK’yı tepeliyor belediyeye kayyum atıyor ve gayet güzel gerçek belediyecilik hizmeti oluyor ve halkın istediği yerine gelmiş oluyor doğrusu bu. Samimi olun.

 

Mehdiyet Siyasete Karışmaz. Ülkelerde Cumhurbaşkanları, Başkanlar, Başbakanlar Görevlerine Devam Ederler. Mehdi, Manevi Bir Liderdir

Risale-i Nur’a karşı olanların hepsi Mehdiyet’e karşı olan tipler. Mehdiyet’le boş yere uğraşıyorlar. Mehdiyet onların önüne üç beş sene sonra çıkacak İttihad-ı İslam olarak. Mehdiyet siyasete karışmaz. “Cemahiriyeler birliği” diyor Bediüzzaman. Yani cumhurbaşkanları olacak, başbakanlar olacak. Mesela Türkiye’de cumhurbaşkanı olacak, kim? Tayyip Hoca. Başbakan, Binali Hocamız, değil mi? İran’da başka türlü, Mısır’da başka türlü hepsi cemahiriyeler. Cemahiriyeler birliği. Başlarında manevi lider olarak Hz. Mehdi (as) oluyor ama siyasete karışmıyor. Her yerde herkesin cumhurbaşkanı var, başbakanı var, siyaset mekanizması var. Mehdiyet siyaset mekanizmasına karışmıyor. Sadece sevgi, merhamet, şefkat, kardeşlik, dostluk, yardımlaşma, güzellik. Teröre, anarşiye, savaşa karşı olma konusunda tam otorite oluyor Hz. Mehdi (as) tam otorite. Herkes sözünü dinliyor manevi lider olarak. Yoksa siyasete karışan birisi olmaz Hz. Mehdi (as).  

 

(Henry Barkey darbe gecesi Büyükada’da on ajanla birlikte bir toplantı yaptığını kabul etti. O gece Büyükada’da bir seminer yaptığını ve bu çalışma için konunun uzmanlarının da Büyükada’ya geldiğini ve İran’ın komşularıyla ilişkisinin masaya yatırıldığını iddia etti. Gazetelerde yayınlanan toplantıyla ilgili bilgiler ancak Türk güvenlik birimlerinden elde edilecek bilgilerdir. “Toplantıya katılan herkesin Türkiye’deki ve bölgedeki itibarı zarar görmüştür. Herhangi bir delil olmaksızın benim ve meslektaşlarımın böylece suçlanması Amerika’yı zorlayarak Bay Gülen’in sınır dışı edilmesini sağlamak ve Amerika’nın Suriye’deki Kürtlere verdiği desteği durdurmaya zorlamak için gerçekleştirilmiş sinsi bir çabadır” dedi.)

Bir kere Kürt desteği yok. Ne Kürt desteği? Doğrudan PKK desteği var. Orada Kürt yok PKK’lı var. Dürüst olsun. Kürt kardeşlerimiz geldiler, bir milyon Kürt kardeşimiz Türkiye toprakları içerisinde biz onlara bakıyoruz. Orada Kürt yok. PKK’nın alçak homoseksüel köpekleri var. Pis bir oyun oynanıyor. İşte bu büyük proje BOP-Büyük Ortadoğu Projesi. Bunda Irak ve Suriye’nin parçalanması mevzubahis. Parçalanma uzadığı için sıkıldı adamlar. Türkiye’nin parçalanması mevzubahis. Adamları hafakan bastı, bir şekilde bunu yapmak istiyorlar. Buna da müsaade etmeyeceğiz.

 

(Numan Kurtulmuş, “Amerika’nın darbe girişiminin arkasında olduğuna dair bir belge veya bilgiye sahip değiliz. Amerika da zaten bu iddiayı reddettiğine göre onların söylediklerine itibar etmek zorundayız” dedi.)

İngiliz derin devleti yapıyor İngiliz. Amerika burada kullanılıyor. İngiliz derin devleti bunu yapıyor. Amerika’yı da kullanıyor, Avrupa’yı da kullanıyor, Fransa’yı da kullanıyor hepsini kullanıyor zamanında oturmuş. Adamlar zamanında Abdülhamit’i kontrol altına almışlar. Abdülaziz’i rahmetliyi şehit etmişler. İki kolunu birden kesiyorlar. Abdülaziz dindar bir insandı. İki kolunu birden bileklerinden kesiyorlar, doğruyor. Diyor ki “Doğranmış bileğiyle öbür bileğini kesti” diyor. Sen bunu doğradığında bu bilek artık tutmaz. Yani alenen doğramışlar bileğini. Diyor “Bu doğranmış bileğiyle öbür bileğini de kesti” diyor. Yani yalanın sunturlusu artık. İngiliz derin devleti o devirde şehit etmiş mübareği. Sonra da Abdülhamit’i getirdiler yerine. Abdülhamit koyu Darwinist, müthiş bir Darwinist propagandı yaptı bütün Osmanlı topraklarında. Cisri dahil birçok alimi kullandı. On binlerce, yüz binlerce Darwinist eser bütün Osmanlı topraklarına dağıtıldı. Abdülhamit devrinde bütün topraklarımızı kaybettik. Hepsini teker teker verdi. Kıbrıs’ı 98 bin altına İngiltere’ye satıyor kiralama adı altında, 98 bin altına. Osmanlı toprağıyken Osmanlı toprağı olmaktan çıkıyor. Altınları alıyor işine bakıyor. Mısır, Bulgaristan, Karadağ, Bosna Hersek, Kıbrıs, Girit, Romanya, Doğu Anadolu’nun bazı illeri tamamen kaybedildi teslim edildi.

Abdülhamit döneminde milli eğitim bakanı ve sadrazam olarak 11 sene görev yapan Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa İngiliz hayranı. Lakabı da İngiliz Kamil. İngiliz Kamil, adamın ismi bile alengirli yani. Koyu Darwinist ve Abdülhamit’in bir numaralı adamı.

Abdülhamit’in oluşturduğu bu sistem şu an Milli Eğitim Bakanlığı’nda bütün hızıyla devam ediyor. Diyorlar ki; PKK nereden çıktı? Sen Darwinist-materyalist eğitim verirsen PKK da çıkar, başka şey de çıkar.

 

(Salih Müslim; “YPG ve Amerika arasında, birlikte DAEŞ’e karşı mücadele etme anlaşması var. Bazı bölgelerde YPG çekilmek istese de Amerika istemez” dedi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı Operasyonu’nun IŞİD’le mücadele için olmadığını öne sürerek; “Çünkü gerçekler ortada. Bugüne kadar ortaya koyduğumuz belgelerden her şey açık olarak görülüyor. Türkiye, DAEŞ hezimete uğradığı için Cerablus’a girdi. Yoksa Cerablus’la Rakka arasındaki koridor kapanacaktı. Türkiye bunu önlemek için bölgeye girdi” dedi.)

Amerika’nın orada amacı Irak ve Suriye’yi parçalamak. Amerika’nın derken, Amerika’yı kullanan kim? İngiltere yani İngiliz derin devleti. Adamlar tarihi dizayn etmişler. Mesela Osmanlı döneminde Osmanlı’yı yıkmaya karar verdiklerinde bunu kolayca yapmışlar. Ve bunu Darwinizm’le yapmışlar. Bak, Abdülaziz Darwinizm’e karşı diye, Darwinist dergileri kapattı diye şehit ediyorlar. Yerine Abdülhamit’i getiriyorlar. Abdülhamit de Darwinizm’i oluk gibi dağıtarak destekliyor. Kitaplar, dergiler, her şey. Bütün Osmanlı padişahları, Osmanlı mülkiyesi hep Darwinist oluyor, Abdülhamit’in öncülüğünde. Sonra da Osmanlı’nın bütün topraklarını teker teker veriyor. Bu Abdülaziz’e suikast düzenleyen paşalardan Fuat Paşa hem sadrazam hem seraskerdi biliyorsunuz. Ramazanda camiye gidiyor. Yaverlerine namaz kılın diyor. Hep beraber namaz kılalım diyor. Ben de namaz kılacağım diyor. Yaverleri diyor ki; “Bizim abdestimiz yok” diyorlar. “Kimin abdesti var ki?” diyor. “Boş verin” diyor. İşte münafıklık devletin içine girmiş ta o devirde. Tam tipik bir münafık üslubu. Görüyor musun bak yaverleri diyorlar, “abdestimiz yok” diyorlar. “Hangimizin abdesti var ki?” diyor. “Bırakın şimdi abdesti” diyor. “Geçin namazımızı kılalım” diyor. Niye? Adam Darwinist, koyu Darwinist, materyalist. Abdülhamit döneminde eğitilmiş adamlar. “Osmanlı niye yıkıldı?” diyor. Abdülhamit bütün toprakları vermiş, hepsini vermiş, Osmanlı’yı da Darwinist yapmış. İşini bitirmiş adam

 

İngiliz Derin Devleti Yandaşlarıyla Haberleşmek İçin Çeşitli Semboller Kullanır

Kendi aralarında İngiliz derin devleti bazı hayvanlarla da sembolik anlaşıyorlar. Mesela bir hayvanı adam sevdiğini söylerse, o bir işaret olmuş onlar için. Yani ben sizdenim anlamına geliyor onlar arasında. Mesela zürafa, İngilizler arasında çok meşhur. İlk defa İngiltere’ye zürafa götürüldüğünde bir devlet sembolü haline getiriyorlar zürafayı. Hatta İstanbul’da işte bu Zürafa Sokak var; ilk genelev, İngilizler tarafından kurulmuştur. O sokağı da Zürafa Sokağı belirlenmiştir. İlk genelevi İngilizler getirdi Türkiye’ye. Mesela bu Unicorn denilen tek boynuz, İngiliz derin devletinin sembollerindendir. Kendi aralarında anlaşmalarında kullanırlar. Yani o boynuzu gördü mü adam “tamam” demek istiyor. “Anladım senin işaretini” gibi. Akrep, yılan, fil, kirpi kendi aralarında kullandıkları sembollerden.

Mesnevi’de diyor ki Mevlana; “Allah şeytana hannas” dedi. “Şeytan, kirpinin kafasına benzer.” Bak, şimdi dikkat edin. “Şeytan kirpinin kafasına benzer. Kirpi kötü avcıdan ürker de büzülür, başını gizler.” Bak, fırsatını bulunca başını çıkarır, görüyor musun? “Bu hileyle” diyor, “karşıtlarını zebun eder” diyor. “Yener” diyor. Bak, “Ekşi suratlı arifler kirpiye benzerler” diyor. Yani arif dediği işte Mesnevi’ye tabi olmuş, Rumi olmuş adam, arif. “Ekşi suratlı arifler kirpiye benzerler. Sert dikenlerin dibinde gizlice zevk-i sefadadır onlar. Dışarıdan pislik bir karakter gösterir, ters tavır gösterirler diyor. Bazıları için söylüyor bunu tabii, hepsi için değil. “Ama kendileri zevk-i sefadadır” diyor. “Ey kirpi kendine dikenini bekçi yapmışsın” Bak, “ey kirpi” diyor “kendine dikenini bekçi yapmışsın, başını sufiler gibi içine çekmişsin.” Sufi; Rumiler. Tabii bunu Mevlana mı diyor, başkası mı diyor bilmiyorum yani. Ben “Mevlana dedi” demiyorum. Birisi demiş olabilir ama burada kastettiği belli. Kastettiği kişiler belli. Yani hiç alakasız biri de yazmış olabilir, oraya eklemiş olabilir, koymuş olabilir. “Ekşi suratlı arifler kirpiye benzerler” diyor bak. “Sert dikenlerinin dibinde gizlice zevk-i sefadadır onlar. Birbirlerine böyle yazılar gönderiyorlar, yani bir yöntem olarak. Yani illaki tabii ariflerden kastı Rumi’dir anlamına gelmiyor, yani gelmez. Her çeşit adam, yani kendi kafasına uygun adam. Tabii bunu çok genelleme yaparak söyleyemeyiz. Bazı kişiler için bunu söylediği anlaşılıyor.

 

Münafıkların Kişiliği Çok Değişkendir, Çok Neşeli Gibi Görünürken Birden Vahşileşip İçine Kapanabilir. Ruh Hali Sağlıklı Değildir

Münafığın çok değişken bir kişiliği vardır. Hayret edilecek şekilde, yani hava durumu gibi böyle. Mesela durgunken birden neşelenir, çok neşeliyken birden vahşileşip içine kapanıp deli karakteri göstermeye başlayabilir. Allah bir nevi ruh hastası gibi yaratıyor münafıkları.

 

 (Amerika’dan PKK uzantısı PYD’ye katılan George Matson, PKK’ya yakın bir yayın organına yaptığı açıklamayla Batı’ya seslendi. Şöyle söylüyor; “Menbiç'ten sonra Cerablus'ta üstünlük sağlamıştık, tam da bölgede hakimiyet kurmuştuk ki, Türklerin gelmesiyle bu durum değişti. Türklerin bize karşı savaş açması bizim elimizi güçleştirdi, geri çekilmek zorunda kaldık” dedi.)

Orada belli ki büyük bir İngiliz oyunu var, İngiliz derin devletinin oyunu var. Ve orada koskoca bir PKK devleti oluşturulmak üzere. Bir kere koskoca bir ülke meydana getirdiler kısa sürede. Bak, sırf bir bölümü dokuz yüz kilometre, iki yüz- üç yüz kilometre derinlikte PKK kontrolü. Bu çok vahim bir şey, görülmemiş bir şey. Sen bunu sağlamışsın, Türkiye’ye de diyorsun ki; “Git IŞİD’le savaş. Derinlerde bulacaksın onu” diyor. “Derinlerde.” Türkiye de işi gücü bırakıyor. Altı yüz-yedi yüz kilometre içeriye girip IŞİD’li arıyor. O zaman o Haram örgütü var. Oraya gidebilir. El Kaide var, Taliban var Afganistan’da, onlarla da çatışsın o zaman. Yani eğer uzun mesafeler, Türkiye ile sınırı yok çünkü bunların. Türkiye’den sınırı olmayan İslamcı görünümlü bu terör örgütleriyle eğer Türkiye’nin çatışması gerekiyorsa o zaman Afrika’daki, Asya’daki bu tarz İslami görünümlü terör örgütleriyle Türkiye çatışmaya girsin. Çünkü altı yüz kilometre ötede orası. Altı yüz kilometre ötedeki yer bizi niye ilgilendiriyor? Yani niye ilgilendirsin? PKK burnumuzun dibinde yapışmış bizim sınıra, yani sınırımıza tam bitişik ve dokuz yüz kilometre. Buna bir şey demeyip de altı yüz kilometre derinliğe girip alakasız yerde IŞİD’li kovalamanın alemi ne? Ben bunu anlamıyorum.

(Tendürek Dağı’nda örgütün “Devlet buralara giremez” dediği bölge temizlendi. Tendürek’te yuvalanan teröristlerin tümden imha olduğu bildirilirken güvenlik güçleri bu bölgeye kalıcı üs bölgeleri kurmak için hazırlık yapmaya başladı.)

Tendürek, kalıcı üs ancak Darwinist, materyalist eğitimin durdurulması, Abdülhamid döneminde İngilizlerin baskısıyla oluşturulan Darwinist eğitimin durdurulmasıyla olur. Yoksa bu kanser gibi bizi mahvetmeye devam eder. Bak, ta Abdülhamit döneminde devletin içerisine Darwinizm oturtulmuş, Milli Eğitim’de okutulma mecburiyeti getirilmiş Abdülhamid döneminde İngilizlerin yönlendirmesiyle. Ve bu felaket halen devam ediyor ve kimse durduramıyor.

 

(Suudi Arabistan ile yakın ilişkiler yürüten Obama yönetimi, silah ihracatını gün geçtikçe artırıyor. Yayınlanan son rapora göre Obama yönetimi, Suudlu yöneticilere tam yüz on beş milyar dolarlık kırk iki farklı teklif götürmüş.)

Onlar da alıyor zaten. Ondan sonra da Müslümanlar birbirlerini kırıyor. Sen Şii’sin ben Sünni’yim diye. Halbuki hepsi de nur gibi Müslüman hepsi de kardeş. Boş yere fitnenin içine düşüyorlar bir de iftihar ediyor mesela Sünni olmakla iftihar ediyor. O da Şii olmakla iftihar ediyor. Müslüman olmakla iftihar et, o yeterli. Kardeşsin, niye birbirinle uğraşıyorsun?

 

(Ahmet Kekeç, “Hayatı F tipi yapılarla mücadeleyle geçmiş gazeteci Yavuz Selim Demirağ FETÖ üyesi suçlamasıyla gözaltına alındı sorgulandı, serbest bırakıldı. Olayın detayına vakıf değilim ama gözaltını gerçekleştirenler bunu aldıkları bir ihbar mektubuna dayandırıyorlar. Üç sayfalık bir mektupmuş bu. Gönderen kim? Hangi adres kullanılmış? Ayrıca mektupta ne yazıyor bilmek istiyoruz. Hükümet soruşturmanın sağlıklı yürümesi için azami bir dikkat göstermeli, bağımsız denetleme kurullarının gölgesini eksik etmemelidir soruşturma ekibinin üzerinden.” dedi.)

Bu çok acı bir olay. Adam bütün ömrünü FETÖ ile mücadeleye ayırıyor adam gözaltına alınıyor ve karşı tarafsa eğleniyor bundan. Adam mağdur oluyor, çok zor durumda kalıyor; adam da eğleniyor. Adama bu üç sayfa kağıda mal oluyor. Oturduğu yerde adama eğlence çıkıyor. Devlet kendini böyle kullandırtmasın bu adamlara. Devlet derken devletin ilgili kurumu tabii, devlete zaten öyle bir şey yapamazlar da ilgili kurumun ilgili memurları ilgili kişiler. Bu tip oyunlarda onlara imkan sağlamasınlar.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler